BÖLÜM 51

1.2K 65 0
                                    

"Murad" dedim başını dizlerime koyarak. "Uyan, aç gözlerini". Zeyneb Asime ve Nazperver koşarak yanıma geldiler. Zeyneb Asime karşıma geçip Murad'ın bileklerini ovalamaya başladı. Ne olmuştu böyle? Koskoca adam nasıl bu hale gelmişti? Gözlerimde biriken yaşlardan her yer bulanık görünüyordu. Gözlerimi kırpmamla yaşların akması bir oldu. Kösem ise donakalmıştı adeta. Nazperver, Murad'ın yanından kalktı ve Kösem'in yanına gitti. Koşarak su getirdiğini gördüm. Hünkarımız burada ne haldeyken, Nazperver Kösem'le ilgileniyordu. Murad'ın yanağını okşadım, "ne olur, gözlerini aç". Ama açmadı. Hekim başının koşarak içeri girdiğini ve Zeyneb Asime'nin kollarımın altından tutup beni çektiğini hatırlıyordum. Her şey rüya gibiydi, sanki bunlar gerçekten olmuyordu. Zeyneb Asime eğilmişti ve bana bakıyordu. "Sophie, ayağa kalk. Dik dur" dedi titreyen sesiyle. O da mı ağlıyordu? Elini uzattı ve eline tutunarak ayağa kalktım. Hekim başının ardından sayamadığım kadar yeniçeri içeriye girdi. "Allahım" dedim kendi kendime. "Sen sevdiğim adamı koru".

Büyük odada yalnızca ben ve Zeyneb Asime kalmıştık. Kösem fenalaşınca Nazperver de onunla beraber gitmişti. Kalkacak gücüm yoktu, Murad'ı öyle görünce sanki hayatım bitmişti. Kalbim çok acıyordu, ya ona bir şey olursa dedi içimdeki ses. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve bir hıçkırık boğazımdan yükseldi. "Şehzadelerimizi korumamız lazım, Sophie" dedi hemen yanı başımda oturan Zeyneb Asime. Gözlerimi açıp Zeyneb Asime'ye döndüm. Ağlamamak için kendini nasıl zor tuttuğunu görebiliyordum. Ellerini kucağında birleştirmiş, dudaklarını ısırıyordu. Bir süre sonra o da bana döndü, gözleri kan çanağı gibiydi. Çok yorgun görünüyordu, benim gibi. Zeyneb Asime gerçekten Murad'ı bu kadar çok mu seviyordu? "Allah hünkarımıza uzun ömürler versin, iyileşecek ben biliyorum". Ardından durdu ve derin bir nefes aldı. Gözünden bir damla yaş önce yanağına, oradan boynuna aktı. "Ama şehzadelerimizi korumamız lazım. Ben birini tanıyorum" dedi ve bana baktı. "Böyle bir durumda şehzadem Selim'e bakacaktı. Bayezid'i de Selim'le oraya götürmemiz lazım. Kösem bu saraydayken bize huzur yok". 

"Daha fazla soru sorma, Safiye" dedim Bayezid'in bohçasını hazırlarken. "Firuze, sende Bayezid'le gidiyorsun. Selim ve Bayezid sana emanet". Firuze başıyla onayladı, kucağındaki Bayezid'in sırtını sıvazladı. "Anne bende gitmek istiyorum" dedi Safiye mızmızlanarak. Buna dayanacak gücüm yoktu. Cevap vermeden bohçayı sıkıca düğümledim ve Firuze'ye verdim. Bayezid'e baktığımda mavi gözlerle beni izliyordu. "Kendine dikkat et oğlum" dedim ve alnından uzun uzun öptüm. "Zeyneb Asime'nin odasına git, Firuze. O sana yardım edecek. Safiye sende uslu uslu burada dur. Ben hünkarımıza gideceğim, has odaya alıyorlar mı almıyorlar mı bakacağım" dedim. Safiye de Bayezid'le vedalaşmak istediğini söyleyince yeniden gözlerim doldu. Murad'ı öyle gördüğümden beri dua üstüne dua ediyordum, ona bir şey olmasın diye. Safiye Bayezid'e sımsıkı sarıldı ve yanağından öptü. "Seni seviyorum, Bayezid" dedi. Bayezid ise Safiye'ye kocaman bir gülümsemeyle karşılık verdi. Firuze ve Bayezid'le birlikte odadan çıktık. Bohçayı sımsıkı elimde tutuyordum, sanki birisi alıp götürecekmiş gibi. Zeyneb Asime'nin odasının önünden geçerken bohçayı Firuze'ye verdim. Bayezid'e bakmak istemiyordum çünkü baktığımda içim kan ağlıyordu. Hiçbir şeyden habersiz, suçsuz yavrumu Zeyneb Asime'ye güvenerek gönderiyordum. Gerçekten güvenebilir miydim Zeyneb Asime'ye? Zeyneb Asime'nin çocuklarıma bir şey yapacağını hiç düşünmüyordum ama bir yanım korkuyordu. Hemde çok korkuyordu. "Denize düşen yılana sarılır, sultanım. Bayezid bana emanet" dedi Firuze sanki aklımı okumuşçasına. Firuze'ye baktım, canı pahasına Bayezid'e bakacağını biliyordum. İçimi bir nebze rahatlatıyordu en azından. "Allah'a emanet olun" dedim ve Bayezid'in gidişine daha fazla dayanamayacağımı bildiğim için hızlı adımlarla has odanın yolunu tuttum.

Altın yol boyunca her yerde yeniçeriler vardı. Has oda başı, kapının önünde beni görür görmez destur çekmişti ve bütün yeniçeriler arkasını dönmüştü. Süleyman Paşa'yı görür görmez ona doğru gittim. Has oda başıyla birlikte bir şeyler konuşuyorlardı. "Paşam" dedim başımla selam vererek. O da aynı şekilde karşılık verdi. "Hünkarımızın yanına girmek istiyorum". 

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin