BÖLÜM 11 (Kısa)

3.4K 159 5
                                    


Bir sonraki bölümün fragmanı olarak okuyun bu bölümü. Bir kaç özel sebepten dolayı bir türlü yazamıyorum ve bu benim çok canımı sıkıyor. Olduğu kadarını sizinle paylaşmak istedim. 1 günde 2 bölüm. Hadi yine iyisiniz canlar :) ♡♡♡

Nazperver'in sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Ahmet... Ahmet ölecek miydi? Gözlerimin kararmaya başladığını hissettim. Nazperver beni tam düşecekken belimden tuttu. "Sophie... Yalvarırım güçlü ol"

"Nazperver..." cümlemi devam ettiremedim. Hıçkırıklar boğazımdan yükselmeye başlamıştı. Duvara tutunarak dik durmaya çalıştım. "Nerede şimdi?" Nazperver sorumu duymamazlıktan geldi. Beni aşağıya indirmeye çalışıyordu.

Salona indiğimizde gördüğüm şey üzerine sinirlerim iyice bozulmuştu. "Sen!" Parmağımla onu göstererek ona doğru yürümeye başladım. "Bunu bana nasıl yaptın?" Bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Ahmet bana doğru bir kaç adım attı. "Sakın bana yaklaşma!" En sonunda bağırmıştım. Yükselen sesime şaşırıp yerinde durdu. "Sophie.. lütfen-"

"Adımı ağzına almaya kalkma! Bunu bana nasıl yaptın? Bunu çocuğumuza nasıl yaptın seni pis yalancı?!" Sinirlerime hakim olamıyordum. Nazperver bizi yalnız bırakmak için salondan çıkmıştı. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Her şeyin bir kabus olması için dua ediyordum. Hepsi sadece kötü, çok kötü bir rüyaydı. "Sana olan sevgim doğruydu. Sen bu sarayda hatta koca hayatım boyunca başıma gelen en iyi şeysin. Lütfen bana sırtını dönme" sesi yalvarıyordu adeta. "Senin hakkinda infaz kararı verilmiş!" Gözlerimden akan yaşlar boynumdan süzülüyordu. Ahmet bir an donup kaldı. Hiçbir şey diyemeden, hiç hareket edemeden öylece bana bakakaldı. Şakaklarımı ovalamaya başladım. Başım çok ağrıyordu. Sanki içinde binlerce insan aynı anda dans ediyorlardı. "Ben hünkar ile görüşmeye gidiyorum. Tabi beni kabul ederse. Sende ben gelene kadar buradan kıpırdama" salondan çıktım ve Nazperver'e baktım. "Safiye'yi hazırla ve peşimden gel. Hünkar ile konuşacağım. Belki canını bağışlar" gözlerimi silerek saraydan çıktım ve arabanın gelmesini bekledim.

Altın yolda yürürken o kadar sinirli ve gergindim ki. Bedenimin yay gibi gerilediğini, gözlerimin ağlamaktan kırmızılaştığını, saçlarımın dağıldığını ve yanaklarımla burnumun kızardığını biliyordum. Umursamadan has odanın önünde durdum ve hünkar ile görüşmek istediğimi söyledim. Bir süre bekledikten sonra kapı sonuna kadar açıldı ve bana sert sert bakan Dördüncü Murad ile karşılaştım. Reverans yaptım, "Hünkarım".

"Ne var Sophie?" Dedi sert bir şekilde. Doğru kelimeleri bulmaya çalışıyordum. "Ben... Ahmet Pa-" beni sertçe kolumdan tuttu ve duvara yasladı. Sırtım acı ile sızlarken gözlerimi sıkıca kapattım. "Ne hakla karşıma çıkarsın hatun? Kocanla arkamdan çevirdiğiniz işleri bilmiyor muyum sanıyorsun?" Diye kükredi yüzüme doğru. Sıcak nefesi yüzümü okşarken gözlerimi açıp ona baktım. Gözlerim yeniden dolmaya başlamıştı. "Ben bir şey yapmadım. Hiçbir şey yapmadım. Bugün öğrendim neler olduğunu. Lütfen beni dinleyin" gözlerinde bir anlık yumuşama görür gibi oldum. Ardından bana o kadar yaklaştı ki, birlikte nefes alıp veriyorduk sanki. Gözleri dudağıma kaydı. Bende ondan cesaret alarak onun dudağını izlemeye başladım. Sakalından dolayı etrafı çevrelenmiş bir gül gibi duruyordu. Dudakları o kadar kırmızıydı ki... bunun yanlış olduğu nice sonra aklıma geldi ve "Hünkarım" dedim fısıldayarak. Gözlerimi zar zor gözlerine kilitledim. Beni anidan bıraktı ve arkasını döndü. "sen de suç birliğinden dolayı sürgün edileceksin. Safiye burada, benim himayemde büyüyecek. Senin gibi bir annesi olduğunu bilmeyecek" dedi ve terasa çıkıp kapıyı arkasından kapattı. Kan beynime sıçramıştı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Kızım... Kızım benden ayrı büyüyecekti ve ben onu son nefesime kadar göremeyecektim. "Hünkarım" sesimin titreyişine aldırmadım. Terasın kapısını açmaya çalıştım fakat yerinden bile kıpırdamadı. "Hünkarım!" Kapıyı daha sert açmaya çalıştım ama işe yaramadı. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Kapıyı yumruklamaya başladım. "Ben bir şey yapmadım. Kızımı benden ayırmayın. Biz bir şey yapmadım" bir yandan bağırıp bir yandan kapıyı açmaya çalışıyordum. Gözümün karardığını ve ayaklarımın uyuştuğunu hissettim. Son kez kapının koluna tutunmaya çalışarak "Hünkarım" diyebildim ve hatırladığım son şey bu oldu.

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin