8.Bölüm

57.5K 1.6K 106
                                    


Arkadaşlar! Yeni bölümü dün akşam atacaktım ama malum yaşadığımız kabus gibi bir geceden dolayı bu mümkün olmadı. Diyecek tek şeyim: Allah hepimizin yardımcısı olsun. Başta ülkemizin tabi...

Her neyse... Yeni bölüm sizlerle. Multimedya şarkısına bayıldım. Önceden dinlemiştim. Ama bugünlerde tekrardan keşfettim. Ve Ellie Goulding diyorum... Kadın bir harika..

Gözümü açtığımda hava çoktan kararmıştı. Uyanmak istemesem de acıkmıştım. Acıkınca bulanan midem uyumama engel oluyordu. Bir şeyler yemeliydim. İki gündür bir şey yememiştim. Koca iki gün! Ağlamak ve kaçmaya çalışmaktan aklıma dahi gelmemişti yemek. Gerçi böyle bir durumda aklıma yemeğin gelmesi daha da ironiydi. Yaşamsal fonksiyonlarımın bile düzgün çalışmaması gerekiyormuş gibi geliyordu.

Pencereden içeriye sızan ayın ışığı, çevremi az da olsa görmemi sağlayınca kalkıp, odadan çıktım. Koridor apaydınlıktı. Evin ışıklandırması o kadar fazlaydı ki, gözlerim kamaşmıştı. Yeni uykudan kalkmış olsam da bu kadar ışık fazlaydı.

Gözlerimi kamaştıran ışığa alışmaya çalışırken merdivenlere yönelmiştim. Mutfağa girene kadar kimseye rastlamamıştım. O adam neredeydi acaba? Ya da yeni gelecek olan hizmetliler?

Elbet çıkacaklardı karşıma. Şimdilik karnımı doyursam yeterliydi. Buzdolabına yönelip içinden peynir ve domates çıkardım. Dolap, tıka basa doluydu. Normalde kabarık olan iştahım bugün kaybolmuştu. Midemin bulantısını geçirecek kadar yesem kâfiydi. Çekmeceleri karıştırıp ekmek bulduktan sonra, kendime hızlıca ekmek arası hazırladım. Her an biri gelecek diye tedirgindim. O adam yine karşıma çıkıp hesap soracak diye ekmeği hızlı ve büyük ısırıklarla yiyordum. Ağzımdaki lokmayı çiğnerken durumumun saçmalığı yüzünden sinirlerimin gerildiğini hissettim. Aklıma gelen tek şey sinirden gülmekti. Kahkaha atıp gülmek ve ardından hıçkırıklarla ağlamak...

Sadece nefes aldığım ve çiğnediğim ekmeğin çıkarttığı ses dışında evde ses seda yoktu. Son lokmayı ağzıma attığımda çevremdeki olmayan seslere kulak kabarttım. Son lokmayı yavaşça çiğniyordum. Sanki her an biri gelecekmiş gibi hissediyordum

Bana o adamdan başka zarar veren kimse olamazdı herhalde. Bir tek o kaba ve zarar vericiydi. Belki de gelmesinden korktuğum şey benim kurtarıcım olurdu. Bu adamı görmeyeceğim bir yere çekip götürürdü beni. Seve seve gidebilirdim. Hiç itiraz etmeden peşine takılırdım. Bu adam olmayacaksa, her türlü yere giderdim.

Ağzımdaki lokma bitmişti. Sandalyeden kalkıp mutfaktan çıktım. Tekrar odaya gitmek istemiyordum. Ev bu kadar aydınlık iken oda çok karanlıktı. Halen daha olan uykuma rağmen o odaya gitmek istemiyordum. Gitmek istediğim yerin lokasyonu başından beri belli olduğu için çıkış kapısına yürüdüm etrafı inceleyerek. Her köşeye tekrar kez baktıktan sonra kapının kulpunu çevirdim büyük bir hevesle. Sanki açılacakmış gibi...

Pes etmeden çıkış yolunu değiştirerek salona doğru yöneldim. Salonda yere kadar uzanan camlardan birinde kapı kulpu vardı. Bunu gördüğüm an hızlı adımlarla evi arşınlamaya başlamıştım ki evin içerisinden sesler yükselmeye başladı.

Sesin geldiği yer tam da önünde durduğum karanlık koridordu. Karanlık koridordan gelen seslere baktım önce, ardından önümde duran balkon kapısına... Seslerin düzeyi arttığı için içimdeki hesap defteri yetişemezsin kaygısıyla beynimi yemeye başladı. Oran orantı yapamadan da kargaşa arttı ve kendimi istemsizce karanlık koridorda buldum. Belki de halimden anlayacak biriyle karşılaşırdım

Evin kuytu köşesinde kalıyordu burası. Belki hizmetliler buradadır diye etrafa bakınıyordum. Koridorda kapı dahi yoktu. Sanırsam benim kaldığım oda tekti. O oda ise koridora ilk girdiğiniz anda yok gibiydi. Onu da köşeye yapmışlardı. İlerleyip odanın bulunduğu sol tarafa döndüğüm de bir bedene çarpmıştım.

Korkuyla çığlık bastım ve yüzüne bakmadan çığlık atmaya devam ediyordum. Gözlerimi sımsıkı yummuştum. Kesin o adamdı! En azından biri beni duyar gelir diye çığlık atmaya devam ediyordum. Evde başka birinin varlığından emin olmasam da çığlığı basmaya devam ediyordum. Bir el ağzıma kapanmıştı. Attığım çığlık ses bulmadan gerisin geri boğazıma gelince kiminle karşılaştığımı az çok tahmin edebilir olmuştum.

Durmak yerine ellerimle, ağzıma kapadığı elini itmeye çalıştım. Gözlerimi açmadan direniyordum. O ise ellerini bırakmamaya direniyordu. Geriye doğru kaçmaya çalışmamla beni duvara sıkıştırıp ağzımı tutmaya devam etti.

Aynı anda iki uyarıcı ses, farklı kelimelerle kulağıma doluştu.

"Sus!"

"Atahan!"

Aniden gözlerimi açtım. Karşımda, yüzüme eğilmiş susmam için ağzımı kapatan kişi, kurtarıcım duruyordu. Kafamı koridorun başına çevirince ise o adamı gördüm. Bu da neydi böyle? Yanlış kişi için ortalığı ayağa kaldırmıştım!

Yanımıza hızla gelen ve asabi gözüken adam, ağzımı tutmakta olan Atahan'a bir baş hareketi yaptı. Ardından Atahan hızlıca elini çekti ve benden uzaklaştı. Koridorun başından koşarak gelen bir kız ve bir kadın hararetle "Ne oldu?" dediler aynı anda.

Kadının yanında duran genç kız yüzündeki telaşlı haliyle hızlıca nefes alıp veriyordu. Kadının da ondan bir farkı yoktu. Kadın biraz yaşlıca olsa da dinç gözüküyordu.

Kadın ve kıza bakarken bakışlarımı yakalayan adam yine kaşlarını çatmış sinirle bana bakıyordu. Bakışlarına maruz kalmamak için hemen başımı Atahan'a döndürdüm. Atahan sadece karşısındaki somurtkan patronuna bakıyordu. Duruşu sert ve kendinden emindi.

"Neler oluyor Atahan?"

"Abi, camı yaptırttığımız adam içeride pensesini unutmuş. Onu almaya gelmiştim. Tam kapıdan çıktığım sırada," bana bakıp "çarpıştık. O korkuyla da çığlığı bastı tabi," diye savunmasını yaptı.

Karşımdaki adam arkasındaki kadınlara dönüp "Duydunuz. Mühim bir şey değil. Siz gidebilirsiniz!" diye açıklama yaptı. Adamın açıklama yapması bile bir emirdi.

Kafası karışan kadınlar, emrine itaat edip arkalarını döndüler ve gözden kayboldular. Olayla hiç alakası yokmuş gibi duvarın dibinde duran ben ise, ya yere ya da Atahan'a bakıyordum. İkisinin arasında mekik dokuyordum. Çok nadir adamın ruh halini anlayabilmek için onunla bakıştığım esnada tiksinip tekrar bakışlarımı ondan çekiyordum.

"O kadar uzun çığlığı atmanın sebebi neydi?" Bana yönelttiği sorusunu cevapsız bıraktım.

"Cevap ver bana!" diye bağırdığında ise ürkmeme rağmen yine cevapsız bırakmıştım. Ne diyecektim?' Ben onu sen sandım. Senden kurtulmak için de bastım çığlığı' mı deseydim?

"Korktum! Bunu anlamak bu kadar mı zor?" Yine de sinirlerini biraz germekte fayda var.

"Abi beni görmedi ki.Görse susardı. Korkudan gözlerini kapamıştı," dedi Atahan. Beni savunmuştu!Arkamda durmaya çalışan adama kısa bir anlığına üzülmüştüm. Bağırmamdan korkmuşolmasına rağmen vazgeçmeden beni savunması bir anlığına insan olduğumu hatırlatmıştı.Günlerdir gördüğüm muamele ve yaşadıklarım benliğimi unutma noktasına kadargelmişti

-Oy ve yorumlarınıza talibim  :)

*Düzenlendi

Şehvetin EsiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin