Yeni bölüm için aldığım aşırı istekten dolayı hepinize çok teşekkür ediyorum. Benimkinin aksine güzel bir gece diliyorum hepinize. Sabah görecekler için de iyi günler :)
Bölümü mutlaka şarkıyla okuyun...
Nefesimi tutmuştum ve delicesine korkuyordum. Beş dakika içerisinde tüm bahçe adamlarla dolmuştu. Sevim teyze bahçeye çıkıyordu ama kafasının karıştığından ortalarda volta atıyordu sadece. Murat'ın bağırmasının ardından nutkum tutulmuştu. Ağacın gövdesinde kalmıştım. Buradan çıkmak istediğim de söylenemezdi. Onca adamı beni bulmaları için beş dakika içinde kapıya dikmişti. Murat hem adamlara emir veriyor hem de bahçede tur dönerek beni arıyordu. İsmimi bir daha seslenmemişti.
Ne yapacaktım şimdi? Sessiz bir şekilde duvardan aşağıya nasıl atlayacaktım? Acıdan mutlaka ses çıkarırdım. Gerçi atlamaktan da korkuyordum. Of! Bu işin kolay olması gerekiyordu. Bu kadar karışmaması gerekiyordu. Murat niye eve gelmişti ki?
"Böyle olmayacak. Atahan ormana yolla adamları. Ancak oraya kaçabilir,"
"Benimle iki kişi kalsın," dedi Murat otoriter havasıyla. Ardından Sevim teyze ve Nur'a dönüp "Siz de evi arayın. Belki hala evdedir," dedi. İkisi Murat'ı dinler dinlemez eve girmişlerdi.
Ağacın gövdesini o kadar çok benimsemiştim ki... Buradan ayrılmak istemiyordum. Murat'ın bu kadar kızacağını ve ortalığı ayağa kaldıracağını tahmin etmiyordum. İşin aslı benim yokluğumu bu kadar çabuk anlayabileceğini düşünmemiştim. Murat ve adamları bahçede tur dönerken tutunduğum daldan destek alarak ayağa kalktım yavaşça. Ses çıkartmamalıydım. Nefes dahi kesik kesik alıyordum.
Atlamaktan başka çarem yoktu. Az önce duvara ulaşmak için bastığım dalda yürümeye başladım yavaş adımlarla. Elimle de yandaki bir daldan destek alarak ilerliyordum. Korkudan titremeye başlayan bedenimle ilerlemek çok zordu. Her attığım adımda dengemi kaybedecek gibi oluyordum. Ağaç bahçenin en karanlık kısmında kalsa da beni bulması an meselesiydi.
Dalın tam ortasında, ağaca kadar yaklaşmış olan adamlardan biri yavaşça etrafı dinleyerek tam da durduğum dalın altına geldi. İçimdeki geri dönme dürtüsünü zorla bastırıyordum. Hareket ettiğim takdirde yukarı bakacaktı ve yakalanacaktım. Dalın tam ortasında durunca tüm ağırlığım oraya yüklenmişti. Hareket etmemem daha kötüydü. Dal güçsüzleşiyordu. Hareket halinde olsam ağırlığımı hissetmeyebilirdi. Biraz daha aynı pozisyonda etrafı kolaçan eden altımdaki adamı izlemeye devam edersem dal kırılacaktı.
Adam, kararsız kaldığım esna da hissetmiş gibi kafasını duvarın en üstüne doğru yukarıya kaldırdı. Başı yavaşça ağaca dönmeye başlayınca yavaş bir adımla geriye gittim. Fakat attığım adımla duyduğum küçük bir dalın kırılma sesini tek ben duymamıştım. Aşağıda ki adam sesle kafasını hemen yukarıya kaldırmıştı. Gözlerini kısmış bana bakan adama elimle susmasını işaret ettim ümitsizce. Son çarem buydu. Gitmeme izin vermesini düşünmek saçma olsa da elimdeki tek dayanaktı.
Buna onay vermediğini arkasını dönüp "Murat abi!" demesiyle anlamıştım. Saniyeler içinde bağırmaması için ona doğru uzattığım elimle ağırlığım öne doğru baskı uygulamış ve ayağımın altındaki dal çatırdamıştı. Dengemi sağlamaya çalıştığım esnada daha çok çırpınıp dalı kırmayı başarınca kendimi düşerken buldum sadece. Havada geçirdiğim birkaç saniye sonrası kendimi adamın sırtında ki dalın üstünde yatarken bulmuştum. Aramızda ki dal göğsüme baskı uygulamıştı.
Yere temas ettiğim anda adamdan ve benden gelen çığlıklar bahçeyi inletmişti. İşte şimdi bitmiştim. Hala adamın üstünde yatarken çimlerden bize doğru hızla yaklaşan ayakkabılarla göz göze gelmiştim. Giderek yaklaşıyordu. Birinci adım... İkinci adım... Yere sert vurduğu ayaklarıyla üçüncü adım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehvetin Esiri
General FictionGidenin beni bulmadığı bir dünyada toy halimle hayata tutunmaya çalışırken bir gecede tüm hayatım değişti. Attığım çığlıklar susturuldu, gözyaşlarım görmezden gelindi ve canıma can katarak ölümün eşiğine doğru sürüklendim. Yaşatmam gereken bir konum...