Su ailesi ve haydutlardan oluşan 30 kişilik grup çoktan dağılmış ve farklı yönlere kaçıyordu. İlk çarpışmada şanslı olduklarını düşünebiliriz öyle ki sadece 8 kişiyi kaybettiler. Bunun temel sebebi ölülerin düzensizliğiydi.
Sonunda herkes farklı yönlere gidip saklandı. İlk yapmak istedikleri hemen dışarıya çıkmaktı ama ölüler aptal değillerdi. İçeride lezzetli bir grup olduğunu öğrendiklerinde tüm çıkışları kapadılar. Ve burada basit sayılardan bahsetmiyoruz. Liman kent normalde 400 bin civarı bir nüfusa sahip. Her nesil 400 bin kişi ölüyor desek liman kent kurulduğundan beri ne kadar kişi ölmüştür.
...
Su ailesinin üyelerinden oluşan beş kişilik bir grup şehrin limana yakın yerdeki evlerinden birisinde saklanıyorlardı.
''Ne yapmalıyız her yer ölülerle dolu bu durumda şehirden çıkabileceğimizi sanmıyorum. Eskiden eylenip intiharına sebep olduğum bir aptalı bile gördüm.'' Su ailesinden bir kadın söyledi.
''Bırak şimdi aptal oyunlarını. Her neyse planımı dinleyin. Bence kapılardan çıkmaya çalışmak aptallık. Oraları çoktan kapatmış olmalılar. Öyleyse neden denizi kullanıp çıkmıyoruz. Biz su ailesinde olduğumuzdan hepimiz su büyüsü yapabiliriz. Aslında suda karada olduğumuzdan daha hızlıyız. Ayrıca şehrin suya bakan yüzünde surlar yok. Suyun içinde denize doğru devam edecek şekilde yapılmaları sebebiyle direk olarak surun çevresinden dolaşmak zaman alacak olsa da en azından daha güvenli bir yol olmalı. Ne dersiniz.''
''Ben varım.''
''İçimde kötü bir his olsa da daha iyi bir fikrim yok.''
Sonuç olarak beş kişilik grup limana doğru ilerlemeye karar verdi.
Sonuç olarak sorun limana nasıl ulaşacaklarıydı. Eh onun içinde bir yol buldular. Her biri bir şekilde büyüyle bir seviyesine ulaşmış kişiler, aptal değiller. İlk denemeleri evleri içten yıkarak ilerlemekti. Ama ilk başta büyülü savaşçıya olan onlara da oldu. Tüm duvarlar bir tür enerji tarafından korunuyordu. Onlarda bunu avantaj olarak kullanmaya karar verdiler. Burada kimse uçamıyordu kısacası tek yapmaları gereken sokaklara görünmeden ilerlemekti. Ek olarak kaçarken arkalarından bir kapı kitlerlerse kapı açılamaz hale gelirdi. Bu onları kısa süre oyalardı. Onlarda ilk bloğu evlerin arka bahçelerini ve açık camlarını kullanarak geçtiler.
Sorun eninde sonunda yoldan geçmeleri gerekmesiydi. Yolun karşısındaki açık kapılı evlerden birini seçip karşısındaki eve girdiler. Oradan karşıya geçme denemesini yapacaklardı. Sokakta 20 kadar ölü vardı. Ama bu avantajın onlardan yana olduğunu gösteriyordu. Sonucunda çoğu ölü normal insandan daha güçlü değildi. Tek sorun ses çıkarırlarsa güçlü olanları çekebilecek oluşlarıydı.
Sonucunda basit bir plan yaptılar. 5 kişiye sahiplerdi. Büyük bir güç kullanmanın hissedilebilir olduğunu düşünerek ölülere ayrı ayrı saldırmaya karar verdiler.
Ölüler ne kadar güçlüyse ölmeden önceki hafızasının o kadarını tutmuş oluyordu. Kısacası güçsüz olduklarını hissettikleri bu ölüler pek fazla bilgiye sahip değillerdi. Ek olarak iç güdüsel olarak toplanmış gruplar halinde geziyorlardı. Sokakta 3 grup vardı. Gruplardan bir tanesi diğerlerinden daha büyüktü ve 12 üyeye sahipti. O gruba 3 kişi saldırırken diğer gruplara birer kişi saldırmasına karar verdiler.
Her biri büyüyle bir seviyesine ulaşmış büyücülerdi buna rağmen her büyücü belli bir oranda bedenlerini güçlendirmiştir. Sonucunda ruh dokunuşuna büyülü savaşçı seviyesine ulaşmadan ulaşamazlar. Kısacası basit bir insandan çok daha fazla güce sahiplerdi. Hareketleri hızlı olmalıydı. Öyle de oldu.
Evden çıktıkları gibi ölülerin üstlerine atıldılar. Her yumrukları ve tekmeleri bir bedeni parçalıyordu. Ne yazık ki güçlerini çok iyi kontrol edemiyorlardı ve kemik kırılma sesleri tüm sokağı salladı. Planda bunu da hesaba kattıkları için duraksamadan yollarına devam ettiler.
Eve girdiklerinde hızlıca kapıyı kapayıp kitlediler. Bu sırada sokakta artmaya başlayan sesleri ve bağırışları duyabiliyorlardı. Fazla zamanları yoktu ilerlemeye devam etmeleri gerekiyordu. Bloğun iç kısmını kullanarak hızlıca yollarına devam ettiler. Diğer karşılaştıkları sokak ise boştu şans eseri yaptıkları sesler buradaki ölüleri önceki yolla yönlendirmişti. Onlarda duraksamadan yola devam ettiler. Arkalarında güçlü enerjiler hissettikleri an o andı. Güçlü olanların dikkati bu yöne kaymıştı. Alana doğru yönelen bir büyüyle bir seviyesi ölü vardı. Şansları ise gelenlerin şehrin merkezinden doğru gelmesiydi. Yani gittikleri yol onları her an arkalarındaki takipten uzaklaştırıyordu.
En büyük sorunları limandı. Boşaltma işlemiyle birlikte gemi sahipleri olabildiğince çok yükü alıp limanı ve önündeki yük alanlarını boşaltmıştı. Kısacası büyük bir açıklığı geçmeleri gerekiyordu.
''Hey burayı nasıl geçeceğiz. Burada bir sürü ölü var. Ayrıca büyüyle bir seviyesin de olanlarda bize fazlasıyla yakın. Ses çıkarırsa denize ulaştığımızda uzun menzilli saldırılar için açık hedef oluruz.''
''Bir fırsat beklemeliyiz. Şu an bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Evin kapılarını kitlemeyin, hatta mümkünse kapıları açalım. Burada saklandığımızı belli etmeye gerek yok. Duvarlar korunuyor olabilir ama fakir evlerinde hala çoğu cam sadece basit bir açıklık. Kısacası kapıyı kitlesek bile biraz çabayla cam olan bir odadan dolaşabilirler.''
Booommm...
Bu sırada şehrin kapılarından birisinde büyük bir patlama oldu. Verdiği hisse bakılırsa bir ışık büyüsüydü. Limandaki tüm ölüler o yöne bakarken, onları arayan güçlü olanlarda hızla saldırının olduğu yöne yöneldi.
''İşte şans. İlk başta gizlenerek ve yavaş bir biçimde ilerleyeceğiz. Ama fark edildikten sonra güç kullanmaktan çekinmeyin bu son şansımız ya hep ya hiç. ilerleyin...''
Beşi birden ileriye doğru fırladı. İlk saniyeler fark edilmeseler de o tarz bir açıklıkta sonunda dikkat çektiler. fark edildikten sonra koşabildikleri son hızda koşmaya ve önlerine çıkanlara saldırmaya başladılar.
Bomm...
Boommm...
Elbette kendilerini tutmadılar ve her şeyleriyle vurdular. Onlar şanslarını kullandıklarında yaptıkları ses başkalarının şansı oldu ve onlarda saldırıya ve ilerlemeye başladı. Tüm saldırganlar planlanmış gibi aynı anda şehrin farklı çıkışlarına saldırdılar.
Beşlimiz dikkat dağınıklığı sayesinde fazla engellenmeden suya ulaştı ve suyun üstünde kayarak ilerlemeye başladılar. Güçlü olanlarla aralarında saldıramayacakları kadar uzak mesafe vardı ve fark giderek artıyordu. O anda kurtuldukları düşüncesiyle her biri deli gibi gülüyordu.
Bomm...
O anda aralarından bir tanesi ağır bir darbe aldı. Karşılarındaki deniz sanki yükseliyor gibi duruyordu. Her biri onu görünce sonlarının geldiğini anlamıştı.
Bu büyülü hayvana denizciler sevgi pıtırcığı adını takmıştı. Su ailesi yakın zamanda toplanıp büyük bir filoyla onu öldürene kadar denizde avlarına şiddetle sarılan dev bir ahtapottu. Liderleri olan ruh dokunuşu seviyesinde olan yaşlı ve birkaç ruh dokunuşu uzmanı bir filonun yardımıyla zorlanarak onu öldürmeyi başarmışlardı. Normalde bu canavar büyüyle bir seviyesinde bir canavar olsa bile aynı seviyedeki kişilerin onu yenmesini engelleyen devv bir boyuta ve onlarca uzva sahipti.
Sonrasında darbe alan arkadaşlarını gördüler. Ahtapot uzuvlarından birisiyle onu sarmalamış giderek daha fazla sıkıyordu.
Katırt kuturt...
Ahtapotun farklı uzuvları farklı kişilere saldırdı. Ne yazık ki hiçbir direniş gösteremediler. Suda saklanabilecekleri bir engel veya onları koruyacak bir gemi yoktu. Sudayken karadakinden güçlü olsalar bile karşılarındaki şey sudayken karadaki haline bin basıyordu.
Sonuç olarak her biri sevgi pıtırcığının sarılmasına maruz kaldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge (Suçluların Kabusu)
Fantasy(Hikaye yarım kalmış hikayelerimden birisidir. Okuyacaksanız lütfen bunu göz önünde bulundurun. İyi okumalar.) Hisar şehrinde tüm ülke tarafından tanınan birisi yaşar. Annelerin çocuklarına yatmadan önce anlattığı korku hikayelerinin baş karakteri...