BÖLÜM 65

883 41 3
                                    

                    Yıllar yıllar önce...

Bahar güneşinin ılıklığı kemiklerine doğru işliyordu Zeyneb'in o sabah. Bahçe her bahar olduğu gibi cıvıl cıvıl ve capcanlıydı. Çiçekler açmaya başlıyor, kuşlar yeniden ötüyor ve güneşten gelen sarı şelale her yeri ısıtıyordu. Zeyneb omuzundan aşağı düşen bir parça siyah bukleyi eli ile arkaya savurdu ve başındaki sarı ipek eşarbını itina ile düzeltti. Selim bahçede tahta kılıcı ile koşuyor ve oradan oraya heyecanla zıplıyordu. Ara sıra arkasını dönüp annesine az önce yaptıklarını anlatıyor ardından yeniden oyuna dalıyordu. 

"Hünkarımız gibi deli kanlı şehzademiz de." dedi Gülbahar mutlulukla Selim'i izlerken. Zeyneb de gülümsedi fakat onun sevincine ortak olamamıştı. Gülbahar derin bir iç çekti. "Yine ne kurcalıyor aklını?" 

"Ne olacak, Hollanda'dan gelen sarışın hatun. Murad ile arasındaki münasebeti sevmiyorum." 

"İlahi Zeyneb, hünkarımız Ahmed ile nikahlandırdı onu. Neyi takıyorsun hala kafana?" 

O sırada Selim elindeki tahta kılıcı yere bırakıp kollarını açarak büyük meşe ağacının yanına koştu. Zeyneb ve Gülbahar meşe ağacının oraya baktıklarında ise, aynı şekilde gülerek kollarını açan Ahmed'i gördüler. Selim'i şevkle kucağına alıp yanaklarını öpüyordu. Zeyneb istemsizce gülümsedi onları öyle görünce. Fakat gülümsediğinin farkına vardığında hemen yüzüne yine o ciddiyetini yerleştirdi ve başını dikleştirdi. Şimdi Ahmed Paşa ve Selim onlara doğru geliyorlardı. 

"Hayırlı sabahlar sultanım." dedi Ahmed yapması gerektiği gibi selam vererek. 

Zeyneb de başı ile karşılık verdi bu selama. "Hayırlı sabahlar paşam." 

"Afiyettesinizdir inşallah." 

"Aala. Sizin de keyfiniz yerindedir umarım." 

Ahmed gülümsedi ve kucağındaki Selim'i yere indirdi. "Yerinde sultanım, yerinde." 

O an Gülbahar boğazını temizledi ve Selim'in küçük ellerini kavradı. "Hadi şehzadem biz çeşmenin orada oynayalım." 

Gülbahar ve Selim yanlarından ayrılırken Zeyneb ve Ahmed'in arasını gergin ve rahatsız edici bir sessizlik kaplamıştı şimdi. Zeyneb nefret ederdi bu sessizlikten. Bunu bilen Ahmed bakışlarını ondan tarafa çevirdi ve tek duyulan ses olan kuş seslerini bastırarak lafa girdi. "Bahar da ne güzel geldi. Tam vaktinde." 

Anlaşılan Ahmed Paşa normal bir sohbet açmaya çalışıyordu. Fakat ikisi de farkındaydı ki, yıllardır aralarında normal bir sohbet geçmemişti. Ya kavga etmiş, ya didişmiş ya da birbirlerinin suratına dahi bakmadan terk etmişlerdi bulundukları ortamı. Zeyneb etrafına bakındı. "Öyle," dedi huzurlu davranmaya çalışarak. Ama Ahmed'in yanında huzurlu gibi davranmak ölümden beterdi. "Tam zamanında geldi. Lakin yanında pek hoş olmayan şeyleri de getirdi ne yazık ki." 

Ahmed istemese de cevap vermeliydi buna. Çünkü Zeyneb yine imalarına başlamıştı. "Ne gibi sultanım?" dedi nefesini gürültülü bir şekilde dışarı verirken. 

Zeyneb keskin yeşil gözlerini onunkilere dikti bu sefer. "Zevceniz tabii ki paşam, başka ne olacak. Geldi geleli ne huzur bıraktı ve zevk." 

"Zevcem hakkında böyle düşünmeniz beni bir hayli üzdü doğrusu." dedi Ahmed yalancıktan alınmış numarası yaparak. Zeyneb'i kızdırmak hoşuna gidiyordu doğrusu. 

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin