Kitabın kapağını yapan kardeşim ZeynepOkel 'e çok teşekkür ediyorum. Seviliyorsun bebeğim! ♡♡
Ben bölüm kapağı konusunda pek iyi değilim ne yazık ki. Eğer aranızda gönüllü olan varsa bölümlere kapak yapmak için, bana (Facebook'tan Elifnaz Okel, Instagram'dan elifnazokel, Twitter'dan elifnazokel) mesaj gönderip, yardımcı olabilirler! İyi okumalar :) ♡ ♡
Beni bir yandan öperken bir yandan da üzerimdeki geceliği sıyırıyordu. Kalp atışlarımın sesini duyabiliyordum neredeyse. Yanağıma doğru öpücükler kondurmaya başladı. Geceliğimin omzu dirseğime kadar düşmüştü. Gözlerimi kapattım ve anın tadını çıkarmaya çalıştım. Yanağımdan boynuma doğru öpücüklerle ilerliyordu. Dudaklarının deydiği her yer cayır cayır yanıyor, dudaklarının deymediği yerler ise arzu içinde bağırıyorlardı. Omzuma geldikten sonra öpücükleri yavaş bir hal aldı. Dudakları daha da uzun süre tenimde geziniyordu ve bu benim daha da arzuyla dolmama sebep oluyordu.
Elini göğsümde hissettiğim an kalbimin yatağa fırlamasından korkmaya başladım. O kadar yoğun duygular içerisindeydim ki. Uzun bir süredir elime başka bir el değmemiş, değmesini istememiştim. Ama şimdi her şeyden çok istiyordum. Beni öpücükleri ile yakan adamı çok istiyordum. Onun olmayı, benim olmasını...
Yavaş hareketlerle beni yatırıp üzerime çıktı. Gözleri gözlerimle buluştu. Gözlerinde arzu vardı, tutku vardı, daha fazlasını istediğini belli eden her şey vardı. Üzerindeki geceliği bir çırpıda çıkardı. Siyah kıllarla kaplı göğüsünün semsert olduğunu ellemesem bile görebiliyordum. Ardından gözlerim sağ omzunun üstündeki uzun yara izine kaydı. Elimi yavaşça yara izinin üzerine koydum. Sanki ellediğimde canı acıyacak gibi hissediyorum. Bu yüzden olabildiğince narin olmaya çalışıyordum. Gece gözlerini üzerimde hissedebiliyordum. Ama gözlerimi o izden alamıyordum. Yaranın oldukça derin olduğu belliydi. Canı çok yanmış olmalıydı. Neler yaşamıştı böyle, ne zorluklar atlatmıştı. Eliyle, izin üstündeki elimi tuttu ve avucumu dudaklarına götürüp öptü. Yanağını okşamaktan kendimi alamadım. Sakalı avucumun içine deydikçe, içimde bir şeyler kıpırdıyordu. Tekrar üzerime eğilip bu sefer daha sert öpmeye başladı. Aynı şekilde karşılık verdim. Elimi ensesine götürdüm ve dudaklarıma daha çok bastırdım.
Tekrardan doğruldu ve eli geceliğimin yakasına gitti. Sertçe çekerek geceliği ikiye böldü. Ağzım açık kalmıştı. Bir anda karşısında çırılçıplak kalmıştım. Bu hareketiyle bacaklarımın arası sızladı. Ama arzuyla sızlıyordu. Gecelikten kalanları altımdan hızla çekerek yere fırlattı. Bir süre gözleri vücudumda gezindi. Gözlerinin kenarında oluşan çizgilerden dolayı gülümsediğini biliyordum. Utanmaya başladığımı hissettim ama şuan utanmanın ne yeri ne de zamanıydı. "Sophie" diye fısıldadı kendi kendine. İsmimi onun ağzından duymak ilk defa bu kadar heyecanlandırmıştı beni. Bacağımı okşayarak kaldırdı ve omzuna koydu. Üzerime doğru eğildi ve beni öpmeye başladı. Birazdan olacakları biliyordum ve çok heyecanlı ve arzu doluydum. Birden içimde hissettiğim kalın, sert şey ile inledim. Hiç beklemiyordum. Öpüşlerine karşılık vermeye çalışırken bir yandan da elimle altımdaki yorganı sıkıca tutuyordum. Harika bir histi. Onu içimde hissetmek, sonunda ona ait olmak çok güzeldi. Doğruldu ve omzundaki bacağımı baldırımdan kavradı. Daha da hızlandı. Gözlerimi kapattım ve dudaklarımı birbirine bastırdım. Daha sert bir şekilde ileri geri gidiyordu ve bir süre sonra kasılmaya başladım. Yüksek sesle inledim ve onun ismini haykırarak kendimi ona teslim ettim.
Kendini yanıma doğru nefes nefese bir şekilde attı. Nefesimi düzenlemeye çalışırken gözlerimi kapattım. Elim göğüslerimin üstündeydi ve kalbimin atışına bizzat şahit oluyordu. Bir elin beni kendine çektiğini hissettim. Gözlerimi açmamla bir çift kömür gözle karşı karşıya geldim. Kolunu boynumun altından uzatıp eliyle omzumu tutuyordu. Bakışlarını tavana dikti ve ben onun güzel yüzünü incelemeye başladım. Boynunda büyük bir ben vardı. Onun yanında ki küçük yara izleri derin değillerdi ama yine de içimi sızlattı.
Başını bana doğru çevirdi ve gözlerimin içine baktı. Uzun süren rahatsız edici sessizlikten sonra sıcacık sesi kulaklarıma doldu, "uyu, yarın çok daha güzel bir gün bizi bekliyor". Gülümseyerek başımı peki anlamında salladım. Ardından göz kapaklarımın kapanmasına izin verdim ve kendimi sıcacık uykunun kollarına bıraktım.
Yüzümde hissettiğim el ile gözlerimi araladım. Karşımda sabah mağrurluğuyla hünkar duruyordu. "Hayırlı sabahlar" dedi gülümseyerek. "Hayırlı sabahlar" diye karşılık verdim. Dün gece kendimi hünkara teslim etmiştim, onun olmuştum. İçimde biraz pişmanlık aradım... ama hayır, yoktu. Biraz bile. Pişman olmam için bir sebep aradım ama o da yoktu. Aksine mutluydum. Mutluydum çünkü beni bırakmayacak, beni yalanlarıyla kandırmayacak biriydi hünkar. İstese de yapamazdı. Ayrıca Zeyneb Asime için de sevinmiyor değildim. Beni çok ezmiş, çok hırpalamıştı. Gücümü görmesini istiyordum. Onu unutturmak istiyordum. Onun unutulmasını ve geri plana atılmasını istiyordum. Bu fikri eskiden olsa düşünmezdim bile ama buralarda kuralların böyle döndüğünü biliyordum artık. Sonsuza kadar sarayda kalamazdık. Öyle ya da böyle sarayda isyan edenler olacaktı.
"Saraya dönmemiz gerekiyor" dedi gülümsemesi kaybolarak. Ama ben burayı çok sevmiştim ve İstanbul'a dönmek istemiyordum. Burada o bir padişah değilmiş gibiydi ve bende dul bir kadın değilmiş gibiydim. "Ama İstanbul'da böyle olamayacağız" dedim dudaklarımı bükerek. Gösterdiğim çocuksu tavır üzerine kahkaha attı. Bana doğru uzandı ve dudaklarıma bir öpücük kondurdu. "Onu ben hallederim" dedi kahkahasını bitirdikten hemen sonra. Başımla onayladım.
Saraya vardığımızda Zeyneb Asime'nin görmemesi için çabucak odama çıktım. Odaya girer girmez burnum kızımın cennet kokusuyla doldu. Çok özlemiştim Safiyem'i. Burnumun direği sızlıyordu. "Nihal" diye seslendim. Cariyelerimden biri çıktı ve eğildi. "Kızımı getir Nihal. Çok özledim" dedim sabırsız bir şekilde. "Tabi" diyerek yan odaya geçti. Bende o sırada odanın ortasına geçtim ve kızımı beklemeye başladım. Bir süre sonra kendisine büyük gelen pembe kıyafetiyle beni görünce hızla ellerini çırpıp gülen kızım odadan çıktı. "Kızım" dedim onlara doğru yürüyerek. Kollarımı uzattım ve Safiye'yi cariyenin kucağından aldım. Başını omzuma yaslayarak boynunun kokusunu içime çektim. Ne güzel bir kokuydu bu. Koklamaya doyamıyordum. İyice kendime bastırdım. O kadar çok özlemiştim ki. Sadece üç gün onu görmemiştim ve çok özlemiştim. Yatağın ucuna geçtim ve kızımı kucağıma oturttum. Bana masmavi gözleriyle bakıyordu. "Sende beni özledin mi?" Dedim gülerek. Şen gülüşüyle karşılık verdi. Dayanamayarak yanağına uzun bir öpücük kondurdum. "Canım kızım" dedim. "Seni çok özledim. Bir daha asla sensiz bir şey yapmayacağım, söz." Ve geçen 1 hafta boyunca Safiye ile bahçeye çıkıp oyunlar oynadım, beraber uyudum, ninniler söyledim, bol bol konuştum.
1 haftanın sonunda hünkar beni odasına çağırmıştı. Heyecanla odasına girdim. Eğilerek selam verdim. "Gel bakalım Sophie" dedi gülümseyerek. Açtığı kollarına hızlı adımlarla gittim ve heybetli bedenine sarıldım. "Sana bir şey söylemem lazım" dedi beni kendinden uzaklaştırmayarak. Göğsüne yasladığı başımı çekmeden, kaldırıp ona baktım. Gözlerime baktı. "Seni Şehzade İbrahim ile evlendireceğim"
Yorumları alayım hemen!!! :)) umarım beklediğinize deymiştir. Seviliyorsunuz :* ♡ ♡ ♡ ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOPHIE (TAMAMLANDI)
Historical FictionBen Sophie De Jong. Hollanda'dan kaçıp Osmanlı Sarayı'na, Dördüncü Murad'a sığındım. Gençtim, masumdum, korkaktım. Sonra aşkı tattım, acıyı tattım, ölümü tattım. Eş oldum, anne oldum, kul oldum. Savaştım, yenildim, yendim. Ben artık eski Sophie De J...