Gölge ve Rüya sıkıcı geçen bir toplantının ardından onlar için ayrılan alana geçti. Gölge ortama uyup bükük bir çadır kurdu. Düşman bölgesindeyken bir bina koyup dikkat çekmektense bu yaptığı kesinlikle daha mantıklıydı. Sonucunda ''ah bakın çadırların içinde bir ev kesinlikle vurmamız gereken bir yer'' gibi düşünceler oluşturabilecek bir yerde uyumak çok riskli olurdu.
''Gölge neden benim ön hatta savaşmama bu kadar karşısın?''
''Birincisi ön hatta fazla ruh dokunuşu kişi riske atılmıyor. Riske atılmayacak kadar değerliyiz. İkincisi karşı taraf zihinsel saldırılara karşı zihin birleştirme tarzı önlemler almış. Biliyorsun bir orduya karşı savaşırken gücümüzü tam anlamıyla gösteremeyiz. Işıkla oynasak bile ışıkla oynasan etkili olur ama kendi adamlarını da kör etmiş olursun.''
''Öyleyse sen neden ön safta savaşacaksın. Senin içinde riskli değil mi? Görünmez olsan bile o karmaşada isabet alabilirsin. Ayrıca surlar ve hatta yer altı sihirli bariyerle güçlendirildiği için duvardan geçme yeteneğinde işe yaramaz.''
''Onun için güzel bir planım var elbette. Ayrıca görünmez olduğumda rastgele atışlara dikkat etmem yeterli sonrasında hedefime ulaşabilirim. Amacım bir anda suru geçip herkesi yenmek gibi imkansız bir şey değil.''
''Sen ne yapmayı planlıyorsun ki?''
''Gidip kalkanın enerjisini emeceğim. O tarz bir kalkanı ayakta tutmak için ne kadar fazla enerji gerektiğini bir düşünsene. Ruhun büyüyle uyumunu arttırmak için çok fazla enerji gerekiyor bu tarz kalkanlar buna yardımcı olabilir. Ayrıca ben ne kadar enerji emersem emeyim karşı tarafın yeniden enerji yollaması gerekecek. bu tarz kalkanlarda enerji nerede zora düşerse orası desteklenir ve tek yeri kırılırsa tüm kalkan düşer.''
''Böyle önemli bir plan yaptıysan neden diğerlerine bahsetmedin? Bu plan şehri kazanmanın anahtarı olabilir.''
''Kalkanın enerjisini emmeye başlayınca gözükmezsem bile kalkan yüzünden yerim belli olabilir açıkça kesin bir plan değil. Neden belirsiz bir plandan bahsedip dikkati kendime çekeyim ki? Ayrıca aramızda casuslar da olabilir. Planım belli olursa oradan enerji çektiğim gibi bunu bekledikleri için bana saldırırlar. Görünmez olsam bile yeterince kısıtlanmış bir alan olması işimi bitirir.''
Rüya sonunda planını onayladı. Tehlike olmadan gelişme olmayacağının bilincindeydi. O kadar korkak ve riskten kaçan kişiler olsalar örümceklerle hiç savaşmazlar ve düşük seviye canlılarla savaşmaya devam ederlerdi.
...
Savunan taraf surların üst bölümüne yarısını kaplayacak şekilde gelecek bir kalkan kurmuşlardı. Kalkandan büyülü olmayan nesneler geçebiliyordu. Kısacası iki tarafta eski nesil kuşatma silahlarını ve savunma silahlarını kullanabiliyordu. Eğer savunma büyü dahil olmayan saldırılara karşı savunma yapsaydı enerji ihtiyacında büyük bir artış olurdu. Ek olarak dışarıdakiler yavaş yavaş kalkana vursa bile fiziksel nesnelerde içinden geçemediği için müdahale edemezlerdi. Sonunda boşuna enerji harcamış olurlardı.
Kalkanın büyü geçirmemesi sebebiyle çevresini büyüyle kaplayıp görünmez olmuş kişiler veya bedenlerini herhangi enerjiyle kaplamış kişiler geçerken enerjilerini içeri çekmek zorunda bu sebeple içeri giriş anı en savunmasız olunan zaman oluyor. Elbette bu alan ikinci savunma hattı. Dışarıya saldırıp surun ön kısmı ise ilk savunma hattıydı. Dışarı gelmiş onca kişi düzenlenip içeri girerse bu savaşın dışarıda olacak bir savaştan farkı olmaz.
Saldıran taraf ise kuşatma kulelerinden ve garip halkalar taşıyanlardan oluşuyordu. Halkanın görevi ise işaret ettiği alandaki yer çekimini yok etmekti. Kısacası surlara çapraz tutulduğu sürece hızlıca sura ulaşılabiliyordu. Yan etkisi ise taşınan birisi hafif bir itişle bile halka alanının dışına çıkıp yere düşebiliyordu. Bedeni büyüyle güçlendirilmiş askerler için bu düşüş çok etkili olmasa bile düşüş ardından yavaşlamış olan askerler açık hedef haline geliyordu.
Bir kuşatma daha askerlerin saldırısıyla başladı. Kuşatma silahları çeşitli uzun mesafeli saldırılarla beraber başladı. Saldıranlar her zamanki gibi kuleleri yanaştırırken bir yandan da halkaları hizalayıp atlamaya başladılar.
İlk akında çok az kişi surların üstüne ulaşmayı başardı. Askerler hızla saldırıya devam ederek yukarıdaki düzeni bozacak kadar çok kişi yollamaya çalışıyorlardı. Bu sırada devasa güçler yardımıyla itilen kuşatma kuleleri alana ulaştı.
Bom bom...
Kulelerin yarısı yolda imha edilse bile geçmeyi başaranlardan askerler akmaya başladı. Bu başladığında surlardaki askerler hala avantajlıydı. Sonucunda sura ilerlerken askerlerin çevresi otomatik olarak sarılmış oluyor. Tüm sur askerlerle dolu ve onlar küçük bir alanını dörderli sıra halinde çıkıyor.
Bu sırada büyüyle bir seviyesine ulaşmış askerler uçarak surların üstüne çıktı. En fazla surun yüksekliğinde ilerliyorlardı. Büyü kullanmayan savunma silahları çok sayıda düşmana saldırırken güçsüz olsa bile havadaki açık bir hedefe odaklanmış birkaç büyük atış sorunu halledebilirdi.
Büyüyle bir seviyesine ulaşmış olanlar surlara ulaştıklarında karşı büyüyle bir seviyesi askerler hızla onlarla eşleşti. Sayılar neredeyse eşitti. İki tarafta top yekün bir taruz yapmadıkları için bu tarz bir eşitlik devam ediyordu.
Normalde hisar sayı bakımında avantajlı olsa bile onca askeri bir araya toplanmışken şehrin tek kullanımlık bir tür hazineyle alan saldırısı yapması gibi riskler vardı. Her şehrin çok sayılı kuşatmalara karşı bu tarz önlemleri olurdu. Hisar karşı taraf bu kozunu kullanana kadar tam bir taruz yapamazdı.
Sur üstündeki savaş hala devam ediyordu. Bu sırada Gölge düzeni bozulmuş bir alandan uçarak yukarı çıktı. Hızı ve yetenekleri sayesinde fark edilmedi. Ne yazık ki o bile kalkandan yeteneklerini koruyarak geçemezdi.
Sur üstündeki karışıklıkta bir kaç düşmanı hızlıca aradan çıkardı ve düzenin iyice bozulmasına sebep oldu. Son olarak düşmanların ortasına karanlık bir duman bırakarak saldırdı. İçeride kalan her kez çürüyüp parçalanmaya başladı.
Büyüyle bir seviyesi olan savunmacı grubu alana gelmişti. Bol kasa sahip bu gurup güç farkını kullanarak saldıranları geriye itmeye başladı. Elbette saldıranların tarafından büyüyle bir seviyesi kişilerinde alana gelmesi uzun sürmedi. Savunma kalkanın diğer tarafından taze birlikleri hızlıca kalkandan geçirince durum yeniden eşitlenmişti.
Bu karmaşanın ortasında bir parmak ölü bir savunma askerinin altından geçen bir el yardımıyla surla temas ediyordu. Kalkan savunma amacıyla alanı bölgeye odaklamıştı. Çıkan karmaşada fark edilmese bile kalkanın tonu bir miktar daha koyu hale gelmişti. Kalkanın diğer tarafındaki savunma birlikleri de kalkanı geçip savaşa katıldığı için o anda kalkanın renk değişimine odaklanan yoktu.
Ölü askerin altında saklanan elbette Gölge'ydi. Sonunda kalkanın enerjisini çaktırmadan çalmaya başlayabilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge (Suçluların Kabusu)
Fantasy(Hikaye yarım kalmış hikayelerimden birisidir. Okuyacaksanız lütfen bunu göz önünde bulundurun. İyi okumalar.) Hisar şehrinde tüm ülke tarafından tanınan birisi yaşar. Annelerin çocuklarına yatmadan önce anlattığı korku hikayelerinin baş karakteri...