57.Bölüm

25.5K 984 92
                                    

Beril'den

Hızla akıp giden zaman... Bu tanım her zaman bende merak uyandırmıştır. İnsan ne olup bittiğini merak ediyor en nihayetinde. Neler değişmiş? Kimler gelmiş, kimler gitmiş? Bu tarz değişiklikler, gelişen süreçte her daim olmuştur. Şimdi gelelim benim sürecime...

Çocuklarımın büyüyüp paytak paytak da olsa yürüyecek zamana geldiğini görmek, yani kafadan neredeyse bir sene geçmiş demektir. Bandırma'ya geleli bir sene oldu ve biz buraya inanılmaz derecede hızlı alıştık.

Çocuklar kendilerini toparlayabildikleri süreçte artık onların farklı bir ortama ve benimde işe ihtiyacım vardı. Nuray ablanın erkek kardeşi Osman'ın yardımı ile kreşte iş buldum. İşin en büyük avantajı çocukları da yanımda götürebilmemdi. Kreşteki çocukların yaş sınırı üçten başlayınca benimkiler aralarında biraz sorun etmişti. Fakat çocuklar kendi kardeşleri gibi bebeklerimi sahiplenmişti. Kreşin sahibiyle iyi anlaşınca çocukları dert etmedi.

Kreşte temizlik ve yemek yapıyordum. Bunların haricinde boşta kalan zamanımda ise bebekleri doyurup onlarla zaman geçiriyordum. Kreş bizim ikinci evimiz gibiydi. Öğretmenlerden daha çok ben anne rolünde gözüküyordum çocuklara. İkizlerden kaynaklı olmalıydı ki bana anne diyenler bile oluyordu.

Yeni yaşamımda kendime dair fark ettiğim hususlardan biride çocuklarla birlikte mutlu olduğumdu. Bu hayatta beni rahatsız etmeyen tek şey onlardı. Gözüme tamamen günahsız ve saf geldikleri için onlarla ilgilenmek benim için iş değildi.

Kreşte sadece benim çocuklar yoktu ayrıca. Handan'ın kızı İrem'de bizimle geliyordu. Tabi o öğrenci olarak geliyordu. Benim çocuklar daha çok fasulye niyetine oradaydılar. Bunlara rağmen hayatım ilk defa düzene girmişti. Sabah kalktığımda ne yapacağımı bilmek, bir işimin olması, kendi çabam karşılığında harcamalar yapmak çok da huzur vericiydi. Kendimi daha çok güvende hissediyordum.

Bize uzun süre yardım eden ve halen yardımı kesmek istemeyen nineyi de unutmamak gerekirdi. Çocuklara ve bana canı gönülden bağlanmıştı. Nine olmasa birçok şeyi yetiştiremezdim. Özellikle maddi açıdan hiçbir yere yetemezdim. Kendi ihtiyaçlarımı hiçe saydığımda bile iki çocuk ve onların ihtiyaçları yetişemeyeceğim bir bütçe istiyordu. Şu an çalışıyor olmam maddi açıdan kendime yetebildiğim anlamına gelmiyordu. Yine de evime ve çocuklarıma destek olabiliyordum. Güzel olanda buydu işte. Bir yerlerden başlayıp az da olsa bir işe yaramak...

Tek başıma olduğumda zor olacağını sandığım bu özgürlük bana özgüvenimi vermişti. Tabi ninenin de yardımları ile...

Bunları bir kenara süpürürsek, Murat bir yılı aşkındır çocukları görmedi. Nineye defalarca kez söylememe rağmen Murat'tan geri dönüş alamadım. Anne olarak ona, gel çocukları gör dedim ama hiçbir cevap alamadım.

Çocuklar babalarından uzak kalsın istemiyordum. Bu yüzden ninenin her gelişinde Murat'ı sorup durumu hatırlattım. Nineden numarasını istemiştim en sonunda. Çocukların ileride, babamdan uzak tuttun bizi demelerini kaldıramazdım. Bunun yanında birkaç sene sonra akılları bazı şeyleri kavramaya yetecek ve baba faktörünü arayacaklardı.

Nine, isteğimi geri çevirdi. Daha doğrusu Murat ona ulaşmamızı istemedi. Bana öyle söylenince çok şaşırmıştım. Giderken ağlayan birisi şimdi neden böyle yapıyordu anlamış değildim. Birkaç ay üstelemeden bekledim. Bekleyişim kötü hissetmeme sebebiyet veriyordu. İçimden bir ses, ya Murat çocuklara bundan sonra babalık yapmazsa diye beynimi kemirip duruyordu.

Bekar bir anne olmak zor demeyeceğim. Çünkü ben hep bekardım. Bir adamın yokluğu hayatımın tamamını değiştirmiş gibi konuşmak istemiyordum. İstemediğim biri hayatımda zorla duruyordu ve gitti. Gitmesini istemediğim konu, babalığıydı. Onu sonunda kadar devam ettirmeli. Çocukları için...

Şehvetin EsiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin