BÖLÜM 7

4.5K 201 11
                                    

Hava çoktan kararmıştı ve bembeyaz yıldızlar göz kırpıyorlardı. Önünden geçen ve ışığıyla aydınlanan bulutlar ve etrafında hale görünümü almış dolunay ışığı ile gökyüzü sanki İtalyan bir ressamın elinden çıkmış gibi duruyordu. Hafif bir meltem ile çarşıdan gelen at kişnemeleri ile birlikte bahçedeki veranda da oturuyordum. Gözlerimi kapattım ve Hollanda'daki hayatımı düşünmeye başladım.

2 Sene Evvel, Hollanda/Amsterdam

Annem ile birlikte bahçede oturuyorduk. Yemyeşil çimenler, yağmurun ardından oluşan toprak kokusu, kuş cıvıltıları ve bahar havası.... Gözlerimi kapadım ve toprak kokusunu içime çektim. Ne kadar güzel bir kokuydu bu. Hollanda'nın baharlarını çok seviyordum. Haftada en az iki kez yağmur yağar, her yağmur yağdıktan sonra annem beni arkadaşlarımla oynamam için sarayın kocaman bahçesine getirir ve dilediğim gibi çamura batmama izin verirdi.

"Sophie!" Mark'ın sesini duyar duymaz gözlerimi açtım ve oturduğumuz sandalyeden kalkıp koşarak sevdiğim çocuğa koşmaya başladım. Mark, 15 yaşında olmasına rağmen oldukça uzun boylu, sapsarı ve kıvırcık saçlı, yemyeşil gözlü bir çocuktu. Ve benim bütün arkadaşlarım ona aşıktı. Ama o beni seçmişti. Bana bir gün gelip, kolumdan tutup bahçenin ortasındaki havuzun başına getirmişti ve dudağımın kenarına küçücük bir öpücük kondurmuştu. Yaşadığım olayın şaşkınlığını atmaya çalışmama izin vermeden beni sevdiğini söyleyip koşarak sarayın içine girmişti. O günden beri neredeyse her günü beraber geçirirdik ve bundan hiç sıkılmazdık.

Koşarak ona sarıldım ve onun da bana sarılmasına izin verdim. Kollarımız bedenlerimizden ayrıldıktan sonra eğildi ve yanağıma yine aynı küçük öpücüğü kondurdu. Utanarak gülümsedim. Elimden tuttu ve onu takip etmemi söyledi. Bir yandan koşuyor bir yandan boşta kalan elimle elbisemin eteğini tutuyordum. Kahkaha atarak beni içinde bahçe eşyalarının olduğu küçük bir kulübeye getirdi ve elimi bırakarak içeriye girdi. Dışarıda onu beklerken ne yapacak acaba diye düşünmeye başladım. Ardından umursamayarak şarkı söylemeye başladım. Şarkının en sevdiğim sözlerine gelmiştim ve bana eşlik etmesi için Mark'a tam bağıracakken, içeriden acı dolu bir çığlık geldi.

"Mark!" Ona seslenerek hızla içeriye koştum. İçrisi oldukça loştu ve nem kokusu vardı. Daha iyi görebilmek için gözlerimi kıstım. "Mark" bu sefer sesim daha endişeli çıkmıştı. "Sophie! Yardım et!" Mark'ın ağlamaklı sesini duyar duymaz, sesin geldiği tarafa doğru koştum. Gözlerimle odayı tararken yerden bir kaç takırtı duydum ve yere baktım. Kan beynime sıçramıştı. Bahçe makaslarından biri yerde sırt üstü uzanan Mark'ın karnında duruyordu ve yer koyu kırmızıydı. Çığlık atarak yanına gittim ve başını dizlerime koydum. Bir yandan ağlıyor bir yandan her şeyin iyi olacağını söylüyordum. Öksürmesiyle ağzından kan gelmesi bir oldu ve ben daha çok ağlamaya başladım. Yanaklarından süzülen kırmızı sıvıyı elimle sildim ve elimi yanağına koydum. Gözlerimin içine bakıyordu ve can çekişiyordu. "Anneme haber vermem lazım" diyerek kalkmaya yeltendim ama elimi tuttu ve izin vermedi. "Bekle" zar zor dudaklarının arasından çıkan bu tek kelime beni durdurmaya yetmişti. Gözlerinin içine baktım. Yaşlardan dolayı net göremesem bile onun bana baktığını biliyordum. "Güneş saçlı kız" diye mırıldandı gülümsemeye çalışarak. "Marul saçlı oğlan" dedim aynı şekilde. Bu sefer içten bir şekilde güldü ama hemen ardından acıyla inledi. Elimi daha sıkı tuttu. Yutkunduktan sonra kapattığı gözlerini araladı ve bana baktı. "Sen benim ilk ve son sevgilimsin" dedi zar zor. "Konuşma. Daha çok acı çekiyorsun" dedim hıçkırarak. "Bende senin ilk ve son sevgilin miyim Sophie?"

"Mark, lütfen..."

"Cevap ver, güneş saçlım" dedi lafımı keserek. Hızla başımı salladım, "evet" dedim. "Evet öylesin". Gülümsedi ve gözlerini kapattı. Ardından yutkundu. "Mark annemleri çağırmam lazım" dedim sakin olmaya çalışarak. Mark ne gözlerini açtı ne de dudakları aralandı. "Mark?" Hiçbir tepki vermedi.

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin