BÖLÜM 21

2.8K 122 1
                                    

Sınav haftası mağduru olarak, kısa bir bölüm yazıyorum. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar!

Murad... Bütün heybetiyle karşımda duruyordu. Yüzümdeki şaşkın ifadeyi görmesini engelleyen kırmızı tüle şükrettim.

Murad kapıyı, gözlerini benden almadan kilitledi. Hiçbir şey diyemiyordum. Sesim çıkmıyordu sanki. Niye buradasın diye soramıyordum. İbrahim nerede? Kimse seni görmedi mi? Nasıl buraya geldin? Hiçbir şey soramıyordum. Yavaş adımlarla yaklaştı ve yanıma oturdu. Uzanıp tülü yavaşça yukarı kaldırdı ve başımın arkasına doğru bıraktı. "Murad..." fısıltı ile çıkan sesimi duyunca, konuşabildiğime şaşırdım. "Sevgilim" bana doğru yaklaştı ve beni alnımdan öptü. Neler olduğunu anlamaya çalışmayı bırakmıştım. "Seni asla bırakmayacağım. Bu evlilik emin ol, ikimiz için. Sadece bana biraz zaman ver" Gözlerimin içine bakarak söylediği bu sözler karşısında ne cevap vereceğimi bilemedim. "Sen gönlümün sahibisin. Seninleyken hünkar değilim, sıradan bir kulum. Beni böyle de sevebilir misin?" Sorusu karşısında biraz düşündüm. Daha doğrusu idrak etmeye çalıştım. Ben onu hünkar olduğu için sevmemiştim. Bana hiç hünkarmış gibi davranmamıştı. Evet, hayatımın çoğunu o idame ediyordu ama bundan şikayetçi değildim. "Sana sığındığımda, beni kabul ettin. Beni geri çevirmedin, beni geri göndermedin. Hiçbir zaman bana emirler verip, aşağılamadın. Seni sen olduğun için seviyorum. Kendimi sana, sadece sen olduğun için teslim ediyorum. Hünkarsın diye değil" söylediklerimi duyunca gözlerinden bir ışıltı geçti. Elimi yanağıma koydu ve başımı kendine doğru çekti. Dudaklarımız buluştuğunda bulutların üstünde uçuyordum sanki. Sen gönlümün sahibisin. Sözleri kulaklarımda çınlıyordu. Cihanın sultanı, beni seviyordu ve gönlünü bana vermişti. Bundan daha güzel bir şey olabilir miydi?

Dudaklarımı özlemle öperken, bir yandan da kaftanımın öndeki düğmelerini çözüyordu. Kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Onu çok istiyordum. Onun olmayı, nefesinde kaybolmayı çok istiyordum. Ellerini vücudumda, dudaklarını dudaklarımda, nefesini nefesimde hissetmekten öyle zevk alıyordum ki. Hayatımda yaşadığım bütün zevkler, onunlayken yaşadıklarımın yanında hiç kalıyordu.

Kaftanımın vücudumda, çıkarılırken ki hissettirdiği soğuğu iliklerime kadar işledi. Sırtım saten yorgana deyince daha da ürperdiğimi hissettim. Hemen ardından üzerime gelen çıplak vücut ile ısındım. Murad, üzerime uzanmış, dirseklerinden destek alarak beni iştahla öpüyordu. Aynı şekilde karşılık veriyordum. Onu gerçekten özlemiştim. Bir gece bile ondan ayrı kalsam, özlemini en derinden hissediyordum. Onun özleminden kalbime ağrılar giriyordu.

Öpücükleri çeneme, ardından boynuma inmişti. Gözlerimi kapattım ve anın tadını çıkarmaya başladım. Sıcacık dudakları boynumda dolaşırken, tam oramda bir şeylerin canlandığını hissettim. Onu içimde istiyordum. Hemde çok. Sanki bunu fark etmiş gibi, beklemediğim bir anda elini kasığıma götürdü. Şaşkınlığımdan mı yoksa zevkten mi bilemediğim bir şekilde derin ve sesli bir nefes aldım. Dudaklarını boynumdan çekmişti ama hâlâ o kadar yakındı ki, sıcak nefesini boynumda hissedebiliyordum. Elleri arsızca kasığımda gezinirken, kulağıma fısıldadı, "Sophie..." kalbim sanki elinin deydiği yerlerde atıyordu. Parmağını içimde hissettiğim an ister istemez inledim. İnlememle birlikte daha da hızlandı. Parmakları içimde hareket ettikçe, bacaklarımın kasıldığını hissediyordum. Göğsümde hissettiğim dudakları, parmaklarının aksine oldukça nazik ve yumuşaktı. "Murad.." inlemelerimin arasında çıkan ismini duyar duymaz o da inledi ve parmaklarını daha sert hareket ettirmeye başladı. Çok güzel bir histi. Göğüslerimi dişlerken, bir yandan da yumuşak ve ıslak dilini kullanıyordu. Daha fazla dayanamayarak ona, beni zevkin doruklarına çıkarmasına izin verdim. Nefes almaya çalışırken, bir yandan da kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım. "Sophie.. çok güzelsin" kulağıma fısıldadığı sözler karşısında gözlerimi açarak, ona baktım. Gece gözleri, benim gözlerimi kavurup geçiyordu adeta. Ardından gelen saatler, ikimiz de birbirimizi bulutların üstüne çıkardık...

Sabah güne bacaklarımın sızısıyla uyandım. Bacaklarım o kadar çok sızlıyordu ki, hareket ettiremiyordum. Soluma döndüğümde Murad'ın hala uyuduğunu gördüm. İster istemez gülümsedim. Daha iki sene önce Murad ile güne uyanıp uyanmayacağımı sorsalar, asla ihtimal vermezdim. Hele ona bu kadar aşık olacağımı hiç düşünmezdim. Ama kader dedikleri buydu sanırım. O kadar acıyı çekmemin, o terk edilişlerimin bir sebebi vardı demek ki.

"Murad" dedim ona doğru yaklaşarak. Yerinde biraz kıpırdadı ama uyanmadı. "Murad" bu sefer daha da yaklaştım ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum. Bu sefer ne kıpırdadı ne de uyandı. "Hadi uyan" dedim dudaklarına doğru fısıldayarak. Gülümser gibi oldu ama gözlerini açmadı. Anlaşılan eğlenmek istiyordu. Hay hay dedim içimden. Eğer hünkar bunu istiyorsa, bende istediğini verirdim.

Dudağına öpücük kondurdum, "hadi uyan artık. Herkes anlayacak yoksa" dedim gülümseyerek. Gözlerini hafifçe araladı ve gülümseyişi daha da arttı. "Hayırlı sabahlar" dedi uyku mağrurluğuyla. "Hayırlı sabahlar" dedim gülümseyerek. Doğruldu ve sırtını yatağın başlığına yasladı. "Gel" dedi kucağını göstererek. Doğrulmaya çalıştığım anda bacaklarımın ağrısıyla yüzümü buruşturdum. "İyi misin?" Dedi telaşlı bir şekilde. "İyiyim iyiyim. Sadece... Bacaklarım biraz ağrıyor" dedim bacaklarımı ovalayarak. Gülmeye başladı. Neden gülmeye başlamıştı ki diye düşündüm. "Normaldir" dedi gözlerinden akan yaşları silerek. "Nasıl yani?" Dedim bana yaklaşmakta olan gözlerine bakarak. "Dün gece çok yorulmuş olmalısın" dedi dudaklarıma doğru. Dün gece çok yorulmuş olmalısın. "Biraz daha yorulsan sorun olur mu?" Dedi fısıldayarak. Tanrım. Tabi ki olmazdı...

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin