Bölüm 32 -Yıldızların altında uyumak

2.5K 263 9
                                    

Gölge bir tepenin üzerinde güneşin batışını seyrediyordu. Güneş ona hiç yaşamadığı hisleri anlatır gibiydi. Sanki onun için üzülüyor ve hüzünle batıyordu. Ona bakarken gözleri yaşardı. Ağlamaya başladı.

Bir süre daha ağladıktan sonra kendi kendine konuşmaya başladı.

''Lanet olsun beni anlayan tek şey sendin ve sen bile beni bıraktın. Sanırım bunun olacağını tahmin etmeliydim. Doğrusu seni Rüya'ya verdiğim için bazen pişman oluyorum. 

Her neyse şu lanet doğal yetenekten bir kurtulabilsem. Hızlıca büyüyle bir seviyesine ulaşabilirim. Büyüyle bir seviyesine ulaşmak için tek yapmam gereken yeterince enerji toplamak. 

Buna tek engel ise kalbim. Ne kadar enerji toparlarsam toplayayım yutuyor. Eğer şu doğal yetenek olamasa bir günde büyüyle bir seviyesine geri dönebilirdim. Aslında teknik olarak şu anda bile büyüyle bir seviyesindeyim. Lanet yetenek sağ olsun büyü gücüm yok. 

Acaba devam doğal yeteneği kendimden ayırmaya devam etmeli miyim? Doğal yetenekler ruhun bir parçası oldukları için insanlardan ayrılamazlar. Bunu yapmak ruhumun bir parçasını kendimden ayırmak gibi bir şey. 

Çoktan başladım şimdi pes edemem. Hiçlik enerjisiyle bedenimi beslemekten bahsediyorsak bunu kendim çok daha iyi yapabilirim. Doğal yeteneğim büyük bir enerji kitlesini israf ediyor. Ben tam bir dönüşümle büyüyü hiçlik enerjisine dönüştürebilirim.''

Aslında bunları kendisi zaten biliyordu. Doğal yeteneği ruhundan ayırmaktan vazgeçecek de değildi. Tek istediği aklını başka bir yere yönlendirmekti. Elbette bunu yapmak o kadar kolay değil.

Konuşmasına rağmen ağlamayı bırakmadı. En sonunda konuşmayı da bıraktı. En yakınındaki ağaca yaslanıp hıçkıra hıçkıra ağladı. 

Ağlamaya devam ederken sırtında bir el hissetti. Bir an şaşırsada gelenin kim olduğunu anlaması uzun sürmedi. Ağlamaklı bir sesle konuşmaya başladı

''Rüya beni nasıl buldun.''

''Unuttun mu dövmelerimiz sayesinde birbirimizin yerini hissedebiliyoruz.''

Rüya Gölge'nin yanına oturdu. Bir süre sessizce oturup batmış olan güneşin yönüne baktılar. Güneşin batışıyla oluşan kızıl gökyüzünü ve bulutları seyrettiler. Nemli ve rahatlatıcı rüzgarın tadına baktılar. İkisi de konuşmadı. Sadece omuz omuza oturdular. 

Saatler geçti akşam oldu. Hala ikisi de tek kelime etmiş değildi. Boş boş oturdular. Sonrasında Rüya ağacın altından çıktı. Çayırın ortasına gidip uzandı. Gölge ne yaptığına baktıktan sonra gidip yanına yaptı ve onun yaptığı gibi yukarıya doğru baktı. 

Gökyüzünde tek tük bulut vardı. Ay hilal şeklinde bir köşede duruyordu. Yıldızlar ellerini uzatsalar yakalayabilecekleri gibi yakın gözüküyordu. Hava hafifçe serinledi. Serin hava sebebiyle birbirlerinin omuzlarındaki ısıyı dahi hissedebiliyorlardı. 

El ele tutuştular, hiç ses çıkarmadılar ama Gölge, Rüya'nın demek istediğini anlamıştı. Ona kendisinin burada olduğunu anlatmak istiyordu. İki kendini anlatma sorunu yaşayan insan birbirleriyle konuşmasalar bile iletişim kuruyorlardı. 

O akşam orada yan yana uyudular. Hafif bir rüzgar başladı. Birkaç yaprak dallarından ayrılıp gezintiye çıktı. Birbirine değen yaprakların sesi, çalılardan gelen sesler, rüzgarın serinliği. O akşam için korkuyu temsil etmedi. O sesler o hisler onlara anlamadıkları bir sıcaklık hissettirdi.

...

Sabah olduğunda el ele tutuşup malikaneye geri döndüler. İçeriye girdiklerinde ellerini bırakmadılar öylece durdular. Sonunda Rüya konuşmaya başladı.

''Benim derse girmem gerekiyor. Sonucunda herkes senin gibi bir dahi değil. Büyüyle bir seviyesine ulaşmam için öğrenmem gereken çok şey var. Senin bugün bir planın var mı?''

''Ah evet 3 boyutlu sinema denen bir yer varmış galiba, Güneş'i de alıp oraya gideceğim.''

''Ne yapacaksın orada.''

''Suçluları yakalarken çektiğim kaydı satacağım.''

Gölge anlayamadığı bir biçimde yaptıklarını insanlara göstermek istiyordu. Belki onca anlatamadığı şey sebebiyle bu istek belkide Gölge'nin anlatamadığı geçmişi sebebiyle doğmuştu. Yaptıklarını bir şekilde insanlara göstermek istiyordu.

Sonuç olarak istemeseler de birbirlerinin ellerini bıraktılar. Sonrasında gölge gidip Güneş'i buldu. Yine odasında yatıyordu. Onu dürtüp konuşmaya başladı.

''Güneş hazırlanıp aşağı gel yapacaklarımız var.''

Ardından odandan çıktı. Aşağıya indi ve salonda beklemeye başladı.

Güneş yirmi dakika sonra elinde bir yemek tepsisiyle geldi. Salona Gölge için bir masa hazırladı ve kahvaltısını sundu. 

''Sende yemek ye yemeğimi bitirdiğimizde çıkacağız'' 

Gölge, Güneş'in yaptığına şaşırsada hızlıca toparlandı. O zaten bir asil evinde büyümüştü ve bu tarz bir bakıma alışıktı. Müdire evinde hizmetçi tutmayı sevmediği için burada zorlandığı bir gerçekti. Yinede bu sorunun çözümünün Güneş olacağı aklına gelmemişti. Onu almasındaki asıl amaç, eğitip savaş vb. yerlerde kullanmaktı. Ayak işinde kullanacağını söylerken ciddi değildi.

''Her neyse bununda bir zararı olmaz. Bu iş düşündüğümden daha karlı olacak.''

İkisi yemeklerini bitirdikten sonra konaktan ayrıldılar. Beyaz kanatta sora sora sinema binasını buldular. İlk başta ne olduğunu anlamak için girip bir film izlemeye karar verdiler. 

Sinemaya geldiklerinde en yakın gösterim saatine beş dakika kalmıştı. İlk film iki büyüyle bir kişi arasında gerçekleşen bir savaştı. Yaklaşık bir saat süresi vardı. Ne olduğunu önemsemeden filme girdiler. Sonucunda amaç Gölge'nin işleyişi öğrenmesiydi.

Binanın iç yapısı bir arenanın yapısına benziyordu. Tek fark üstünün kapalı olmasıydı. Dairesel bir oturma düzeni vardı ve gösterim yerine merkezdeydi. Sırada arkaya doğru gittikçe aynı bir arenadaki gibi oturma yeri daha yüksek oluyordu. 

Giriş ücretinin arenadan daha pahalı olması ilk başta Gölge'yi şaşırtmıştı. Ama içeriyi görünce durumu anladı. Arenadaki basit oturma yerleri burasıyla karşılaştırılamazdı. Oturma yerleri birkaç kişinin aynı anda oturabileceği geniş ve aşırı rahat kanepelerden oluşuyordu.

Her kanepenin iki yanı ve üstü kapalıydı. Kısacası kanepelerde oturanlar sadece sahneyi görebiliyordu. Aynı şekilde kimsede onları göremiyordu. Gölge konuşmaya başladı.

''Yani bu yüzden tek koltuk almanız daha iyi olur dedi. Bu koltuklar kocaman.''

Güneş bunu duyunca gülmemek için ağzını kapadı. Yanlarından geçen birkaç kişide onun yaptığının aynısını yapıyordu. Buraya gelenlerin çoğunlukla çiftler olmasının bir sebebi vardı.

Herkes yerine geçtikten sonra kapılar kapatıldı ve kayıt başladı. Kayıt ortalarında savaşan iki kişiyi gösteriyordu. Havada savaşsalar dahi herkesin görebileceği yerden yukarıya çıkamamaları kayıtı oynatanlar tarafından ayarlanıyordu.

Sanki ortada iki kişi gerçekten savaşıyormuş gibi gözüküyordu. Sesler bile savaş karşılarında yaşanıyormuş gibi netti. 

''Burası benim kaydımı oynatmak için yeterli ve iyi bir yer...''

Gölge (Suçluların Kabusu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin