Gölge çevresi sessizleşince, geçmişte olanları düşündü. Ve onlara anlatmaya karar verdi. Belki ailesine anlattığında olanlar onlara olmazdı.
''Büyüyle bir seviyesine atılım. Atılımın ilk anında büyü gücü vücudumu doldurdu. Daha önce hiç hissetmediğim kadar net şekilde dünyayı hissedebiliyordum. Çevredeki en ufak bir toz parçası dahi hissedilmekten kurtulamıyordu.
Rakiplerim olanlar karşısında şaşkındı. Sonucunda kaç kişi ufak bir çocuğun büyüyle bir seviyesine ulaştığına şahit olabilir ki.
Rakiplerim atılım sebebiyle dikkatimin dağıldığını düşünüp tekrar bana saldırdılar. O an daha önce hissetmediğim şekilde hiçliği hissettim. Gelenlerin bir önemi yoktu, hepsi yok olacaktı. İstemem yeterdi.
Bende bunu istedim. Tüm rakiplerimin bulunduğu alana hiçliği yönlendirdim. Ne olacağını kendimde bilmiyordum. Yaptığım sadece istemekti.
Çevremdekilerin hepsi parçalanmaya başladı. Sonunda en ufak parçaları dahi kurtulamadan yok oldular. O an bittiğini düşündüm. Rakiplerimi öldürmüştüm, kazanan bendim.
Ama yanıldım. Biri hala hayattaydı. Hiçlik onu etkilemiyordu. Aksine ondanda hiçlik benzeri bir enerji hissedebiliyordum. O da hiçlik kavramını araştıran bir büyücüydü. Ana kavramı olduğunu sanmıyorum, sadece bir yan alan olmalı.
Ne olursa olsun hiçlik hakkında saldırımdan kaçacak kadar bilgi sahibiydi. Çevredeki nesneler hiçlik sebebiyle yok olmaya devam ediyordu. Arasında iki kişi öylece bakışıyorduk.
Sonunda oda hiçliği kullanıp bana saldırdı. İlk başta diğer kavramlarını kullanmaya çalıştığını tahmin ediyorum. Hiçliğin alanında hiçbir işe yaramamıştır. Sonunda çaresiz olmalı ki hiçlikle bana saldırdı.
Hiçliğin içinde hiçlik. Yinede saldırı bana doğru geliyordu. Siyah basit bir küre gibi gözüken bir saldırı. Hislerim çığlık atıyordu: Ona dokunma tehlikeli...
Daha fazla dayanamadım. Çok korkmuştum ve büyük bir hata yaptım. Hiçliği tam anlamıyla serbest bıraktım. Kontrolsüz şekilde yaydım.
Rakibim bedeni hiçliğe kapılmasın diye çabalarken bilincini korumayı bıraktı. Hiçliğin yapabileceklerini tam olarak bilmiyordu. Hiçlik ona dokunduğunda hiç bir şey olmamış gibi durmaya devam etti.
Hislerim bana ona ne olduğunu söylemeyi başardı. En önemli parçasını kaybetmişti. Ruhunu...
Dikkatim dağınık haldeyken fark edemedim. Hiçlik iyice kontrolümden çıkmış haldeydi. Eğer biraz dikkatli olsam belki o an onu kontrol edebilirdim. Ama bunu yapamadım. Hiçlik banada dokundu.
Tüm çevrem bir anda karardı. Hiç bir şey hissetmiyordum. Ses yoktu, koku yoktu, renk yoktu, ağzımdaki o saçma kan tadı dahi kayboldu. Hatta artık bedenimi dahi hissetmiyordum. Sadece karanlık. Ne soğuk, ne sıcak. Sadece karanlık.
Hiçliğin içinde geçirdiğim zamandan emin değilim.
İlk başlarda çırpınıp çığlık atmaya çalıştım. Ama hiç bir tepki yoktu. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum ama sonunda hayaller görmeye başladım. Delirdiğim için mutluydum. Gerçek olmasam bile bir şeyler görüp hissediyordum.
Orada kendi dünyalarımı yarattım. Uzun bir süre sonra zihnimi kontrol etmeyi tamamen öğrenmiştim. Orası benim için hayal değil gerçekti.
Orada uzun bir süre geçirdim. Benim için onlar gerçekti. Ama sıkıldım artık ruhum yaşlanmıştı. Hala küçükken oraya gitmiş olamam hayal gücümün yeterince iyi olamamasına sebep olmuştu. Hayal gücü için bir görmüşlük, bir temel gerekir. Bende bu ayrıntı ve temel yoktu.
Hayal dünyamda yaşayabileceğim her şeyi yaşadım. Sonunda başa döndüm. O dünyanın başlangıcına. Yaptığım ilk savaşa.
O savaşı sayamadığım kadar çok ve sayısını bilmediğim şekilde tekrarladım. Sonlara doğru hiç yenilmemeye başladım. Bundan da sıkılınca bir anda aklıma kütüphanedeki her şeyi zihnime kopyaladığım geldi.
Kitapların her birini okudum. Tekrar tekrar okusam dahi anlamadığım çok fazla şey vardı. Tecrübemin az oluşu burada da kendisini gösterdi. Öğrene bildiğim her şeyi öğrenip her saldırı şekline zaten çalışmıştım. Sonunda karar verdim buradan çıkacağım. Yeni tecrübeler ve farklı şeyler yaşama isteğim sonucunda çıkmaya karar verdim.
Çıkmak için deneylerime başladım. Tekrar hiçliği anlamam gerekiyordu. Bende kendimi ona bıraktım. Hayallerim son buldu. Bedenime geri döndüm. Gerçi bedenimi hala hissetmiyordum.
Hiçliğin ne olduğunu düşünmeye başladım. Yine bilemediğim kadar zaman geçti. Ne yaparsam yapayım hiçliğin gerçeklerini çözemedim. Gerçekten zor bir kavramdı. İçeriden çıkmanın yolunu bulamıyordum.
Uzun süre düşündükten sonra. Varlık aklıma geldi. Bir nesne nasıl yok oluyor. Her şeyi en başından aldım. Varlık neydi ki.
Sonunda bizim hiçlik dediğimiz şeyi çok yanlış yorumladığımı düşündüm. Hiçlikte hiç bir şey yok. Bu insanların yanılgısıydı. Hiçlik dediğimiz şey bizim hissedemediğimiz bir şey olmalı. Sonra rakiplerimin ölümü aklıma geldi. Param parça olup sonunda yok olmuşlardı.
Ya hiçlik hiç bir şeyin olmadığı yer değilse. Ya bir enerjiyse. En karanlık yerde dahi olan bir enerji. Varlığı meydana getiren bir enerji. Büyüyle varlıklar oluşturulabiliyorsa. Varlığın temeli enerjiyse. Hiçlik neden bir enerji olmasın.
Düşüncelerin içindeyken kalbim yeniden atmaya başladı. Kalbim den geçen kanın yolları yavaşça hissedilebilir oldu. İçinde yeni tanıştığım bir enerji vardı. Hiçlik.
Kan yollarım la birlikte giden enerjiyi hissederek sonunda tüm bedenimi hissetmeyi başardım. Kalbim çevredeki enerjiyi çekmeye başladı. Hiç bir şeyin olamamasını sağlayan o enerji sonunda bedenimde akmaya başladı.
Sonunda çevrem yeniden aydınlandı. O dünyaya girmeden önceki rakibim karşımda duruyordu. Hala aynı akşamdı. Zaman ben gittiğimden beri geçmemişti. Onca yaşadığım şey tamamen yok olmuştu. Her şeyin gerçek olduğuna tek kanıtım kalbimdi.
İçinde hala o garip enerji akıyordu. Bedenim onunla tepkiye giriyor yavaş yavaş bedenimi besliyordu. Bir doğal yetenek kazanmıştım. Bedenim hiçlik enerjisiyle besleniyordu.
Muhteşem duruyor dimi. Ama değil. Beni hissedilmez yapıyor. Bundan başka iyi noktası varsa bile ben çözemedim. Karşılığında ise tüm büyü gücümü alıyor. Büyüyle bir seviyesinden bir anda düştüm.
Tüm enerjimi hiçlik enerjisine çevirdi ve bedenime verdi. Bedenimin büyüyle uyumu artsa da ne işe yarar ki artık büyüyle bir değildim. Büyü seviyemi bile arttıramıyordum.
Son zamanlarda kalbimdeki doğal yeteneği kendimden ayırmaya başlamam seviye atlamamın tek sebebi. Hiçliği kendimle birleştirecek olsam bile bunu kalbimin yaptığından çok daha iyi yapabilirim. Tek sorun doğal yeteneklerden kurtulmak kolay değil.''
Konuşması bittiğinde karşısındakilerin durumlarına baktı. Hepsi donmuş durumdaydı. Gölge parmağını şıklattı.
Karşısındakiler bir anda irkildi.
Rüya ilk konuşan oldu. Elleri başını tutuyordu.
''Başım arıyor ne oldu bana?''
Müdire garip bir bakışla gölge'ye bakıyordu.
''En son geri tepmeden bahsediyorduk. Sonra bir şeyler olmuş gibi geliyor ama anlayamıyorum ne oldu.''
Gölge gözünden yaş gelerek gülmeye başladı. Sonrasında ağlamaklı bir sesle cevap verdi.
''Gerçekten yeteneklisin bir şeyler olmuş gibi hissediyor olman bile büyük bir şey. Rüya ve Güneş'in Geri tepme muhabbetinin 2 sn önce olduğunu sandıklarına eminim. Ben biraz yalnız kalmalıyım yarın geri gelirim.''
Ailesine olan onlara da olmuştu. Hiçlik onun hiç bir şey anlatmasına izin vermiyordu. O istemesi bile yalnız olmaya mahkumdu. Gizemli olmaya çalışmıyordu. Tek sorun istese de anlatamıyor oluşuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge (Suçluların Kabusu)
Fantasia(Hikaye yarım kalmış hikayelerimden birisidir. Okuyacaksanız lütfen bunu göz önünde bulundurun. İyi okumalar.) Hisar şehrinde tüm ülke tarafından tanınan birisi yaşar. Annelerin çocuklarına yatmadan önce anlattığı korku hikayelerinin baş karakteri...