49.Bölüm

27.4K 964 64
                                    

Genellikle Cuma gününün ilk saatlerinde bölüm yayınlıyordum. Bugün biraz geciktiği için kusura bakmayın. 

Söylenerek eve girdiğimde herkes Murat'ın gidişinden dolayı huzursuzum sanıp bana dokunmamışlardı. Onlara göre kocasının gidişini üzülerek izleyen ve bunu yediremeyen bir eş gibiydim. Ben daha onun eşi bile değildim ki! Böyle düşündüklerini bilmek bile çileden çıkmama yetip de artıyordu. Çoğu zaman kendime neden buradayım ve bunlara gerçekten katlanmak zorunda mıyım diye soruyorum. İkizlerin doğumunun yaklaştığı bu zaman diliminde kendime sorduğum sorular artmaya başlamıştı.

Sorularımı kafamın içine gömüp aileyle birlikte süre geçirdim. Fahri bey geldiğinde yemek yedik. Beni çok sıcak karşıladı. Ondan beklediğim bir tepkiydi. Yemekten sonra yerimizde durmayıp Ayten hanıma-Murat'ın teyzesi- akşam çayına gittik. Ayten hanım yalnız değildi. Çocukları ve bir gelini de evdeydi.

Ayten hanımın büyük oğlu Alp ile de tanışmıştım bu sayede. Kendisi, erkek kardeşi Levent gibi eğlenceli olmasa da iyiydi. En azından ketum davranmıyordu. Benimle gayet samimi bir şekilde tanışmış ve sohbet etmişti.

"Seni Büşra ile de tanıştırmak isterim," dedi gülerek. Yan koltuğumda oturmuş bana gülerek bakıyordu. Bu ailede Murat, Aynur ve nine dışında herkes sıcakkanlı ve samimiydi.

"Daha buradayım. Tanışırız elbet," dedim teklifine kibarca karşılık vererek.

Bir ara Ayten hanım yanıma gelip kulağıma bir şeyler fısıldadı ve gitti. Bu yaptığını kimse görmemişti. Daha önce ona söz verdiğim için yavaşça oturduğum yerden kalkıp mutfağa Filiz'in yanına gittim.

Mutfağa girdiğimde börekleri tabaklara yerleştiriyordu.

"Kolay gelsin. Ben ne yapayım," deyip tezgâhın yanında yerimi aldım.

Beni gördüğü gibi gülerek "Yardıma gerek yok. Sen otur şöyle," deyip arkada ki masayı gösterdi.

Üst üste olan tabakları teker teker indirip hepsine börek ve atıştırmalık koyuyordu. İşi yorucu olduğu için diğer tarafına geçip tabakları teker teker tezgâha dizmeye başladım.

"Gerek yoktu. Sen ayakta kalma," dedi karnımı göstererek.

"Sürekli oturamam,"

Yardımımı daha fazla geri çevirmeden dizdiğim tabaklara börek koymaya başladı.

"Kızlar nerede? Sana neden yardım etmiyorlar?" dedim merakla. Eve girdiğimizden beri kızları çok görmemiştim. Bir an da hepsi kaybolmuştu.

"Odaya gittiler. Kız kıza konuşacaklarmış," deyip güldü.

Gözlerimi kocaman açıp "Sanki biz çok yaşlıyız," derken hayretler içerisinde kaldığımı açıkça belli etmiştim.

"Evlenince böyle oluyor işte," dedi gülerek. Tezgahta yer kalmayınca arkamda ki masaya dizmeye başladım tabakları.

"Onlara yemek vermeyelim," dedim gözlerimi kısarak. Söylediğimle kahkaha attı.

"Öyle şey olur mu?" Elini ağzına götürüp gülmeyi kesmeyi denedi.

"Bize yaşlı dedikleri için ceza olsun. Hem onlar yardım etmedi," deyip bende güldüm.

"Bu seferlik öyle olsun. Sonra onlar bize hazırlar," deyip gülmesini sonunda kesti.

Omuzlarımı silkip "Sen bilirsin. Aklında bulunsun ama" dedim ve tabaklarımı dizmeyi bitirdim.

Atıştırmalıkları yerleştirmemiz bittikten sonra tabakları alıp içeriye geçeceğimiz sırada bütün kızlar mutfağa doluştu. Odaya ordu girmiş gibiydi. Asiye en önde gelerek elimdeki bir tabağı alıp "Sen yorulma," dedi ve mutfaktan çıktı.

Şehvetin EsiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin