Bölümdeki şarkıyı açtıktan sonra altındaki paragrafı okursanız, benim yazarken girdiğim havanın aynısına gireceğinizi umuyorum! İyi okumalar!
"Sophie!" yanağımda hissettiğim acıyla birden gözlerimi açtım. "Bayezid" dedim, gördüğüm şey kabus muydu? Ama Bayezid... oğlum. "Benim, Murad" dedi Murad ve yanağımı okşadı. "Nazperver" dedim etrafa bakarak. "Bayezid'im". Hiçbir yerde göremiyordum. Gerçekten rüyaydı. Kabustu hatta. "Ne Nazperver'i, ne Bayezid'i?". Murad gözlerimin içine bakabilmek için çenemi sıkıca tuttu ve yüzümü kendine çevirdi. Sadece ayın ışığıyla aydınlanıyordu odanın içi ve o ışık Murad'ın gözlerine hiç değmemiş gibiydi. "Nazperver oradaydı" dedim odanın ortasını göstererek. "Ahmed de yanında". Ardından istemsizce gözümden yaşlar akmaya başladı, o kabusu hatırladığımda kalbim sıkışıyor gibi olmuştu. "Ahmed'in elinde..." gelen hıçkırık lafımı bölmüştü. Murad anlamış olacak ki beni kendine doğru çekti ve göğsüne yasladı. "Kötü bir rüya gördün" dedi saçımı okşarken. Gözlerimi kapadım ve rüyayı unutmaya çalıştım. Ama Bayezid'in bembeyaz kafasının Ahmed'in elinde gördüğümü ve Nazperver'in suratındaki o zafer gülümsemesini asla unutamayacaktım.
"Safiye, hazır mısın?" dedim aynada kendime bakarak. Koyu mavi bir kaftan giymiştim, üstünde de gümüş rengi işlemeler vardı. Elimi karnıma koydum ve Safiye'ye döndüm. Kırmızıya çalan bir kaftan giymişti. "Selim gidecek mi şimdi?" dedi titreyen sesiyle. "Hünkarımız ne zaman isterse o zaman gidecek sancağa" dedim. "Şimdi sadece kılıcını kuşanacak, yeniçerilere tanıtacak kendini iyice". Safiye gözünden az kalsın düşecek olan gözyaşını parmağıyla sildi ve başıyla onayladı. "Kardeşin Bayezid de Selim'e katılacak. Bir an önce hazırlanması lazım". Firuze yan odadan çıktı ve Bayezid'in hazır olduğunu söyledi. Gülümseyerek gelmesini bekledim, ağabeyinin kılıç kuşanma törenine katılacaktı ve onun için çok heyecanlıydı. Onun gitmesine daha sekiz, dokuz sene kadar vardı ama onu şimdiden böyle heyecanlı ve istekli görmek beni çok mutlu ediyor ve gururlandırıyordu. Bayezid içeriden çıktı ve gülümseyerek bana baktı. Kahverengi bir kaftan giymeyi tercih etmişti, kaftanının üstünde de altın sarısı işlemeler vardı. Kafasında ise şehzade kavuğu vardı ve birden bire gözüme büyümüş görünmüştü. Eğildim ve kollarımı açtım. Bayezid bana doğru yavaşça yürüdü ve tam önümde durdu. Ellerimi yanağına koydum ve alnından öptüm, "darısı senin başına oğlum" dedim. Odadaki herkes "amin" dedi ve gülümsediler. "Hadi oğlum, hünkarımız seni bekliyor". Kalktım ve Bayezid'i seyrettim. Omuzları dik bir şekilde yavaş yavaş yürüyordu, kapıyı eliyle tıklattı ve kapı açılınca hasodanın yolunu tuttu.
"Selim sancağa gittiğinde görebileceğiz, değil mi?" dedi Safiye kuleye çıkarken. "Evet, Safiye" dedim. Merdivenleri çıkmak zaten benim için çok zordu, bir de Safiye'nin çocukluk aşkının verdiği hüznü çekemezdim. Safiye'nin gülümsediğini gördüm, derin bir iç çektim. Safiye çok küçük sayılmazdı ama çok büyük de değildi. Selim'in herkese karşı gösterdiği bir samimiyeti vardı ve Safiye bunu çok yanlış anlamıştı. Zamanla bunu kendisi görmeliydi, bu yüzden şuan ses çıkarmıyordum. Kulenin tepesine geldiğimizde, kapının önünde iki tane cariye duruyordu. Cariyelerin ikisi de aynı anda kapıyı açtı ve içeriye girdik. İçerisi o kadar büyük bir yer değildi. Bir tane boydan boya, biraz da geniş bir pencere vardı ve sık tahtalarla kapatılmıştı. Zeyneb Asime çoktan pencerenin önüne geçmiş, yeniçerilere ve altın kapıya bakıyordu. Zülal Uğan ve Süleyman ise hemen annelerin yanında duruyorlardı. Ahmed de bu törende abisi Selim'e katılacaktı. Bu yüzden Nazperver kuleye yalnız gelmişti. O da Şehzade Süleyman'ın yanında duruyordu. Ben ise Zülal Uğan'ın arkasına geçtim, Safiye ve Osman'ı da, Süleyman'ın arkasına doğru yürüttüm. Bir süre geçtikten sonra içeriye Gevherhan girdi, hepimiz eğilerek selam verdik. "Zeyneb Asime" dedi girer girmez ve Zeyneb Asime'nin elini avuçlarının içine aldı, "Çok şükür bugünleri de gördük" dedi gülümseyerek. Zeyneb Asime'de gülümsedi, "çok şükür, sultanım" dedi. Nazperver, Gevherhan gelince pencerenin önünden çekilmek zorunda kalmıştı. Gevherhan, Nazperver'in yanına geçti ve yeğenlerinin hepsinin saçını okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOPHIE (TAMAMLANDI)
Historical FictionBen Sophie De Jong. Hollanda'dan kaçıp Osmanlı Sarayı'na, Dördüncü Murad'a sığındım. Gençtim, masumdum, korkaktım. Sonra aşkı tattım, acıyı tattım, ölümü tattım. Eş oldum, anne oldum, kul oldum. Savaştım, yenildim, yendim. Ben artık eski Sophie De J...