32.Bölüm

42.5K 1.2K 171
                                    

Uzun bir bölüm yazmak hem zor hemde çok eğlenceliymiş. Kafamdakileri bölmeden aktarmak çok güzeldi.Bölüm sonunda ne hissettiğinizi lütfen benimle paylaşın. Merak ediyorum :)

Ertesi gün karnımdaki hareketlenme ile güne başladım. Uykumu bölen darbeleri başta korkutmuştu. Uykunun da verdiği yorgunlukla gözlerimi kapayıp hareketlerini hissetmeye devam ettim. Yarım saat kadar yatakta onların hareketleriyle zaman geçirdikten sonra uyuya kalmıştım tekrardan.

"Beril!" Odanın içini dolduran sesle irkildim. Kuş gibi hafif iken bağıran sesle birden yere çakılmış gibi hissettim. Ağrıyan göz kapaklarımı zorlukla araladığımda Nur'un ayakta dikildiğini gördüm yarı bulanık bir şekilde. Aldırış etmeyerek tekrardan kapadım gözlerimi.

Nur'un rahat bırakacağını düşünerek yorganın iyice içine kıvrıldım. Oflama sesine kulak asmadım. Biraz daha uykuya ihtiyacım vardı. Hatta tüm gün uyumaya ihtiyacım vardı.

"Beril, öğlen oldu. Hadi kalk artık," yorganın ellerimin altından kayıp gitmesiyle gözlerimi açtım sinirle.

"Kalkmak isteseydim kalkardım Nur. Şimdi o yorganı ver!" Sinirle bağırmam kaşlarını çatmasına neden olmuştu. Geri adım atmayacaktım. Uykumu bölüp, yorganı çekiştirmesi yeterince sinir bozucuydu. Bir de onun sert çehresini kafaya takamayacak kadar uykusuzdum.

"Okula gitmeden önce kahvaltı edelim diye geldim. Okul başladığından beri doğru dürüst bir şeyler yapamıyoruz. Ama yinede uyuyacağım diyorsan," yorganı üzerime örttü nazikçe.

"İyi uykular," dedi kibarca. Evet, az önce kaşlarını çatan kız kibar ve anlayışlıydı. Bir yandan da haklıydı. Okulu yüzünden birbirimizi göremiyorduk. Onu özlediğim doğruydu ve yokluğuna alışmak çok zorlayıcıydı.

Odadan çıktığında ona haksızlık ettiğimi anca idrak edebilmiştim. Yorganı üzerimden itekleyip yataktan çıktım. Nur evden çıkmadan üzerimi değiştirip aşağıya indim. Masada tek başına oturan Nur'un tam karşısına konulmuş servisin olduğu sandalyeye oturdum.

Geldiğimi fark etmesine rağmen tabağındakileri yemeye devam ediyordu. Bu saatte kadar kahvaltı için beni bekledikten sonra sert bir tepkiyi hak etmemişti. Uykusuzluğumun getirdiği kaba davranışlarımı azaltmalı veya en aza indirmeliydim. Özellikle de Nur'a karşı daha kibar olmalıydım.

"Az önceki davranışım için özür dilerim," masadaki elinin üzerine elimi koyup yüzüme bakmasını bekledim. Kafasını kaldırdığında genişçe gülümsedim. Anında yumuşamasını beklemiştim. Fakat Nur, kafasını kırıldığını belli edecek şekilde yan tarafına döndürdü. Hele ki çıkardığı 'hıh' sesi sesli bir şekilde gülmemi sağlamıştı.

Gülmemle elimin altındaki elini çekip göğsünde birleştirdi kollarını.

"Duygu sömürüsü yapmasak geleceğin yok. Hayır, anlamıyorum. Benden başka arkadaşın mı var bu evde? O yüzden mi benden uzak duruyorsun?"

"Uykulu iken huysuz oluyorum. Kusura bakma. Sana kaba davranmamalıydım. Ayrıca bu evde senin haricinde bir tek Sevim teyze var. Ama o da arkadaşım sayılmaz herhalde," dedim gülümseyerek. Buna rağmen o gülmedi. Duruşunun ne kadarda ciddi olduğunu belirtmek adına burnunu biraz daha havaya kaldırdı. Sinirli gözükmeye çalışsa da komik gözüküyordu.

"Nur cidden çok üzgünüm. Sana öyle davranmamalıydım,"

Bahçe kapısından içeri girip yanımıza gelen Sevim teyze:

"Nur, çocuklaşma kızım. Kızcağızı bu haliyle daha fazla üzme," dedi.

Nur, başını karnıma çevirdiğinde gülümseyerek ona bakmaya devam ettim. Şirinlik yapmak için tam zamanıydı. Sevim teyzenin ikazına kulak asarak kollarını çözdü önce. Daha sonrasında havada olan burnunu indirdi.

Şehvetin EsiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin