En son final haftamda ara bulup bölüm atmıştım. Uzun aralardan sonra yine geri döndüm. Bu bölüm içime sindi. Hikayem de hızın artması gerektiği taraftarı olan birçok okuyucum var ve bende onlara katılıyorum. Yani bundan sonra yetiştirdiğim takdir de haftada bir bölüm gelecek. Sizce Cuma mı Cumartesi mi?
Ertesi gün her şey yine aynıydı. Her şeyden kastım Aynur hala aynı değildi.Benimle arası iyiydi. Nine aynıydı. Gün içinde geliniyle laf atışlarına girişip durdu. Kavgalarında ortalıkta bile durmadım. O kadın ne laftan ne de sözden anlıyordu. Dün akşam gibi onun yüzünden sinirden kendimi hırpalamak istemiyordum.
Tüm gün neneden kaçmama rağmen akşamüzeri hedefini yani beni bulmuştu. Mutfaktan yemek için bir şeyler aldıktan sonra odaya giderken koridorda adımı seslendi. İsteksiz bir surat ifadesiyle arkamı döndüm.
"Benden kaçıyor musun yoksa?" ellerini arkasına koymuş bana bakıyordu.
"Hayır, sadece dinlenmeye gidiyorum," odayı gösterdim.
"Geldiğimizden beri dinlenmek bahanesiyle sürekli bizden kaçıyorsun. Ayıp değil mi yaptığın?"
"Sizden kaçmıyorum," aslında kaçıyordum. Ona bunu söylememe gerek yoktu. Şayet konuşabilirsek kafamdan kibarca def edecektim kendilerini.
"Odana kapanmalarına ne demeli? Bu kaçmak değil de nedir?" Nine diretmeyi seviyordu. Benimle uğraşmayı da seviyordu. Onun baskısı altında olmayı sevmiyordum.
"Bakın, iyi anlaşamıyoruz. En iyisi ayrı durmamız. "
"Terbiyesiz!" Suratını ekşitti birden.
"Ne alaka? Ne dedim de terbiyesiz oldum şimdi?" Menopozlu karılar gibi afakanlar basıyor ve dediklerini şaşırıyordu herhalde.
"Bir büyükle böyle konuşulur mu? Ilıman davranıp sözümü dinleyeceğine dediklerine bak!"
Suratını ekşitti "Bilmediğin birini gelin diye alırsan böyle olur," deyip arkasını döndü ve oturma odasına yöneldi.
Elimde ki tabağa kitlenip kalmıştım. Sadece içimde bir yerlerin kudurduğunu ve kopmak üzere olan volkandan haberim vardı. Bu kadına dayanmak istemiyordum. Suratını görmek istemiyordum. Boğazımda oluşan yumruyu yine yuttum ve hazırladığım tabağı kapının dibine bıraktım. Ardından odaya girdim. İnsanı yemeğe de küstürüyordu.
Akşam yemeği zamanı gelince evdekiler birer birer kapının önüne gelmeye başladı. O zamana kadar odadan çıkmadım. Çıkmayı adeta ret ettim. Kadınlar korkunca Atahan'ı çağırdılar. Kapıyı kırdıracaklarını anlayınca kapının dibine gittim. Kapının arkasında birden fazla ses olunca tepki vermemeye devam ettim.
"Beril hanım" Atahan'ın sesini tek duyunca rahatladım. Kapıya yaklaşıp sesimi kısık tutum.
"İyiyim,"
"Neden çıkmıyorsunuz o halde?"
"Yalnız mısın?"
Bir süre ses gelmedi. Kapıya vurdum iki kere tepki vermesi için.
"Evet, yalnızım."
Rahatlamıştım. Kafamı kapıya yaslayıp derin nefes aldım. Sessizce fısıldadım. "Yoruldum!"
Sözüm onlara değil kendimeydi. Çok yoruldun ve yıprandın kızım. Bu kadarı da fazla dediğin her an daha fazlası geliyor.
"Ne oldu?"
"Buradan çıkmak istemiyorum. Diğerlerine de söyle, rahatsız edip durmasınlar. "
"Ama neden? Siz gerçekten iyi misiniz Beril hanım?" Atahan'ın sesi kapının arkasından bile endişeli geliyordu. Bana değer veren tek kişiydi sanırım. Ya da şöyle söylemeliyim, bana ilk günden beri değer veren ve saygı duyan tek kişiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehvetin Esiri
General FictionGidenin beni bulmadığı bir dünyada toy halimle hayata tutunmaya çalışırken bir gecede tüm hayatım değişti. Attığım çığlıklar susturuldu, gözyaşlarım görmezden gelindi ve canıma can katarak ölümün eşiğine doğru sürüklendim. Yaşatmam gereken bir konum...