Bölüm 45 -Hayaletlerin şafağı

2.1K 266 15
                                    

Güç şehri. Lordun ölümünden 7 gün sonra sabah saatleri. 

Lordun ölümünden sonra Kraliyet tarafının destekçilerinin bir bölümü cenazeye gelmişti. Cenazeye katılan şehir halkıyla beraber konağın bahçesi yoğun kalabalıkla doluydu. Şehirdeki çoğu kişi buraya lordun ölümüne üzüldükleri için değilde bedava yemek veya prensi görebilmek için gelmişti. 

Kalabalığın arasında kayıt cihazlarıyla gezinen birkaç kişi de vardı. Bunların bazıları sinema salonunun çalışanlarıyken, bazıları Gölge'nin hayranlarıydı. Sadece bir tanesi gerçekten cenazeyi çekmek için gelmişti.

Gölge'nin buraya geleceğini düşünenler halk ve sinema salonuyla sınırıydı. Kraliyet Gölge'nin ölümünden emindi. Sonucunda kralın kendisi Gölge'nin doğal yeteneğinin çıkarılışına şahit olmuştu. 

Kısa süre sonra tören başladı. Lordun cesedi demirden yapılmış bir tabutla konağın kapısından çıkartıldı. Sonrasında konağın kapısının yakınına yapılmış bir platformun üzerine yerleştirildi. 

Kuzey yıldızında insanlar gelen olarak cesetleri yakmayı tercih ederlerdi. Karanlık elementinin, ölüm kanununu araştıran bazı kişiler bu cesetlere ulaşırsa onları zorla diriltip zombi vb. canlılara dönüştürebiliyor. Kim babası düşmanının kölesi olsun ister. 

Büyüyle bir seviyesine ulaşmış bir kişinin cesedinin yok olması normal bir insana göre çok daha uzun sürer. Bazı güçlü kişiler ailesi tümden yok olduktan sonra bile çürümeden var olmaya devam edebilir. Sonuç olarak atalarının ruhları ve bedenleri başkalarının kölesi olmasın diye, güçsüz ülkelerde ceset yakma yaygın bir biçimde kullanılır.

Demir tabut platforma yerleştirildikten sonra kırmızı bir biçimde parlamaya başladı. Kısa süre sonra tüm tabut kıpkırmızı olmasına rağmen hiçbir erime belirtisi göstermiyordu. 

...

Sinema salonunun çalışanının gözünden.

Bir süre önce başkent şubesinden yönetici yapılacak cenazeyi tüm konağı kapsayacak şekilde kaliteli bir kayıt cihazıyla kaydetmemi istedi. Bu garip değil mi? Bizim kuruluşumuzda Gölge'nin öldüğünü teyit etti. Ayrıca Gölge'nin Ölüm yasasını incelediğine dair hiçbir kanıt yok. Kısacası ruh olup Lordu öldürmüş olma ihtimali çok düşük.

Her neyse ben bir emir kuluyum. Ne kadar sıkıcı olacağı önemli değil her olanı kaydetmeliyim. 

Bir süre sonra lordun tabutu çıktı ve yakma işlemi başladı. Cenazeye gelmiş herkes ellerini kalplerine götürüp yere bakmaya başladı. Normalde bu jest sevdiğin bir kişi öldüğünde kalbinin de onunla öldüğünü gösterir. Gerçi buradaki -bende dahil- çoğu kişi buraya başka amaçlarla geldi.

Bir süre sonra Lordun tabutunun kırmızılığı azalmaya başladı. Sanırım işlem sonuçlandı. Dediğim gibi hiç bir şey olmadı. 

Hımm ne oluyor. Lordun tabutuna odaklanmışken Lordun tabutunun azalan kırmızısıyla beraber güneş ışığı da azalmaya başladı. 

Yukarıya baktığımda Güneşin hala yukarıda olduğunu gördüm. 

Bu çok garip değil mi? Güneş hala yukarıda ama aşağıya ışığı ulaşamıyor gibi.  

...

Aynı anda şehrin dışarıdan görünüşü.

Şehir kapılarının dışında içeriye girmek üzere olan tüm tüccarlar durmuş ve kapıya bakıyordu. Dışarısı tamamen aydınlıkken kapının içerisi gece gibi karanlık görünüyordu. Şehre biraz daha geriye çekilipte baktıklarında tüm şehri kaplamış siyah garip bir kubbe gördüler. 

En kötü şey gördükleri kubbe değildi. Kubbenin dört yanında garip çatlaklar oluşmuştu ve çatlakların içinden uçan yarı şeffaf figürler çıkıyordu. Çıkan figürlerin ne olduğu kubbenin karanlığıyla birlikte anlaşılamıyordu.

...

Sinema salonu çalışanı...

Ortalık tamamen karardıktan sonra hemen prensi görebileceğim bir açıya geçtim. Bu tarz bir gariplik oluyorsa bunun hedefi buradaki en önemli kişi yani prens olmalı. Ruh dokunuşu yaşamış herkesin sınırlara yakın yerleştirildiğini düşünürsek buradaki garipliği fark edip birini buraya yollamaları çok zaman alır. Buradaki en yüksek seviye kişiler büyüyle bir seviyesinde olmalı. 

Büyüyle bir seviyesindeki dört koruma prensin çevresine geçip onu korumaya başladılar. Dışarıya çıkmaktansa burada kalabalıkta durmanın -canlı kalkan olarak insanları kullanmanın- kaçmaktan daha iyi sonuç vereceğini düşünüyor olmalılar. 

Bir süre sonra garip bir rüzgar esmeye başladı. Rüzgarın garipliği sürekli yön değiştirerek dört yönden de garip sıralarla gelmesiydi. Rüzgarla temas eden herkes vücutlarında garip bir üşüme hissediyor ve ürperip kısa bir titreme geçiriyorlardı. 

Bahçedeki kimse ses çıkarmaya bile cesaret edemedi. Burada olanlar ne olacağını sabırsızlıkla bekliyorlardı. Kaçmanın hedef olamalarına sebep olacağı düşüncesi onları hareket etmekten alı koyuyordu.

''Hey herkes konağın dışındaki havaya bakın.'' Kalabalıktan birisi bağırdı.

Aktif olan kayıt cihazını tutarak konağın dışına doğru baktım. Uçan yüzlerce figür şehrin üstlerinde geziniyordu. Aynı zamanda tüm şehirden korkunç çığlıklar gelmeye başladı. Uçan figürlerden bir bölümü konağın bahçesine girip insan kalabalığının arasına daldı. 

O zaman kalabalığın yarısı kendilerini daha fazla tutamayıp dışarı doğru koşmaya başladı. Kalan yarısı ise şaşkın ifadelerle gelen figürlere bakıyordu. Hatta bazıları onlarla konuşmaya başlamıştı.

''Anne sen misin? Ama sen ölmüştün...''

''Karıcım yaptıklarım için beni affedebilecek misin?''

Bu ruhlar bir şekilde kasaba halkıyla ilişkili ruhlardı. Ama ilişkili olmaları hepsinin iyi bir ilişki içinde olduğunu göstermiyordu.

Mesela ikinci konuşan adam yanındaki kadınla birlikte konuştuğu kadının hayaletinden kaçıyordu. Yanındaki kadın kaçarken konuşmaya devam etti.

''Lanet s*rt*k öldükten sonra bile başıma dert mi açacaksın kocana artık benim meza...''

Eh son cümlesini tamamlayamadı. Ruh hızla yaklaşıp konuşan kadının içine girdi. Kısa süre sonrada kadının kontrolünü ele geçirip adamı kovalamaya başlamıştı. Etme bulma dünyası ne yaparsın. 

Bu arada prensin olduğu tarafa doğru döndüm. Gösterinin ana konuğu o olmalı. Bu ruhlar Ölüm yasasına ait düşük bir yetenekle çağırılmış gibi. Düşük bir yetenekte olsa ölüm yasasına ait olması yeterli buda gelenin Gölge'nin ruhu olma ihtimali olduğunu gösteriyor. 

Prensin tarafındaki dört büyüyle bir seviyesi korumada hayaletlerin indiği bahçenin merkezine doğru döndü.

Bu sırada prensin arkasındaki tabutta olanları gördüm. Bir el demir tabutun üstünden çıkmıştı ve kesinlikle devamı da yavaş yavaş geliyordu. Elin şeffaflığına bakılırsa bu Lordun ruhu olmalı. Lord çıktı ve çevresine bakındı. 

Lordun eşi onun yanına gelip konuşmaya başladı. Gözlerinde garip şeytani denilebilecek bir kızıllık vardı.

''Tatlım söyle seni kim öldürdü. Söyle ki intikamını alabilelim.''

Lordun gözleri bir şey hatırlamış gibi sonuna kadar açıldı. Sonrasında Prense doğru yürümeye başladı. 

''Yeğenim kaçmalısın O...  o Geri döndü.'' Yavaş yavaş prense doğru yaklaştı ve önüne geldiğinde durdu.

''O canavar geri döndü ne olursa olsun hayatta kalmalısın sen ailemizin yükselmesinin anahtarısın.''

Sonrasında eli nazik bir tavırla Prensin başının yanına dokundu. 

Katırt...

Lordun hayaleti, Prensin kafasını tek eliyle dümdüz etti. Prensin yaşı hala küçüktü ve henüz büyüle bir seviyesine ulaşmamıştı.

Konakta boşta olan herkes olay yerine şaşkınlıkla bakmaya başladı. Lord neden kendi yeğenini öldürmüştü?

Gölge (Suçluların Kabusu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin