Gölge ayrılışından sonra hızla iki grubun sınırına doğru ilerledi. Sınırı geçerken uçmayı bıraktı ve saklanma yetenekleriyle kolayca düşman bölgesine sızdı. Ruh dokunuşu yaşamış bir kişi dahi Gölge'nin kavramı sayesinde onu hissedemezdi. Gölge orada yokmuş gibiydi. Fiziksel olarak oraya bakanlar dahi en fazla küçük bir bulanıklık fark edebilirdi.
Gölge'nin en büyük yeteneği savaşmak değil saklanmak. Buda onu mükemmel bir suikastçi yapacak. Gölge savaşta belkide seyri değiştirecek bir güç ortaya çıkaramaz ama savaşa katılacak ailelerin soyunu kimse fark etmeden yok edebilir. Bazen moral savaşta her şeyi değiştirebilir.
Gölge savaşla çok ilgilenmese de yaptıkları tüm savaşın seyirini değiştirecekti. Aslında o bunları düşünmedi tek istediği intikam almaktı. Hedeflerini çoktan listelemişti. İlk hedefi prenslerin aileleriydi.
Her ne kadar prensler kralın çocukları olsalar da anneleri farklı ailelerden geliyor. Krallık mücadelesinde de prensi destekleyen bir aile oluyor. Bu şekilde prens kral olursa tüm aile yükselişe geçebiliyor.
Gölge bunu kalbini alan prensi dışarı çekebilmek için yapıyor. Diğer prenslerin ailelerini yok etmeye başlayarak prensleri ve birliklerini ailelerin yanına çekmeyi planlıyor. Bu sayede eve dönen prens kraliyetin merkezinden çıkmış olacak ve Gölge onu öldürebilecek.
Ayrıca yaptığı plan için hala vakti var. Rüya evlilik büyüsünü altı ay daha kaldıramaz. Buda şu demek oluyor 6 ay daha kimse Rüya'ya dokunamaz. Eğer dövme hala üstündeyken ihanet ederse büyük bir bedel ödemek zorunda kalır. Asıl soru şurada Rüya, Gölge'ye ihanet etti mi? Yoksa başkaları tarafından mı zorlandı? Gölge'nin bu pekte umurunda değil. Rüya'yı aldıktan sonra ona bunu sorabilir.
Gölge ilk hedef olarak Kaynar kan ailesini hedef aldı. Bu ailenin desteklediği prens çok iddialı olmasada aile büyülü savaşçılarla dolu bir soydan geliyordu. Normalde bir kişi büyülü savaşçı olarak büyüyle bir seviyesine ulaşırsa hemen büyüyle uyumluluğunu geliştirmeye çalışır bu şekilde ruh dokunuşu seviyesine ulaşabilme şansları olur. Bu ailenin farkı büyüyle bir seviyesine ulaştıktan sonra dahi büyülü savaşçı yolunu izlemeye ve vücutlarını güçlendirmeye devam etmeleriydi.
Bu şekilde eğitiminde kendine göre artıları var. Belki ruhla bir seviyesine hiç ulaşamazlar ama bedenlerini eğitmeye devam ettikleri için fiziksel güçleri artmaya devam eder. Ayrıca ruh dokunuşuna ulaşmak kadar olmasada vücut geliştirmenin ömür artırma etkisi de var. Başka bir artısı bu tarz insanları yetiştirmek çok daha kolay. Gerekli kaynaklar çok daha düşük. Kısacası güçlü olmasada büyük miktarda büyüyle bir seviyesine ulaşmış insana sahip olabiliyorlar.
Gölge'nin burayı hedef alma sebebi ise ailede ruh dokunuşu seviyesine ulaşmış birisinin olma ihtimalinin çok düşük olmasıydı. Bu şekilde kaçmak istediğinde onu durdurabilme ihtimalleri çok düşük oluyordu.
Bu ailenin kontrolünde tek bir şehir vardı bu şehre büyülü savaşçılar güce önem verdikleri için Güç şehri deniyordu. Şehir Beyaz kanat ve başkentin ortalarında kalan bir dağın eteklerinde bulunuyordu. Efsaneye göre Kaynar kan ailesinin ataları bu dağa ağırlıklarla tırmanarak büyüyle bir seviyesine ulaşırlarmış. Hala ailenin dağı eğitim için kullandığı biliniyor.
Gölge bir sonraki günün sabahında şehre geldi. Uçabilse dahi hızı inanılmaz sayılmadı. Karanlık elementi hız konusunda ne kötü nede iyiydi. Karanlık yerlerde veya geceleri gölgelerde giderek büyük bir hıza ulaşabilseler bile bu yetenek uçmaya göre çok daha yorucuydu. Bu sebeple Gölge uçmayı tercih etti.
Şehre hiç bir şey olmamış gibi girdi. Bekçilerde onu durdurmadı. Kraliyet Gölge'yi ölü sandığı için bekçiler onun için uyarılmamıştı. Şehre giren dokuz on yaşlarında bir çocuk ne kadar tehlikeli olabilirdi ki?
Gölge içeriye girdiğinde ilk yaptığı sorarak şehir yöneticisinin konağını bulmak oldu. Araştırmaları sonucunda ana aile üyelerinin konakta yaşadığını öğrenebildi. Şehrin içinde gezinirken avcı olduğu zamanki kıyafetlerini giyse dahi kapşonunu takmadı. Ayrıca parmağında varlık yüzüğü takılıydı. Bu sayede zararsız bir çocuk gibi gözüküyordu.
Şehirde bir süre daha gezdikten sonra karnı acıktı ve şehir merkezine -dolayısıyla konağa- yakın bir han bulup içeri girdi. Bu han şehrin göbeğinde büyük bir handı. Büyük ihtimalle şehrin en kaliteli hanıydı. Gölge fakir birisi olmadığından fiyatını dert etmedi.
İçeriye girdiğinde tüm bakışlar çoktan üzerine çekilmişti. Varlık yüzüğünün asıl yeteneği dikkat çekmekti bunun yanında düzgün giyimli küçük bir çocuğun hana yalnız girmesi başlı başına dikkat çekiciydi.
Normal şartlarda hanlarda kalan insanlar maceracılar veya tüccarlar gibi şehirler arası seyahat eden insanlar olur. Bu yaşta zengin giyimli veletlerin yalnız başına bir hana gelmesi garipti. Zengin bir ailedense ve seyahat ediyorsa bile korumaları neredeydi?
Maceracılar av birliğinden farklı bir birlik olan maceracı birliğine bağlıydı. Birliklerin farkı ise ülkeye bağlı olup olmamaktan geliyordu. Maceracı birliği herhangi bir ülkeye veya türe bağlı olmayan birçok ülkede varlığını sürdüren bir birlikti. Ülkeye bağlı olmadığı için içinde kafa avcılığı görevleri de bulunmuyordu. Av birliğinden başka anlamda çok bir farkı yoktu.
Av birliği gibi bir ülkeye bağlı olamamasıyla birlikte kuralları daha esnekti. Kısacası suçlu olup olmaman bu birliğe girerken bir anlam ifade etmiyordu. Görevleri tamamladığın sürece nasıl tamamladığında bu birliğin umurunda değildi. Bu özellikleri sebebiyle çoğu ülkenin kendisine ait bir birliği bulunur. Ama hiçbir ülke maceracı birliğini rahatsız etmeyi göze alamaz. Soncunda birçok ulusa yayılmış dev bir şirket. Arkasında çok güçlü isimler olmasa bunu başaramazdı.
Handaki maceracılar Gölge'ye bedava yemeğe bakarmış gibi bakıyorlardı. Zengin ve koruması olmayan bir çocuk daha ne isteyebilirsin ki.
Suçlu olarak hareket den birkaç maceracı grubu çoktan Gölge'yi hedef edinmişti.
Bu arada Gölge handan bir oda kiraladı. Sonrasında yemek yemek için boş bir masa aramaya başladı. Bu sırada altı kişiden oluşan bir maceracı grubu Gölge'ye el salladı. Gölge ne diyeceklerini merak edip yanlarına gitti.
''Ufaklık böyle tehlikeli bir yerde tek başına ne yapıyorsun. Korumaların falan yok mu?'' Bariz bir biçimde bu soru Gölge'nin durumunu sınamak içindi. Gerçi Gölge'nin aklı akşam yapacaklarına fazla odaklı olduğundan fark etmeden soruyu cevaplayıverdi.
''Korumaya ihtiyacım yok. Masanızda boş yer var gibi size katılabilir miyim?''
Gölge'nin karşıdakilerin amacını umursadığı yoktu. Hiçbiri büyüyle bir seviyesine ulaşmamıştı. Boş bir masa bulamayınca onlarla oturmanın mantıklı olabileceğini düşündü.
Elbette maceracılar hevesle yer verdi...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge (Suçluların Kabusu)
Fantasia(Hikaye yarım kalmış hikayelerimden birisidir. Okuyacaksanız lütfen bunu göz önünde bulundurun. İyi okumalar.) Hisar şehrinde tüm ülke tarafından tanınan birisi yaşar. Annelerin çocuklarına yatmadan önce anlattığı korku hikayelerinin baş karakteri...