Yeni bölüm geldi! Fırından çıkan sıcak pide gibi soğumadan yemeyin, okuyun :) Umarım kurgu hoşunuza gidiyordur. Bu bölümü de diğerleri gibi seveceksiniz. Olaylar kızışıyor :)
Ruhum, tenim, benliğim bir çamura saplanmıştı sanki. Koyu renkti, çamur! Tenime yapışmıştı ve kuruyuvermişti. Dağılan saçlarım, omuzlarımdan istemsizce göbeğime doğru dökülmüştü. Benim halime onlarda isyan ediyordu sanki. Her zaman kulağımın arkasına sıkıştırdığım saçlarım, cansızca omuzlarımda duruyordu. O kadar ağır geliyordu ki saçlarım, altında eziliyordum. Pislenen vücuduma yakışmıyordu artık bu uzun saçlar. Eski canlılığını, tıpkı ruhum gibi yitirmişti.
Bir gecede! Yarım olan her şeyime leke sürülmüştü. Ağlamanın, fayda etmediğini halen farkına varamamıştım. Yeni doğan bir çocuğun ilk çığlıkları gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Aramızda tek bir fark vardı. Onlar, ciğerlerine aldıkları ilk nefesin verdiği acıyla ağlıyorken ben, kaybettiğim şeyler uğruna ağlıyordum. Bu acı ne kalbimi ne de beynimi terk ediyordu.
O adam odadan çıktığından beri yerimden kıpırdamamıştım. Duvarın dibinde, düşünmemeye çalışıyordum. Geceye dair aklıma gelen her şey bir ızdıraptan ibaretti. Şu anı, bu çaresizliği yaşamamak için nelerden feragat etmem gerekiyorsa ederim. Gururum, ayaklarımın altında kalmıştı. Tanımadığım bir adam, isteğim dışında, bu izbe yerde bana... Zorla sahip olmuştu.
Ellerimle duvardan destek alarak ayağa kalktım. Buradan gitmeliydim. Daha fazla içimi karartamazdım. Kurtulmalıydım her şeyden. Yerde duran çantamı almak için eğildiğimde kasıklarıma giren ağrıyla yanımda ki koltuğa tutundum. Adet ağrımdan daha beterdi. Daha keskindi! Ağrının da etkisiyle tüm gece durmayan gözyaşlarım tekrar akmaya başladı. Bir elimle yanaklarımdaki damlaları silerken diğer elimde çantama uzandım tekrardan. Buradan gidecektim!
Çantamı yerden alıp dikildiğimde gözüme yatak ilişmişti. Her tarafından çıkışmış çarşaf ve üzerinde benim kanım. Olanları unutturmuyordu! Bakmaya dayanamıyordum! Aklıma tekrar kez aynı sahne geliyordu. Ondan kaçmak için her geriye çekildiğimde beni bacaklarımdan tutup geriye getirişi... Aklımdan çıkmıyordu!
Yatağa sırtımı dönüp kapıya doğru gidebilmiştim ufak adımlarla. Canımın yanması yavaş yürümeme neden oluyordu. Kapı kulpunu bu sefer açabilmiştim. Arkamdan koşan olmadan rahatça açılmıştı kapı. Bu kadar basitti! Kapıya ulaşmam için tüm bunların olması şart mıydı? Bu düşünce zihnimden geçince kapının kulpuna doğru eğilen başım bir süre geri kalkamadı. Kulpa yarım yamalak tutunan ellerimin üzerine kapanmış ağlıyordum. Ağlamanın zaman kaybettirdiğini anlamam çok uzun sürmedi neyse ki.
Koridora göz attığımda kimsenin olmaması benim için daha iyiydi. Dağınık olan elbisemin eteklerini biraz daha aşağıya çekiştirdim. Kasıklarımda kuruyan kan, kendimden iğrenmeme sebebiyet veriyordu. Kimsenin halimden bir şey anlamasını ve çıkarımlarda bulunmasını istemiyordum.
Adamın beni getirdiği yöne doğru yürümeye başladım. Bu bara girerken sıkı sıkıya tuttuğum çantamı, bu sefer zordan tutuyordum. Halsizliğim parmaklarımı da etkilemişti. En ufak bir darbede düşecekti elimden çantam. Hıçkırıklarım sessizleşip yerini iç çekişlere bırakmıştı. Dokunmaya kıyamadığım saçlarıma zerre dokunasım yoktu. Sorunsuz hayatımın ortasına büyük bir günah koymuştum. Yükünü sırtlanmak zorunda olduğum bir günah...
Yürüyordum ama odadan hiç uzaklaşmıyormuşum gibi geliyordu. Bir an önce gitmek istiyordum! Uzun olan koridor çıkışı bulamayacağımı düşündürmeye başlatmıştı. Ağrıyan kasıklarımla zordan bir adım daha atacakken arkadan bir ses "Dur!" diye bağırmıştı.
Ve o ses hiç de yabancı gelmiyordu. İlk defa duymak istemeyeceğim kadar tanıdıktı. Unutmak isteyeceğim kadar kalıcıydı. Vücudum titremeye başlamıştı ve buna engel olamıyordum. Benden daha ne istiyordu? Benimle derdi neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehvetin Esiri
General FictionGidenin beni bulmadığı bir dünyada toy halimle hayata tutunmaya çalışırken bir gecede tüm hayatım değişti. Attığım çığlıklar susturuldu, gözyaşlarım görmezden gelindi ve canıma can katarak ölümün eşiğine doğru sürüklendim. Yaşatmam gereken bir konum...