BÖLÜM 22

2.6K 105 5
                                    

İSTANBUL/TOPKAPI SARAYI

Henüz İbrahim ile evleneli iki ay olmuştu ama şimdiden herkes çocuk doğurmamı istiyorlardı. Anlam veremiyordum bu çocuk sevdasına. Evet, elbet çocuk olacaktı ama.. Allahım diye düşündüm. Elbet bir çocuk olacaktı. Bunu bilmek hem beni korkutuyordu, hemde heyecanlandırıyordu. İbrahim'den çocuğumun olması imkansızdı. Ama Murad bana sürekli benden bir çocuk istediğini söylüyordu. Ne yapacağımı bilemeyerek, Topkapı Sarayı'nın o uçsuz bucaksız bahçesinde gezinmeye başladım. Bu bahçe öyle güzel ve ferahtı ki. Beni benden alıyordu. Bana memleketimi anımsatan rengaren çiçekler, laleler, güller; dallarında rengarenk çiçekler barındıran kocaman ağaçlar... eskiden hep bir kır evinde yaşamak isterdim. Küçük bir ev ve kocaman bir bahçe. O küçük evin içinde pişen yemeğin kokusuyla dolan odalar ve her bir odada ayrı bir sevgi. Hayallerime kavuşamamıştım belki. Belki de hiç kavuşamayacaktım. Ama olsun diye düşündüm. Varsın kavuşamayayım. Sevgime muhtaç küçük bir kızım ve her boş anını benim yanımda geçiren bir aşığım vardı.

"Sophie!" Birinin ismimi söylemesi ile durdum ve sesin geldiği yöne döndüm. Nazperver sarı saçlarını açık bırakmış, saçlarının üzerini kırmızı ipek bir kumaş ile örtmüştü. Kol dirseklerinden aşağıya doğru bollaşan gül kurusu kaftanı ile yaşından daha küçük görünüyordu. "Nazperver" dedim gülümseyerek. "Ne oldu?" Elini elime aldım ve nazikçe sıktım. Nazperver belki de benim bu saraydaki tek dostumdu. Belki mi diye düşündüm. Kesinlikle tek dostumdu. Ama ben ne yazık ki onun dostu değildim. Onun sevdiği adamı seviyordum ve onunla aşk yaşıyordum.

"Sadece seni görmek istedim. İki arkadaş oturur, konuşuruz" dedi elimi sıkarken. Gülümsedim. Bir arkadaş ile konuşmaya ihtiyacım vardı gerçekten. "Gel" dedim onu çardağın altına çekerken.

Küçük, yuvarlak sehpanın etrafına konulan rahat minderlere oturduk. Gözlerinin içine daha dikkatli baktığımda canının sıkkın olduğunu düşündüm. "Bir şey var. Ne oldu? Anlat bana" dedim sehpanın üzerinden kolunu sıvazlayarak. Derin bir nefes aldı, belli ki canı gerçekten sıkkındı. "Aslında biraz komik. Çünkü..." durdu ve başını önüne eğdi. Bu hareket bana bir şeyler çağrıştırıyordu.

"Hünkara aşık olduğumu biliyorsun. Herkes biliyor" dedi tek nefeste. "Ama onun gözü beni görmüyor. Zeyneb Asime'den başka bir kimseyi görmezken, şimdi başkalarıda çıktı"

Kalbimin atışının hızlandığını hissettim. Nazperver anlamış olabilir miydi? Sanmıyorum dedim içimden. Eğer öğrenseydi bana bu kadar yakın davranmazdı. "Nasıl yani?" Dedim merakıma yenik düşerek. "Hareme yeni birileri geldi" dedi uzaklara dalarak. Parmak uçlarımın sinirden soğumaya başladığını hissediyordum. Ama sakin olmalıydım. Bunu kendime tekrar edip edip durdum. Sakin ol Sophie. Sakin ol...

Devam etmesi için gözlerinin içine baktım. Gözleri gözlerimle buluştuğu zaman, anlamış olacak ki, devam etti;

"Hollandalı'ymış hatta. Senin memleketliymiş. Adı Maria mı ne. Çok da güzel bir hatun". Derin bir nefes alarak omuzlarını dikleştirdi. "Ne yapacağım ben Sophie?" Dedi ağlamaklı bir ses tonuyla. Ona acıma duygusunu, kıskançlık duygusunu ve kendimden ona yaptıklarımdan dolayı iğrenme duygusunu aynı anda yaşıyordum. Uzun süre etrafı saran sessizliği bozan, o oldu. "Başını ağrıttım. Özür dilerim. Benimki de neyse. Zaten hünkar bana bakmıyor" dedi tam kalkacakken. "Nazperver dur" dedim kolundan tutarak. Talimatıma uyarak, yerine tekrar oturdu. "Üzülmekte tabi ki haklısın. Ben hatun ile konuşurum. Kimmiş, niye gelmiş hepsini öğrenirim. Eğer hünkar ile pembe hayalleri varsa, engellemeye çalışırım. Tamam mı?" Dedim gözlerine bakarak. Yüzündeki rahatlama gözlerine yansımıştı. "Çok teşekkür ederim Sophie. İyi ki varsın. Sen de olmasan, ne yaparım tek başıma" bu sözleri üzerine zoraki bir gülümseme takındım. Buna karşılık bana içten bir gülümseme ile cevap verdi ve yanımdan uzaklaştı.

Haremin altın koridorunda yürüyordum. Nazperver'in bahsettiği hatunu görmek için taşlığa gidiyordum ama bir yanım durmamı söylüyordu. Gideceğin zaman ne ile karşılaşacaksın bilmiyorsun. Kendini, hayatını tehlikeye atma diyordu bir yanım. Diğer yanım ise git ve yüzleş diyordu. Sanırım git ve yüzleş diyen yanım daha ağır basıyordu çünkü adımlarım benden habersizce hızlanmıştı. Bir süre sonra kendimi taşlıkta, cariyeler koğuşunda buldum. Bu saraya ilk geldiğimde, benim hizmetimde olan, Safiye geldikten sonra daha tecrübeli birini bulup, azat ettiğim cariyeyi yanıma çağırdım. Gülümseyerek yanıma geldi ve hafif eğilerek bana selam verdi. Heyecanımı bastırmak için "Nasılsın?" Diye söze girdim. Belki önce havadan sudan konuşmak iyi olabilirdi. "Allah'a şükür iyiyim" dedi aynı gülümseyen tavırla. "Allah iyilik versin" dedim çabucak. O yeni gelen hatunu görmeyi gerçekten çok istiyordum. Belki gizliliğimi tehlikeye atıyordum ama umurumda değildi. "Hangi rüzgar attı seni buraya?" Dedi etrafı kolaçan eden gözlerime bakarak. Bu ne samimiyet diye geçirdim içimden. Gözlerimi gözlerine diktim ve rahatsız olduğumu belli edercesine tek kaşımı kaldırdım. "Yani..." dedi çabucak. "Sizi buralarda pek görmüyorduk"

"Gördün işte" dedim ciddiyetle. "Yeni bir hatun gelmiş, Hollandalı'ymış. Belki senin bana verdiğin hizmetin daha iyisini verir diye geldim" dedim. Söylediğim söz üzerine derin bir nefes aldı. "Şurada" dedi başı ile odanın bir ucunu göstererek. Oraya bakmadan önce yutkundum. "Tamam, çekilebilirsin" dememe kalmadan gitti. Lütfen güzel bir hatun olmasın diye düşündüm ve gösterdiği yere doğru yürümeye başladım. Duvarlara bakarak yürüdüm ve odanın kenarına yaklaştığımı fark edince durdum.

Oturmuş sohbet eden cariyeleri gözümle taramaya başladım. Hepsi burada eskiydi. "Maria?" Dedim ortaya seslenerek. Bütün gözlerin üzerimde olduğunu hissediyordum. Sesimi duyduktan sonra ayağa uzun boylu bir kız kalktı. Arkası dönüktü. Merakım daha da kabardı. Turuncu saçları beline kadar geliyordu. Dümdüz ve oldukça bakımlıydı. Anlaşılan asilzade diye geçirdim içimden. Yüzünü bana döndüğünde gördüğüm çehre karşısında kanım çekilmişti sanki. "Maria..." diye fısıldadım istemsizce. Üzerimde hissettiğim, ortama yabancı bir çift gözün üzerimde olduğunu hissettim. Arkamı döndüğümde yeşil gözler bana bakıyordu. Allahım dedim içimden. Lütfen bu bir kâbus olsun..

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin