15.Bölüm

51.3K 1.4K 91
                                    


Bölümü multimedyada ki şarkıyla okumanızı tavsiye ediyorum. Şiddetle ediyorum! O kadar uyumlu ki şarkıyla bölüm, kafanızda tam bir şekilde her şey canlanacak.

Beklenen bölümde geldi. Güzel okuyucularımdan olan Berfin için gelsin bu bölüm...

Pencerenin önünde kesilmekte olan yaşlı ağacı seyrediyordum. Bir hafta geçmişti. Geç bile kalmıştı. O gece ağacı kesmesini beklerdim. Ağacı kesmek yerine ilk önce bahçeye ışık taktırmıştı. Geceleri apaydınlık oluyordu bahçe. Bahçeye peyda olan ışıklara rağmen içimdeki karamsarlık yok olmuyordu.

O gece kaçamamıştım. Tekrar yaralamıştı beni. Bedenimi oyuncağı gibi kullanmıştı. Acı içinde kıvrandığım gecede, giderken söylediği kelimeler kulağımda çınlayıp durmuştu.

"İstersen bir daha dene!" Yapmayacaktım. Bu acıya hiçbir şey denk değildi. Bedenimi önüne sermeyecektim. İlk gecede ki acıyı anımsatıyordu. Kulakları sağır kesilmişti o gece. Haykırışlarımın tek bir tanesini bile duymamıştı. Başaramadığım bir kaçışın sonucunu ağır bir şekilde ödemiştim.

Bir haftadır bu odadan çıkmamıştım. Tiksiniyordum. Bu duyguyu bile bile yaşamak o kadar zor geliyordu ki...

Ağacın son dalları da bahçede ki adamlar tarafından toplanmış ve sürüklenerek büyük kapıdan çıkarılmıştı. Kaçış yolu bildiğim yaşlı ağacın sonunu getirmiştim. Oysaki ağaç dallarının arasında saklamıştı beni. Cani adam! Bir ağaca bile acımamıştı. Kaçış denememden sonraki iki gün boyunca odadan çıkmam yasaklandı. O iste de istemese de çıkmayacaktım bu odadan.

Gecenin sonunda başarısız ve acı içinde banyoda bir başıma kalmak ağacın kesilen dallarından daha çok acı veriyordu. Göğsüme öyle bir acı saplanıyordu ki ağaçtan düştüğümdeki acı hiçbir şey kalıyordu bunun yanında. Kaçış yollarım tıkanmıştı. Bundan sonra kaçmaya ne gücüm ne de cesaretim vardı. Zor işlere kalkışmayacaktım. Doğru zamanı bekleyecektim. Uzunca bir süre göze batmayacaktım.

Bir haftanın sonunda ikinci haftanın başlangıcına merhaba dediğim kesimde de yalnızdım. Bu odada bireyselliği yaşıyordum. Gelen Sevim teyze, giden de Sevim teyze oluyordu. O adamın gelmemesinden her zaman ki gibi çok memnundum. İkinci haftaya kadar yemeğimi hep odada yemiştim.

Nur ise, yanıma gelmiş ve nasıl olduğumu sormuştu. Ayakkabılarının öcünü almasını beklerken bana sıcakkanlı davranmıştı. Halleri belli olmuyordu. Teyze yeğen kafamı karıştırıyorlardı.

Bunları da kafamdan savuşturmuştum. Onlarla ilgili bir şey düşünmek istemiyordum. Bu eve bağlanmak istemiyordum. Buraya zorunlu kılınsam da herhangi bir bağ kurmak istemiyordum. Yemeklerimi yiyemez olmuştum. İştahımın geri gelmesini çok istesem de belirli şeyleri yiyordum. En kötüsü düşünemiyordum. Bundan sonra ne olacaktı, sonum neydi bilmiyordum. Çaresizlik, ruhumu güçsüz kılıyordu.

Kesilmiş ağacın olduğu yere bakmaktan başka yapacak hiçbir şeyim yoktu. Sevim teyze ne zaman gelse beni orada görüyor, yemeğimin başına oturmam gerektiğini söylüyordu. Konuşamıyordum bile. Ne teşekkür ediyordum ne de korkularımı anlatabiliyordum. Dolu getirip, neredeyse dolu bir şekilde geri götürdüğü tepsileri alırken her seferinde aynı yakarışı duyuyordum.

"Olmaz böyle kızım! Bir şeyler ye," deyip gidiyordu. Yanımda kalmak istiyordu başta. Fakat sessizliğim canını sıkmış olacaktı ki, yemeği getirdiği gibi gidiyordu. Kaçmadan önce bana bu şekilde sıcakkanlı davransalardı bazı şeyler farklı olabilirdi. Daha iyi bir plan yapıp, tamamıyla buradan kurtulabilirdim ama ben aceleci davranmıştım. Ağacı gördüğüm gibi çıkış yolum demiştim ve sonucunda başarısız olmuştum.

Şehvetin EsiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin