BÖLÜM 57

1K 51 19
                                    


İstek üzerine bu bölümü özel bölüm yapıp, biricik şehzademiz Selim'in ağzından yazmak istedim. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar!

Hepimiz babamın olduğu yere baktık. Babam olanları duymuş olacak ki kaşları çatılmıştı. Nazperver Sultan'ın, benim yanımdayken Safiye'ye öyle davranmasına asla izin veremezdim. Buna kimsenin hakkı yoktu ki Nazperver Hatun'un hiç yoktu. Yanımdaki herkesin eğildiğini gördüm, bende başımı hafifçe eğerek babama selam durdum. "Ne oluyor burada?". Nazperver Hatun babamın sesini duyunca kekeleyerek bir şeyler söylemeye çalıştı ama babam eliyle onu susturup bana döndü. "Selim?". Gevherhan halam, "Murad, Selim'in hiçbir suçu günahı yok. Hatunun densizliğiydi". Babam Gevherhan halama bir süre baktı, ardından Nazperver Hatun'a döndü. Bir şey demeden beklerken bende göz ucuyla Safiye'ye baktım. Safiye'nin yanakları kızarmış, başı öndeydi. Onun başının öne eğilmesini hiç istemiyordum. Onu ne zaman böyle görsem, canımdan can gidiyor derdine derman olmak istiyordum. Safiye hafifçe başını kaldırdı ve gözlerime baktı. Mavi gözlerinin akı kızarmıştı. Nazperver Hatun'un yaptığına canı sıkılmıştı ister istemez. "Anlat hatun". Babamın sorusu üstüne Nazperver Hatun derin bir nefes aldı. Bütün gözler Nazperver Hatun'un üstündeydi. "Hünkarım, saygısızlık ettiysem affedin. Safiye, Selim'in sancağına gidip gidemeyeceğini sormuştu". Ardından durdu ve yutkundu. Göz ucuyla bana baktı ama ona baktığımı fark edince direk başını çevirip eğdi. "Bende gidemeyeceğini, şehzademizin orada çok işi olacağını söyledim". Babam onu tepeden aşağıya süzdükten sonra bana döndü, "Selim?".

"Ben dahi cevap veremezken, onun haddine değildi hünkarım. Ayriyeten Safiye elbette ki beni sancağımda ziyaret edebilir. Siz ve ben bir şey demedikten sonra kimsenin haddine değil engel olmak". Babam, Nazperver Hatun'a yaptığı gibi beni de baştan aşağıya süzdü. "İkiniz benimle gelin". Derin bir nefes alıp babamın yanına gittim. Nazperver Hatun ise hemen arkamızda, bizi takip ediyordu. Diğerlerinden uzaklaştıktan sonra durduk ve babam direk Nazperver Hatun'a döndü. "Sen kimsin ki şehzadeye laf söylersin? Sen kendini ne sanarsın be hatun?" babamın bağırışının üstüne Nazperver Hatun boynunu daha da eğdi. "Sen karşındakinin şehzade olduğunu unutur musun?". Parmağını Nazperver'e doğru savurdu, "herkes yerini bilecek. Şehzademe bir daha asla laf söylemeyeceksin, Nazperver. Yoksa sonu hiç iyi olmaz". Ardından sertçe kaftanının eteğini savurdu ve hızlı adımlarla gözden kayboldu. "Affedin, şehzadem". Nazperver Hatun'a döndüğümde başını eğdiğini, ellerini önde birleştirdiğini gördüm. Korktuğu her halinden belliydi. "Bir daha Safiye'yi o derece küçümsediğini görmeyeyim". Nazperver Hatun'u arkamda bırakarak Gevherhan halamın olduğu yere gittim.

Safiye'ye baktım, çenesinin titrediğini görünce Safiye'yi elinden tuttum, "gel benimle" dedim ve kimsenin bizi göremeyecekleri bir yere doğru götürdüm. "Senin suçun değildi" dedim kimsenin bizi görmeyeceğinden emin olduktan sonra. "Şehzadem, tadınızı bozmak istemedim. Tek istediğim sizi görmekti" dedi Safiye ve gözünde biriken yaşlar al yanaklarında süzüldü. "Sakın" yanağından akan yaşları parmaklarımın tersiyle sildim ve avucumu yanağına yasladım. Ben böyle yapınca kedi yavrusu gibi başını elime doğru yasladı. "Sen istediğin zaman gelir, istediğin zaman gidersin. Ben varken kimse sana böyle davranamaz". Mavi gözlerini benim gözlerime kilitlediğinde sanki içimde bir şeyler eriyor, rahatlıyordu. "Asla izin vermem" dedim. Safiye'nin yüzünde ufacık bir tebessüm beliriverdi. "Korur musun sen beni?" dedi utanıp gözlerini kaçırırken. Başımla onayladım, "tabi ki korurum. Sen yeter ki iyi ol". Ardından hiç beklemediğim bir şekilde parmak uçlarında yükseldi ve yanağıma ufak bir öpücük kondurdu. Safiye'nin öptüğü yerde atmaya başlamıştı kalbim bir anda. Safiye'ye karşı çok değişik ve adlandıramadığım duygular besliyordum. Onu korumak, onu görmek, sürekli onunla vakit geçirmek istiyordum. Onunla tek başıma oturup vakit geçirmesem de, gözlerim onu arıyor, onu görmek istiyordu. Onun varlığıyla mutlu oluverir hale gelmiştim. Bir çift mavi göze eriyordu sanki kalbim. "Ayrıca bana ismimle seslen" dedim. İsmimi en çok onun ağzından duymayı seviyordum çünkü. Safiye başıyla onayladı, "tamam" dedi gülümseyerek. İşte bu gülümsemeye değerdi her şey.

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin