"Özlemişim seninle böyle seyahat etmeyi" dedim Murad'ın omzuna yaslanırken. Safiye ile Bayezid arkamızdaki arabadaydılar ve Manisa'ya gelmemize çok az kalmıştı. "Ama seninle yapmayı özlediğim daha bir çok şey var". Murad'ın yüzünde oluşan gülümsemeyi gördüm ve elimi dizinin üstüne koydum. Murad, dizinin üstündeki elime baktı, ardından gözleri benimkilerle buluştu. "Hatun" dedi ve elini belimdeki iplere koydu, "Söyle bakalım ne özledin başka?". Elimi daha da yukarıya kaydırdım, kaftanı ellerimin altında bükülüyor ve tekrar düzleşiyordu. Kadife kaftanının düğme yerine geldiğimde durdum, istediğim yerdeydim. Elim erkekliğine değdiğinde bacaklarını belli belirsiz daha da araladı ve derin bir nefes aldı. Korsemin iplerindeki elini çektiği anda, bir rahatlama hissettim. Korsenin ipleri açılmıştı ve önüme düşmüştü. Göğüslerim olduğu gibi meydandaydı ve değen soğuk rüzgarla daha da gerilmişlerdi. Yüzümü yüzüne yakınlaştırdım. Elim erkekliğini kavramıştı ve sertçe okşuyordum. "Seni özledim" dedim öpmeden önce.
Bacaklarım titreyerek ona doğru yaslandım. Çok güzel bir duyguydu. Teslimiyet, zevk, aşk. Hepsini bir arada yaşıyordum. Murad'ın üstüne oturmuş, bacaklarımı ise beline dolamıştım. Yukarı aşağıya zıplamamdan dolayı gerilen bacaklarım, şimdi zevkin doruğuna çıktığım için zangır zangır titriyordu. "Sophie..." kulağımda hissettiğim sıcak nefes,içimi ürpertmişti. "Yaklaştık sayılır, hazırlanmamız icap eder".
İpek şalımı karşı koltuktan alıp, başıma geçirdim ve diğer ucunu omzuma doğru attım. "Safiye nasıl da mesuttur şimdi". Murad başını bana doğru çevirdi ve gülümseyerek baktı, "o da ne demek şimdi?". Bende onun gibi gülümsedim, Safiye'nin Selim'e duyduğu hislerden bihaber olması imkansızdı. "Safiye, Selim'i görmeyi bir hayli istiyordu. Sözüm vardı senden rica edeceğime dair". Murad, sırıtarak elini omzumun arkasına doğru attı ve uzaklara daldı. "Hayırdır inşallah?" dedim onu izlerken. İster istemez onun yüzündeki sırıtış bana da geçmişti. "Nur-i Cihan'ımın doğurduğu, benden olmaya meftun olmuş. Anası kılıklı". Gözlerimi kısarak Murad'a baktım. Kahkaha atmamak için kendini zor tuttuğu her halinden belliydi. "Senden olma da benim doğurduğuma meftundur. Babası kılıklı". Murad en sonunda dayanamayarak kahkaha attı. "Senin dilin çok uzamış hatun. Kesmek gerek". Güldüm ve arkama yaslandım, "kıyabilir misin bana?". Murad doğruldu ve bana doğru yaklaştı, "bu tatlı dile kıyacak kadar zalim miyim? Kim ola ki kıyar bu güzelliğe, bu hoş laf yapana, gönlü hoş edene? Var mıdır böyle bir yiğit cihanda? Varsa çıksın karşıma". Gözlerinde kendi aksımı görüyordum, o kadar güzel bakıyordu ki bana. Murad, çocuklarımın babası, aşkım, sevgilim, nefesim...
Araba durmuştu ve destur çekilmişti. Murad arabanın içinde, ayakta iki büklüm bekliyordu çıkmayı. Ben ise onun arkasında, gayet rahat duruyordum. Kapı açıldı ve ben ipek çarşafımı burnumun hizasında kapattım. Murad, hiçbir ağanın yardımına gerek kalmaksızın inmişti arabadan. Ağalar, Murad'ın arkasından uzaklaşınca cariyeler kapının oraya gelmişlerdi ve kapıyı açıp ellerini uzatarak inmeme yardım etmişlerdi.
"Hoşgeldiniz, şeref getirdiniz hünkarım". Selim, Murad'ın karşısında eğilerek bir süre bekledi. Ardından doğruldu ve Murad'ın elini öpüp başına koydu. Murad ise Selim'in sırtını sıvazladı, "hoş bulduk şehzadem". Bayezid başıyla kardeşini selamladı, Selim ise gülümseyerek Bayezid'e sımsıkı sarıldı, "canım kardeşim, hoş geldin". Selim görmeyeli daha da büyümüştü. Sakalları çoktan çıkmış, boyu oldukça uzamıştı. Şimdiden Murad'a çok benziyordu, ileride ise aynısı olacağından şüphe yoktu. "Şehzadem" dedim ve eğildim. Gülümsedi ve başıyla selam verdi, "Sultanım, hoş geldiniz". Selim'in gözleri benim arkama takılmıştı ve gülümsemesi yayılmıştı. Omzumun üstünden baktığımda, peçenin üstünden bakan bir çift mavi gözle karşılaştım. Kenara çekildim ve Murad'ın yanına geçtim. Murad önce bana baktı, ardından gülümseyerek onları izlemeye başladı. "Şehzadem" dedi Safiye ve eğildi. Selim, özlem dolu bakışlarının ardından gülümsedi, "Hoş geldin, Safiye. Yolculuğun nasıldı? Rahat gelmişsindir inşallah". Safiye başını öne eğdi, "Çok şükür şehzadem". Murad genzini temizledi, "Haydi saraya geçelim". Bayezid ve Selim, Murad'ın arkasına geçtiler. Ben ve Safiye de arkalarından saraya doğru ilerledik. "Mutlu musun, kızım?". Safiye'nin gülümsediği, gözlerinden belliydi. "Size ne kadar teşekkür etsem az, validem. Allah sizden razı olsun".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOPHIE (TAMAMLANDI)
Ficción históricaBen Sophie De Jong. Hollanda'dan kaçıp Osmanlı Sarayı'na, Dördüncü Murad'a sığındım. Gençtim, masumdum, korkaktım. Sonra aşkı tattım, acıyı tattım, ölümü tattım. Eş oldum, anne oldum, kul oldum. Savaştım, yenildim, yendim. Ben artık eski Sophie De J...