Bayramınız mübarek olsun. Umarım iyi vakit geçiriyorsunuzdur. Yeni bölüm de bayramınızın tatlısı niyetinde olur inşallah. Şimdi efendim bu bölüm 19.Bölüm gibi olaylı olmasa da kafanızdaki bazı şeylere cevap bulacaksınız.
Şarkı içinde yine Ellie Goulding'den gitmek istedim...
Bütün gece düşünmekten ve bir sonuca varamamaktan uyuyamadım. Bir de Murat'ın çıkagelme ihtimali de uyumamam için iyi bir sebepti. Sürekli tetikte beklemekten o kadar yorulmuştum ki artık hangi saldırısını savuşturacağımı şaşırmıştım. Bedenim bir savaş daha kaldıracak durumda değildi.
Sabah erkenden uyanmak yerine Nur'un "Kalk artık," demesiyle kendime gelmeye çalışıyordum. Nur yanıma nasıl gelmişti? Yoksa uyku sersemliğiyle hayal mi görüyordum?
"Sen burada ne arıyorsun?" dedim hayretle. Gözlerimi bir iki defa kırptım. Yetmeyince ovaladım. Nur karşımda her zamanki gibi gülerek duruyordu. Murat nasıl olmuştu da onu evden göndermemişti? Evet, evden göndereceğini düşünmüştüm. Çünkü eve gizlice telefon sokmuştu. Bende onun başını belaya sokarak telefonu bulmuş ve kurtulmayı da başaramamıştım.
"Ne demek bu?"
"Seni evden göndermedi mi yani?" Anlamayarak ona bakıyordum. Nur ise kaşlarını çatmıştı. Şimdi de o bir şey anlamamışa benziyordu.
"Nasıl bir rüya gördün bilmiyorum ama hayır göndermedi," sesi sakindi. Bana kızacağını düşünmüşken, odaya kadar gelip benimle ilgilenmeye çalışıyordu. Neler oluyordu böyle? Herkes ummadığım davranışlarda bulununca beynim çalışmayı durdurdu.
"Nur," elini tuttum ve yatağa oturttum.
"Söylemesi utanç verici ama dün senin telefonunu izinsiz aldım. Ve sen gelmiş beni kahvaltıya çağırıyorsun. Üstelik o telefonla Murat'a yakalandım. O ise seni evden göndermemiş. Neler olduğunu söyler misin? Herkes çok garip davranıyor," dedim bir nefeste. Kafamın karışıklığı dilimi bülbüle çevirmişti. Aklıma ne geldiyse söylemiştim.
Şuh bir kahkaha atan Nur bir süre sonra ellerimi okşadı sakince.
"Murat Bey telefonumun olduğunu biliyordu. İzinsiz almana gelecek olursak," bir an duraksadı. Ne diyeceğini bilmiyor gibiydi. Haklıydı. Sürekli kaçamaya çalışan bir tutsak için en doğru cümleler neydi ki? Onu bu dertten kısa bir cümle ile kurtarmak daha iyi olacaktı.
"Özür dilerim." Yüzüne bir rahatlama yayılmış ve sıcakkanlılıkla gülümsemişti.
Yataktan kalkıp üzerimi değiştirdiğim de Nur'da yatağımı topluyordu. Ses etmemiştim. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Odaya girdiğim de Nur yüzüme mahcup bir ifadeyle bakıyordu.
"Ne oldu Nur?"
"Sen özür diledin ama asıl özür dilemesi gereken kişi benim. Dün telefonumu bulamadığım da Murat Bey gelmişti," tedirgin davranışları da neyin nesiydi.
"Halimden ne olduğunu anladı. Telefonumu bulamadığımı söyledim." Yüzümde herhangi bir değişme olmazken Nur öne atılıp,
"Ama inan senin aldığını düşünmedim hiç. Düşünseydim..." Ne diyeceğini o da bilmiyordu. Düşünseydi bile söylemek zorunda olduğunu yüzüme karşı dile getiremiyordu. Ama ben biliyordum. Söylemese de anlıyor ona istesem bile hak veremiyordum. Canım yanarken nasıl olur da ılımlı düşünebilirdim...
"Murat bende olduğunu nasıl anladı?" dedim cümlesini tamamlayamayınca.
"Bilmiyorum. Telefonu bulamadığımı söylediğim anda seni sordu. Odanda olabileceğini düşündüğümden odada dedim. Hemen yukarı çıktı. Aradan on beş dakika geçmeden de aşağıya indi ve sinirle evden çıktı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehvetin Esiri
General FictionGidenin beni bulmadığı bir dünyada toy halimle hayata tutunmaya çalışırken bir gecede tüm hayatım değişti. Attığım çığlıklar susturuldu, gözyaşlarım görmezden gelindi ve canıma can katarak ölümün eşiğine doğru sürüklendim. Yaşatmam gereken bir konum...