BÖLÜM 34

1.7K 81 15
                                    

Bu bölümü, Deli İbrahim karakteri için bana ilham veren ama trajik bir kaza sonucunda kaybettiğimiz arkadaşım Selim Ağırkan'a ithaf ediyorum. Nurlar içinde yatsın...



"Meydana asın, ibret olsun cümle aleme!" dedi Murad halinden gayet hoşnut bir vaziyette. Zeyneb Asime nereden öğrendi dedi içimdeki ses, nereden öğrendi, ya senin bildiğini de biliyorsa?

"Hünkarım, size söylemem gereken bir şey daha var." dedi Zeyneb Asime, zaferin verdiği gururla. Hünkarın, benim, Süleyman Paşa'nın gözleri üzerindeydi. "Bu vatan hainin yerini bilen, ama size söylemeyen bir casus var aramızda..." Kalbim deli gibi çarpmaya başlamıştı yeniden. Süleyman Paşa'nın olduğu yere bakmak istemiyordum ama sanki o solgun mavi gözler bana bakıyordu. Midem bulanıyordu. Ama korkudan mı yoksa şaşkınlıktan mı bilemiyordum. "Siz ona çok güvenmiştiniz, ama güveniniz bir şey ifade etmemiş olacak o zata."

"Söylesene be hatun!" diye kükredi Murad. Zeyneb Asime hepimizi germişti ama buna ses çıkarabilen sadece Murad'tı. "Her şey çok açık değil mi, hünkarım? Mahmut Ağa yapmış bunu. Sizin güvenip, koca haremi yetkisine verdiğiniz adam yapmış casusluğu." Zeyneb Asime sözünü bitirir bitirmez içimde farkında olmadan tuttuğum nefesimi yavaşça bıraktım. Zeyneb Asime eğer Mahmut Ağa'yı biliyorsa, peki ya ben? Mahmut Ağa ya beni de söylerse? Kafamın içinde binlerce soru dolanıyordu. Hepsi de çok fenaydı. Cevaplarını almaktan korktuğum, cevaplarının hayatıma mal olacağını bildiğim sorular...

"Derhal Mahmut Ağa'yı getirin!" dedi Murad. Odadaki herkes, bende dahil, yerimizden sıçradık.

"Hünkarım-"

"Ne var, Sophie?" şimdiyse gözler bana dönüktü. Süleyman Paşa yavaşça odadan çıktı. Zeyneb Asime, ben ve Murad yalnızdık. "Sakin olmanızı söyleyecektim. Elleriniz titriyor" Murad kaldırıp ellerine baktı, zangır zangır titriyorlardı. "Senin ne haddine?" dedi Zeyneb Asime gözlerini bana dikerek. "Sultanım, ben sadece hünkarımızın iyiliğini istiyorum" dedim sakin olmaya çalışarak. "Sophie haklı" diyerek oturdu sedire Murad. "Yılanın başı koptu en azından" diye ekledi sırıtarak. Derin bir nefes aldım. Haklıydı belki de. Ahmet yılandı. Ama başı ne yazık ki o değildi, şuan bu odada, yeşil gözlerini bana dikmişti.

"Çekilebilirsin" dedi Murad hiçbirimizin suratına bakmadan. Zeyneb Asime şaşkın şaşkın Murad'a baktı. Demek çıkma vakti gelmişti. Zeyneb Asime ile aynı anda eğildik ve kapıya yöneldik. "Sen değil, Sophie. Sen dur" dedi. Zeyneb Asime durdu ve omzunun üstünden Murad'a, ardından bana baktı. Dudakları sinirden ince bir çizgi haline gelmişti. Beni tepeden aşağıya tekrar süzdü, ardından odadan hışımla çıktı. Kapı arkasından kapanırken, kalbim avucuma düşecek gibi atıyordu. "Gel, otur" dedi sedirde yanını işaret ederek. İtaat ettim ve yanına gidip oturdum. Hala yüzüme bakmıyordu. "Nasıl hissediyorsun?" dedi gece gözlerini benimkilere değdirerek. Afallamıştım. Bu kadar sakin bir ses duymayı beklemiyordum. "Ben..." dedim. Düşündüm, gerçekten nasıl hissediyordum? "Bilmiyorum" dedim dürüst davranarak. Odayı bir sessizlik kapladı. "Sadece korktum" dedim sonunda. Bu sefer gözleri şaşkındı. "Benden mi korktun?" dedi gayet sakin bir sesle. Sanki söylediğime alınmış gibiydi. "Hayır" dedim çabucak. Korktuğum Murad değildi. Güldü içimdeki ses. Belki Murad'tan da korkmuştum ama tamamiyle değil. "Sana bir şey olacak diye korktum. Çok sinirliydin" dedim elimi elinin üstüne koyarak. "Sen bana lazımsın, sensiz ne yaparım bilmiyorum. Bu kadar sinirlenmenden korktum, sana bir şey olmasından korktum" dedim başımı öne eğerek. Düşüncesi bile o kadar kötüydü ki. Murad'ın yokluğunu düşünmek, en az yaşamak kadar acı veriyordu.

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin