BÖLÜM 13

3.5K 156 11
                                    


800+ görüntülenme, 60+ oy, 60+ yorum. Siz bir tanesiniz!!! Böyle devam.. beni çok mutlu ediyorsunuz. Tekrar ve tekrar belirtiyorum,

● eleştirilere her zaman açığım.

● bu kitap 18+ kitleler için uygundur.

● olaylar ve karakterler kesinlikle kurgudur. Eğer gerçekle alakaları varsa tamamen rastlantıdır.

♡♡♡♡♡

"Sophie. Uyan hadi." Gözlerimi yavaşça araladım. Önce nerede olduğumu idrak edemedim. Bir yatakta uzanıyordum. Ardından gözlerim yan tarafımda duran ve bana oldukça yakın kömür gözlerle karşılaştı. Gözlerim tekrar dolmaya başladı. "Hünkarım. Ben bir şey yapmadım. Lütfen-" hıçkırıklarım son cümlemi söylememi engellemişti. Beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Çenesini başıma koydu, eliyle omzumu tutuyordu. "Şhh. Biliyorum. Tamam. Sakin ol."

"Lütfen onu benden almayın. Kızımı, Safiyem'i benden almayın."

"Sen bana sığındın, bana güvendin. Böyle bir şey yapmayacağını biliyorum. Ama artık burada, benim gözümün önünde duracaksınız." Duyduğum sözler üzerine başımı kaldırıp ona baktım. Hıçkırıklarım sakinleşmişti. "Gerçekten mi?" Dedim inanamayarak. Bizi affetmişti. Bizim suçsuz olduğumuzu anlamıştı. Ve kızımı benden ayırmayacaktı. "Hünkarım ben..." gülmeye başladım ve boynuna sımsıkı sarıldım. "Çok teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim"

Safiye, Hünkar ile birlikteydi ve ben meydandaki saraya gelmiş, salona girmek üzereydim. Nazperver keşke yanımda olsa diye düşündüm. Derin bir nefes alarak kapıyı açtım. Sedirin oraya baktığım zaman sinirden ellerim titremeye başlamıştı. Ahmet orada yoktu. "Ahmet?!" Diye tısladım dişlerimin arasından. Sertçe kapıyı arkamdan kapattım ve merdivenlerden hızla yukarı çıktım. "Ahmet?!" Bağıra bağıra bütün odaları gezmeye başladım. Yoktu. Hiçbir yerde yoktu. Bir yanım kaçtığı için sevinirken, diğer yanım bana yalan söylediği için sinirliydi. Hemde çok...

"Tanrım sen bana merhamet et" söylenerek merdivenlerden inmeye başladım. Cariyelerden biri merdivenin sonunda beni bekliyordu. Göz göze geldik. Yavaşça eğildi ve benim merdivenleri inmemi beklemeden yanıma geldi. Durdum. "Dışarıda size bir şey söylemek isteyen bir adam var" dedi kulağıma fısıldayarak. Ahmet... Ahmet'in ölüm haberi miydi gelen? Yoksa hünkar son anda fikrini değiştirip beni sürgün mü edecekti? Korka korka merdivenleri indim ve kapıya yöneldim. Derin bir nefes alarak kapıyı açtım.

Arkası dönük, tamamen siyah giymiş bir adam duruyordu karşımda. "Buyurun?" Dedim ona yaklaşmadan. Önünü döndü. Yüzünü siyah peçe yardımıyla saklamıştı. Yanına gelmemi söylercesine öylece durup bana baktı.

Bir süre gidip gitmemek arasında kalmış olsamda, gitmeye karar verdim ve ona doğru ilerledim. Ona yaklaşınca kolunun oradan küçük bir kağıt çıkardı. Ve bana uzattı. Bana uzattığı kağıda baktım. Küçük, kahverengi kağıt ikiye katlı bir biçimdeydi. Aldım ve almamla adamın koşar adımlarla uzaklaşmasını izledim. Bahçedeki çardağa gittim ve sedire oturdum. Kağıdı açtım ve yazılanı okumaya başladım.

Güneşten parkak hatunum. Altından değerli mücevherim. Canıma can katan karım. Tek başınayken bile bana kocaman bir aile veren sevdiğim. Sen bunları okurken ben çok uzağında olacağım. Seni son kez görmeme izin ver. En azından o deniz, o gökyüzü gözlerini son kez göreyim. O yağmurdan sonraki toprak kokunu son kez içime çekeyim. O gülleri kıskandıran dudaklarının tadına son kez bakayım. Lütfen beni kendinden mahrum bırakma ey dilber. Eğer beni kabul ediyorsan, sana bu kağıdı veren adama söylemen yeterli. O seni bana getirecektir. Yeni bir gün doğmadan önce son kez göreyim seni.

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin