Bu bölümden sonra bölümleri ne sıklıkta paylaşırım bilmiyorum. Belli bir günü olamayacak malesef.
Oysaki ona katlanamam demiştim. Demiştim değil mi?
Bunların hiçbiri rüya değil miydi? Öyle olmasını istemiştim. Uzun bir süre kendimi bu yalana inandırarak odada dolanıp durdum. Geçti yine zaman. Benim için artık ne kadar kötü olabilir dediğim her an daha da dibe battım.
Batarken de sayımı arttırmıştım. Yorgun bedenim, enkazı kaldıramayan ölü ruhumun yanına bir de bebek eklendi. Kabullenmem ne denli doğru olurdu ki? Bu adamdan bebek yapmak akla yatkın bir şey miydi?
Ah dedim Beril işte şimdi bittin. Fakat bitmemişti her şey. Kendi kendime düşündüm durdum. Konuşmadan, sessizce can çekişti çelişen duygularım. Ölmeliydim. Başka türlü bu bebekten kurtulamazdım.
Ona da izin vermedi. Katlanamam dediysem de susup gitti. Sonrasında ise hep ardımda gezip durdu. Sevim teyze ve Nur da o işteyken başıma bekçi kesildi. Korkum olmasa onlara rağmen çoktan öldürmüştüm kendimi. Yapamadım işte. Canımın acısını düşündükçe korktum. Ne kadar bu bebekten kurtulmak istesem de bile isteye canına kıyarsam kendimi cani olarak görürdüm.
Dünyaya gelmemiş bir bebeği yarı yolda öldürmek hangi anneye yakışırdı? O zaman bende kendi annem ve babam gibi olmaz mıydım? Onlar beni doğurduktan sonra terk etseler de sonuçta bir yetimdim. Ha ölmüşüm ha yaşamışım, yalnızdım işte.
Şimdi karnımdaki cana nasıl yapardım bunu? Yapmam gerekiyordu, ama yapamıyordum. İşte tam da bu kısımda Murat'a ettiğim bedduaların, biçtiğim kefenlerin tek tek gerçekleşmesini istiyordum.
Karnımdaki can diye diye aklımdaki ölümcül düşünceleri unuttuğumu sandığım bir anda zihnimde daha da kötü şeyler beliriyordu. İndiğim merdiven, içtiğim su ya da aldığım nefes... Hepsini sorgular olmuş ve kendimi amansız bir kararın ortasında buluyordum. Yalnız olmak istediğim için bedenimdeki bu candan nasıl olur da kurtulurum düşüncesi beynimi kemiriyordu. İç sesimle çelişmekten her gece ağlayarak dua ederken buluyordum kendimi.
Geceleri ellerimi göğe açıp sabır dileniyorken sabahları gelen bulantıyla kaderime yeniden lanetler okuyordum. Bu şekilde ilerleyen karmaşık döngüden hem bedenim hem de inançlarım sıkılmıştı. Kendimde olmadığım bir günde... Kendimde olmadığımı da elimdeki ilaçlara bakarken fark etmiştim.
Ağrım var diyerek Nur'dan ağrı kesici ilaç dilendiğim bir akşam üzerinde kafam bulanıktı. Sağlıklı düşünemediğimi güne başladığımı ilk anda hissetmiştim. Günün devamında da toparlanamadığım için aklıma gelen her saçma fikri olumlu yapmak için kendimle büyük bir savaş veriyordum.
İlacı adet olarak değil de kutu olarak veren Nur'un dalgınlığından yararlanmak aklıma gelen en güzel detaydı. Başka oluru yok diyordum kendi kendime. Kutu avucumun içerisindeyken, başka çıkışın yok, iç gitsin hepsini diyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehvetin Esiri
General FictionGidenin beni bulmadığı bir dünyada toy halimle hayata tutunmaya çalışırken bir gecede tüm hayatım değişti. Attığım çığlıklar susturuldu, gözyaşlarım görmezden gelindi ve canıma can katarak ölümün eşiğine doğru sürüklendim. Yaşatmam gereken bir konum...