Savaş kızışmaya devam etti. Gölge'nin parmağının kalkana temas etmesi sebebiyle kalkan o bölgeden hızla enerji kaybetmeye devam ediyordu. Şehrin iç bölgelerinden bir haberci hızla surların üstüne tırmandı.
''Destek ekipleri sura çıkın. Merkezden emir getirdim. Kuzey surlarından hızla enerji kaybediyoruz. Bir şeyler kalkandan enerji emiyor.''
Haberci destek ekiplerle birlikte bölgeye geldiğinde hisar grubu da destek yollamaya başlamıştı bölgedeki savaş giderek kızışıyordu. Kalabalığın içinde haberci ve küçük bir ekip kalkanın enerji kaybetmesinin sebebini arıyordu. Kalkan çevresindeki tüm düşmanları itmeye başlamalarıyla birlikte kalkan normal haline geri döndü. Elbette Gölge ortalık fazla karıştığı için oradan ayrılmıştı.
Savaş bir süre daha devam etti. Sonunda hisar düşmanından fazla kayıp vermeye devam etti. Savaşta akışı değiştiren büyük bir şey olmadığı için hisar bir kez daha kuşatmayı bozma kararı aldı.
Hisarın en çok askerini kaybettiği an geri çekilme anıydı. her seferinde hisar çekilirken düşmanları arkalarından saldırırlar ve çekilmekle meşgul olan hisar askerlerini avlarlardı. Hisarın çekilmeye başlamasıyla surlarda sadece Güç şehri askerleri kalmıştı.
O anda karanlık dumandan oluşmuş dev bir yılan belirdi. Surun kalkanın dışında kalan bölümünü tamamen kaplayacak kadar kalındı. Bir anda surda ilerlemeye başladı. Onunla temas eden tüm askerler çığlıklar atarak eridiler. Yılanın uzunluğu yaklaşık elli metreydi geçtiği yerde öldürdüklerinin kemiklerinden başka bir şey bırakmıyordu.
Yerdeki kemikler bir anda ayaklandı ve kalkanı geçerek içeri saldırmaya başladılar. kalkanı iç bölümünde çok fazla asker vardı ve iskelet askerler içeride neredeyse iç hasara neden olamadı. Bunun sebeplerinden birisi ise iskelet askerlerin yeni doğan ölümsüzler oldukları için ölmeden önceki hallerinden güçsüz olmalarıydı.
Garip yılanın belirmesiyle birlikte ruh dokunuşu seviyesinde bir kaç Güç şehri savunma görevlisi bir anda ortaya çıkıp yılana saldırdı. Rüzgar elementi bir büyücü dev bir rüzgar bıçağıyla yılanın kafasını gövdesinden ayırdı. Rüzgar büyücüsü saldırıdan sonra sevinmek yerine şaşkınlıkla olanları izlemeye başladı. Yılanın gövdesi ve kafası hiç bir şey olmamış gibi ayrıldıkları anda tekrar birleştiler. O anda savunma tarafı bu canlının normal fiziksel saldırılarla yok edilemeyeceğini anladı.
Savunma tarafı dikkatini yılana vermişken hisar şehri az kayıpla çekilmesini tamamladı. Bu sırada yılana verilen dikkat artmıştı. Yılan tısladı ve kafasını yukarıya doğru kaldırdı. Siyah ve boşlukla dolu gözlerinin kime baktığı anlaşılamıyordu.
Güçsüz savunma askerleri hızla kalkanın içine çekilmeye başladı. Uzun mesafeli savunma silahları ve ruh dokunuşu seviyesi savunmacılar yılana saldırmaya başladı. Yılan bunca saldırıya rağmen hiç bir şey olmamış gibi çevresindekilere saldırmaya devam etti. Son askerde kalkanın içine çekilince dışarıda sadece ruh dokunuşu seviyesi savunmacılar ve yılandan başkası kalmadı.
Yılan en yakınındaki ruh dokunuşu seviyesi askere doğru atıldı. Ona gelen saldırılar umurunda değilmiş gibiydi. Ruh dokunuşu seviyesi asker aşırı kaslıydı güç şehri taraftarı olduğu buradan bile anlaşılabiliyordu. Asker korkusuzca yılana doğru atıldı.
Yılan askeri yuttu ve o patladı. Tüm çevre siyah dumanla kaplanmıştı. Ruh dokunuşu seviyesi askerse çevresini büyüyle kapladığı için saldırıdan korunmayı başarmıştı. Elbette bu sırada yılanın kuyruğunda saklanan gerçek yılan olan Gölge oradan çıkıp kuşatma askerlerinin peşinden çekildi.
Yılanın verdiği hasar savaşı etkilemeyecek kadar küçüktü. En fazla yüz kişi öldürmüştü buna rağmen çektiği dikkat öldürdükleri kişilerden çok daha fazlaydı. Savunmacıların şaşkınlıkları geçince sonunda yılanın gerçek amacının onları oyalamak olduğunu anladılar.
...
Gölge akşam için çadırına döndü. Rüya çadırda yoktu. Gölge yatağa yattığı gibi uyudu. Ve evet çadır kurup içini bir yatak odası misali döşedi. Gölge'den bahsediyoruz yer yatağında yatacak hali yok.
Rüya bir kaç saat sonra sallana sallana çadıra girdi. Gölge onun gelişiyle uyandı ve ona baktı.
''Ölü gibisin. Benim yaptığım ölümsüzler bile senden daha düzgün yürüyor.''
''Saatlerce iyileştirme büyüleri kullandım. Normal yürümemi beklemiyorsun her halde.''
Rüya yatağın üstüne yüz üstü düşecek şekilde kendisini bıraktı. Saniyeler içinde uyuya kaldı. Gölge uyuma hızına şaşırsa da bu şekilde yatmaması için kıyafetlerini değiştirip yatağa düzgünce yerleştirmeyi ihmal etmedi. Bunca harekete rağmen Rüya uyanma belirtisi göstermedi.
''Vay be bir insanın bu kadar derin uyuyabileceğini bilmiyordum. Acaba benimde böyle uyuyabileceğim bir gün olacak mı?''
Gölge yatağa uzanıp bu gün olanları düşündü ve yeni planlar oluşturmaya başladı. karşısındaki düşmanda salak değildi ve bu gün kullandığı stratejilere karşı önlem alması mümkündü. Riske girip aynı şeyleri yapmaktansa daha şaşırtıcı bir şeyler denemeyi tercih ederdi.
...
Bir sonraki gün sabahın ilk ışıklarıyla yeni bir kuşatma başladı. Bu sefer savaşın ortasında savunma tarafının uzun mesafeli saldırıları bir anda gökyüzünü hedef alarak saldırmaya başladı. Dikkatli bakan birisi gök yüzünden kalkanın içine geçmiş olan minik bir parmak fark edebilirdi. Savaşın sonuna kadar savunma silahları bu parmağı kovaladı. Ne yazık ki savunma silahlarının amacı gökyüzündeki tek bir hedefi vurmak değildi ve saldırılar pek başarılı olamadı. Göremedikleri bir hedefe saldırdıklarını saymıyorum bile.
Hisar günün ilerleyen saatlerinde çekilme emrini verdi. Siyah yılan bu sefer gökyüzünde belirdi. Buna hazır olan savunma bir anda yılanı ok yağmuruna tuttu. Oklar yoldayken yılan büyük bir nefes alıp nefes saldırısı kullandı. Duman elbette kalkanı geçemedi bunun yerine küresel şekildeki kalkanın dört bir yanından surlara doğru aktı ve savunmacıların görüşünü kapattı. geri çekilme bir kez daha düşük hasarlı olmuştu.
Buna karşılık oklar yılana ulaştığında yılan deli gibi kükreyip yok oldu. Bu sefer duman patlamasına bile sebep olmadı. Savunma tarafı ilk başta yukarıdaki dumanın dağılması sebebiyle kükreyip yok olan yılanı görmeyi başardı ve savunma tarafından sevinç çığlıkları yükseldi.
Gölge Yine çadırına döndü bu sefer topallayarak içeriye girdi ve yatağa yüz üstü uzandı. Poposunun sağ yanağında bir ok havaya dikilmiş şekilde duruyordu. Gölge'nin girişinden kısa süre sonra Rüya ve Hilal çadıra girdi ve Gölge'yi gördü.
''Aptal niye kendini riske atıyorsun.''Rüya
''Riskli olmayacaktı hemen vurup kaçacaktım bir anda hepsinin ok atmasını beklemiyordum. O mesafeden saldırsalar bile güçlü olmaz sanıyordum.''
''Duyduğuma göre bugün büyüyle bir seviyesi ve ruh dokunuşu seviyesi savunmacıların çoğu surlarda değilmiş. Hepsi iç bölgede senin ortaya çıkmanı bekliyordu. Şu an yaptığını bırakman ve daha az riskli yöntemler kullanmanı istiyorum yoksa ön safa çıkamamanı sağlarım.''Hilal
''Tamam bir daha olmaz başka bir plan düşüneceğim. Bu sefer onlara neyin vurduğunu bile anlayamayacaklar.''
Bu arada Gölge'nin ruh dokunuşu seviyesinde olmasına rağmen yaralanmasının sebebi enerjisinin çoğunun saldırıya odaklanmış olmasıydı. Öyle ki onu vuran şanslı bir büyüyle bir seviyesi askerdi. Gücünün az olması sebebiyle yılanın kafasına doğru attığı ok yününü değiştirmiş ve yılanın kuyruğunu vurmuştu. Aslında o şansla Gölge'nin de kuyruğunu(!) vurdu.
O akşam Gölge bir sonraki gün intikamını almaya karar verdi. Kimse onu vurup kolayca kurtulamazdı. Gölge kızgın olsa da çaldığı enerji onu iyileştirmekten çok daha fazlasını yapabilecek kadar çoktu. Gölge'nin ruhunun büyüyle uyumu %25 e yaklaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge (Suçluların Kabusu)
Fantasy(Hikaye yarım kalmış hikayelerimden birisidir. Okuyacaksanız lütfen bunu göz önünde bulundurun. İyi okumalar.) Hisar şehrinde tüm ülke tarafından tanınan birisi yaşar. Annelerin çocuklarına yatmadan önce anlattığı korku hikayelerinin baş karakteri...