Hisar şehri, Hava sahası.
Hava sahasında canavarların indiği bölüme; yeşil renkli, kanat açıklığı 10 metreye ulaşan bir kartal indi. Üstünde yirmilerinde gözüken genç bir kadın ve on beş, on altı yaşlarında başka bir genç erkek vardı.
''Rüzgar bıraktığın için teşekkürler.'' Genç kadın kartaldan atlarken söyledi.
''Önemli değil müdire hanım, ne zaman isterseniz.''Buruk bir gülümsemeyle cevap verdi.
Genç kadın yürümeden önce kuşun tüylerine doğru baktı ve yaklaşık 10 tüyü koparıp aldı.
Kartal çığlığı!!!
''Neden bu kadar yaygara yapıyorsun Sonucunda yeniden çıkacaklar.'' Kadın gülümseyerek söyledi.
Kartal bir an için kızgın görünse de kadının gülümsemesini fark edince sürücüsünün komutunu beklemeden havalanıp kaçtı.
''Ah düşündüğümden zeki çıktı bende tam biraz eğlenirim diyordum. Neyse rüzgar elementi tüylerinden çok iyi yelpaze yapılıyor.''Kadın gülümseyerek yoluna devam etti.
...
Hisar şehri lordun konağına giden yol.
Müdire Bahar konağa doğru. bir şarkı mırıldanarak yürüyordu. Önüne bir anda pahalı giysiler giymiş, genç bir soylu çıktı.
''Merhaba güzel bayan gittiğiniz yere kadar size eşlik etmemi ister misiniz?'' Elini öpmeye çalışarak eline davranmışken söyledi.
Müdire elini el sıkma pozisyonuna getirerek elini sıktı.
Katırt...
Soylunun yüz ifadesi değişti ve bağırmaya başladı. Müdire ise hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam etti.
...
Hisar şehri, Lordun konağının önü. Öğle saatleri.
''Ünlü Gölgenin yaşadığı yer burası yani, bakalım dedikleri kadar var mıymış.''Müdire hanım konuştuktan sonra konağa doğru yürümeye başladı.
Kapının önüne ulaştığında kapının sonuna kadar açık olduğunu gördü. Kapıdaki muhafız ise ona garip ve birazda acıyan bir bakışla baktıktan sonra yerinde durmaya devam etti.
Müdire şaşırmasına rağmen durmadı ve içeriye girdi.
İçeriye girdiği anda.
''Sonunda''Çok kısık ve zor anlaşılır bir ses belirdi.
Müdire durup çevresine baktı.
''Yani gölge sesin, dedikleri kadar varsın. Gerçekten nerede olduğunu hissedemiyorum.''Sessizce mırıldanarak içeriye doğru yürümeye devam etti.
İçeriye girdiğinde çevrenin rengi değişmeye başladı. Güneş hala yukarıdaydı ama artık eski sarı ve canlandırıcı rengi yoktu.Daha çok beyaz ve sıkıcı bir rengi vardı. Çevresinde hala aynı renkler duruyordu ama eskisinden daha sıkıcı ve mat görünüyorlardı.
Hafif rüzgar başladı. Yolun çevresindeki çiçek çalıları sanki o ilerledikçe, ona doğru saldırmak istercesine bükülüyorlardı.
Çevresinde rüzgarın kaldırdığı her toz dikkat çekici görüntülere sebep oluyordu.
Müdire olanları takmayarak yürümeye devam etti.
İleride bir bahçıvanın çalıları budadığını gördü. Bahçıvan elindeki makasla çalıları keserken yürüyen genç kadını fark etti ve gülümseyerek selam verdi. Gülüşü birisine işkence eden bir adamın çarpık gülümsemesine benziyordu. Bahçıvan gülümsedikten sonra işine geri döndü. Her çalıyı kestiğinde çalılardan kan akıyor gibiydi. Sanki çalılar kadına onları kurtarmaları için yalvarıyordu.
''Bir çocuğa göre gerçekten iyi.'' Müdire gülümseyerek fısıldadı.
Tam kafasını çevirip yoluna devam edecekken bahçıvanın arkasındaki yola bakarak tekrar gülümsediğini gördü.
Kafasını yavaşça arkasına çevirip baktı. Baktığı yer tamamen boştu. Sanki konağın kapısından hiç uzaklaşmamış gibi konağın kapısına hala çok yakındı.
Sonrasında birkaç şey olsa da müdire bunlara hiç tepki vermeyerek konağın kapısına ulaştı.
''Konağın bahçesinin bu kadar büyük olduğunu bilmiyordum.''Diyerek arkasına baktı.
Konağın kapısı hala görülebilecek mesafedeydi.
Acı bir gülümsemeyle kapının önündeki büyülü dizeye dokundu.
Çın çın çın çın
Aynı anda birçok çan çalıyormuş gibi bir ses çıktı. Ses başladığında Müdire Bahar bir an için kasıldı.
Birkaç saniye sonra kapıyı bir hizmetçi açtı.
''Lordun konağına hoş geldiniz.''Hizmetçi müdireyi meraklı bakışlarla süzdükten sonra.''Lütfen beni takip edin diyerek Müdireyi konuklar için yapılmış bir salona aldı.
Müdire neden hiçbir şey sormadığını merak etse de belli etmemeye çalışarak hizmetçinin dediği gibi konuk odasına girdi.
''Lord ve eşine haber vermeye gidiyorum. İletmek istediğiniz bir mesaj var mı?'' Hizmetçi gülmemeye çalışıyor gibi görünerek sordu.
''Beyaz Kanat Okulunun Müdiresi olduğumu söylemeniz yeterli olur.''Gülümseyerek söyledi.
Hizmetçi başka bir şey söyleye bilecek gibi görünmüyordu. El sallayarak dışarı çıktı. Müdire garip bir gülüşle hizmetçiye karşılık vermek için el salladı.
''Bugünlerde gençler çok garip''Diyerek tam gülmeye hazırlanıyordu ki.
Ha ha ha ha ha ha ha
Dışarıdan hizmetçinin bitecek gibi durmayan kahkahalarını duydu.
...
Beş dakika kadar sonra Lord ve eşi odaya geldi.
''Hoş geldiniz Müdire Hanım. Sizi görmek güzel.'' Lord konuşmayı başlattı.
O konuşurken hizmetçiler üçü için çay ve bir dilim pasta getirirken. Müdirenin oturduğu üç kişilik kanepenin boş tarafına bir sehpa, üstüne ise süt ve kurabiye yerleştirdiler.
''Hilal görmeyeli dahada güzelleşmişsin.'' Müdire çayını içerken, Lordun eşine dönerek söyledi.
''Sağ olun müdire hanım, sizde görmeyeli hiç değişmemişsiniz.''Hilal müdireye söyledi.
''Ah sağ ol, her neyse buraya neden geldiğimi sanırım merak etmişsinizdir.''Müdire gülümseyerek söyledi.
''Aslında evet merak ettik ama sebebin gölgenin yeteneklerinden emin olmak olabileceğini düşündük.'' Lord aynı şekilde gülümseyerek söyledi.
''Ah evet yeteneklerinden emin olmak çok önemli. Ama tek sebep bu değil. Eğer denildiği kadar yetenekliyse. Onu torunumla evlendirmeyi teklif etmek için gelmiştim. Peki kendisi nerede? Süt ve kurabiye onun içindi sanırım. Dışarıdaki oyunu işe yaramayınca sıkılıp git...''
Püfffftt
Sözünü tamamlayamadan oturduğu koltuğun boş tarafından bir ses geldi. Bu ses sebebiyle şaşıran müdire hafif bir çığlık attı. Sesin kaynağında ise ağzındaki sütü yeni çıkarmış. Ağzının kenarından aşağıya süt akan, elinde ise kurabiye olan sarı saçlı yeşil gözlü tatlı küçük bir çocuk vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge (Suçluların Kabusu)
Fantasy(Hikaye yarım kalmış hikayelerimden birisidir. Okuyacaksanız lütfen bunu göz önünde bulundurun. İyi okumalar.) Hisar şehrinde tüm ülke tarafından tanınan birisi yaşar. Annelerin çocuklarına yatmadan önce anlattığı korku hikayelerinin baş karakteri...