Gölge beşinci örümceği öldürdükten sonra bir anda yerinde durdu. Başını ellerinin arasına aldıktan sonra yere çöktü. Yüzünde korkunç bir acı çekiyormuş gibi bir ifade vardı. Sonrasında dediği birkaç kelime tüm havayı kaçırmasa iyiydi.
''Olamaz öldürdüklerimin ruhlarını almayı unuttum. 10. seviye bir canavarın bedeni 10 ejderha altını iken. büyüyle bir seviye olan bir canavarın bedeni 100 ejderha altınıydı. Normalde bu tarz bir canavarın ruhu beden değerinin onda biri olur. Kısacası 10 ejderha altını. Zehir elementi kullanıcısı insanlar çok nadir görüldüğünden değer biraz düşse bile hala 8 ejderha altını civarı değeri olurdu.''
Bir büyülü hayvanın ruhu özümsendiğinde o büyülü hayvanın bir yeteneğini kazanmak için küçük bir şans elde edersiniz. Karanlık elementi bir büyücü ışık elementi yetenek kullanamayacağı için herkes kendi elementi olan büyülü hayvan ruhu almak ister. O sebeple zehir kullanıcılarının azlığı, çekirdek değerini düşürüyor. Eğer yetenek kazanma şansı normalde çok az olmasa değer dahada düşebilirdi. Bazı kişiler zaten yetenek gelmiyor deyip daha ucuz çekirdeklere yönelebiliyor.
Bu sırada Gölge deposundan bir örümcek cesedi çıkardı ve ruh küresiyle ruhunu çekmeye çalıştı. Ruh ilk ölüm anında cesetten alınabilir. Bu sebebi bilinmeyen bir açıklıktır düğer zamanlarda ruhu bedenden çıkarmak imkansız olur. 10 dakika ruh alınabilir sonraki dakikalarda ruh alınamaz.
Sonucunda Gölge son öldürdüğünün ruhunu almaktan fazlasını yapamadı. 32 ejderha altınını çöpe attığını söyleyebiliriz. Buna rağmen gölge çok mutsuz olmadı. Son öldürdüğü örümceklerle birlikte bedenin büyüyle uyumu %95 civarına gelmişti. Gezegende savaşın hiç bitmemesinin bir sebebi de buydu. Öldürmek güçlendirme özelliğine sahipti. Bununla ilgili çok bilinen iki teori vardı.
1. Bu teori öldürdüğün tür ne kadar güçlüyse o kadar çok güç kazanacağın iddiasından geliyor. Öldürürken her zaman ölüm riski vardır. Ölüme yaklaşan bir tür potansiyelini tam olarak etkinleştirir ve büyük kazanımlar edinir. Ayrıca 2. teoriyi esir alınan türleri öldüren kişilerin gücünün neredeyse hiç artmaması sebebiyle yalanlıyorlar.
2. Bu teoriye göre öldüren ve ölenin arasında bir bağ vardır ve ölen canlının sahipsiz kalan gücü bu bağ yardımıyla öldürene geçer. Bu teoriye karşı gelenleri yalanlama yöntemleri ise esir türün öldürülmesinde öldürenin onu esir alan olduğunu diğerinin sadece yardımcısı olduğunu söylüyorlar. Bunlarda tezlerini esir alanın da gücünün artması sebebiyle savunabiliyor. Ama esir alanın, esir aldığını canlı yakalayabilecek kadar güçlü olması güç artışının çok düşük olmasına sebep oluyor. O sebeple bunlarda 1. teoriyi yıkacak bir kanıt üretemiyorlar.
(Bu evren; benim oluşturduğum bir hikaye evreni. Ben 2. teoriye göre ilerliyorum. Buda biraz ön bilgi olsun. 1. teoride güçlendiriyor ama 2. teori kadar değil. 1. teori daha çok tekniklerin güçlenmesinde yararlı oluyor. :) )
Gölge bu gün bitmeden vücudun büyüyle uymunu tamamlamak istediği için ava devam etmeye karar verdi. Belkide tüm yuvayı yok etmeliydi.
Gölge çevrede örümcekler aramaya devam etti. Örümceği buldu da. Bu seferki örümcek pusuda değildi, onun yerine bir yere doğru ilerliyordu. Gölge sinsice onu takip etmeye başladı. Bir süre sonra daha fazla örümcek ona katıldı. Elbette hala gölgeyi keşfedemediler. Gölge onları izlemeye devam ederken bir anda yerinde dondu ve her şeyini gizlenme yeteneğini artırmaya vermeye başladı.
Kısa süre sonra örümceklere yeşil renkli zehirli bir enerjiye sahip diğerlerine göre çok daha güçlü gibi duran bir örümcek katıldı. Bu örümcek ruh dokunuşu seviyesindeydi. 20 büyüyle bir seviyesi 1 ruh dokunuşu seviyesi. Bu örümcekler nereye gidiyordu. Bu tarz bir birlik krallığa yönelse çok büyük bir zarara sebep olabilirlerdi. Örümceklerin gidiş yönünün krallığın tam tersi yönde olması iyi bir şey.
İlerlerken gruba daha fazla örümcek katılmadı. Örümcekler yeşil olanın önderliğinde hedeflerine doğru ilerlemeye devam ettiler. Yarım saatlik hızlı bir yolculuğun ardından. Bir nehrin yanından geçip geniş bir vadiye indiler. Bazı örümcekler duvarlarda yan yan giderek yolculuk ediyorlardı.
Gölge temkinli şekilde belli bir mesafe arkadan onları takip ediyordu. Büyüyle bir seviyesi insanlar uçma yeteneği edinir çünkü güçlerine göre bedenleri çok hafif ve ufaktır. Ayrıca yasalar ve elementlerle olan yakınlıklıkları onların uçmasına yardımcı olur. Büyülü hayvanların çoğu büyüyle bir seviyesinde uçamaz. Hatta bazıları Ruhla bir seviyesinde bile uçamaz. Bu güçlenme yöntemlerindeki farklardan meydana gelir. İnsanlar arasında bile bazı hızlı sonuç veren eğitim yöntemleri kullananlar, büyüyle bir seviyesine geldiklerinde uçamayabilir.
Büyüyle uyumu element yardımıyla veya beden yardımıyla arttırmak eski ama hala güçlü kabul edilen bir yöntemdir. Efsanelere göre başka gezegenlere seyahat etmiş olan bazı kişiler gelişme yöntemlerinin diğerlerinden çok daha iyi olduğunu keşfetmişler. Elbette bunlar efsaneler. Gezegenden ayrılabilecek güce sahip bazı kişiler olsa bile dev evrende yaşayanların bulunduğu bir yeri bulmuş olma ihtimalleri nedir ki.
Gölge bu canavarlarla savaşları sayesinde büyüyle bir seviyesinde bile uçamayacak türler olduklarını biliyordu. İnsanlar avantajlı gibi görünse de bir zehir atışına yakalanmak veya bir sıyrık bir insanı öldürebileceği için uçamamaları insanlara kaçma şansı veren şeyler.
Gölge kaçabileceğine güvenerek onları takip etmeye devam etti. Örümcekler büyü enerjisinin en yoğun olduğu yere gidiyor gibiydi. Acaba orada ne var?
Sonunda Gölge ileride savaşın bir anda başlamasıyla şaşırdı. Dev bir yılan bir anda belirdi ve örümceklerin birini yuttu. Normal örümcekler bir an donduktan sonra yılana saldırdılar. Yılan tamamen siyah derili karanlık elementi bir türdü. Örümcekler ona saldırdığında karanlık bir sis nefesi saldırısı yaptı. Gölge bu tarz bir saldırıya ilk kez şahit oluyordu.
''Bu sis, çok garip bir his veriyor. Karanlık elementi olduğunu hissediyorum ama ne yasası olduğunu anlayamıyorum. Daha önce hiç görmediğim bir karanlık yasası onu kesinlikle almalıyım. Ayrıca küçük bir şans ama ruhundan bu yeteneği alabilirsem yasayı çok daha kolay anlayabilirim.''
Yeşil örümcek bir anda yılanın suratına yüksek hızla atladı ve bacaklarını yılanın suratındaki deriye sapladı. Ek olarak bacaklarının bir tanesi onun gözüne girmişti. Yılan acıyla kıvrıldı ve kafasını örümcek üstündeyken duvara vurdu. Örümcek bir miktar zarar görse bile yılanı bırakmadı. Bacakları giderek daha derine saplanıyor gibi duruyordu. Ayrıca yılanın vuruşu bacaklarını saplamasına yardımcı olmuştu.
Diğer örümceklerde yılanın üstüne çıkıp farklı yerlerinden onu ısırmaya başladılar. Açıkçası yılanın çılgın bir canlılığı vardı ve bunca zehre ve zarara rağmen saldırmaya devam edebiliyordu.
...
(Yarım bırakmış oldum ama devam dersem 1 bölüm daha yazmam gerekir onun için biraz geç oldu :) )
Yılan 2 (Zindan yozlaşması) 1. bölümle beraber cumartesi günü yb gelecek. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge (Suçluların Kabusu)
Fantasy(Hikaye yarım kalmış hikayelerimden birisidir. Okuyacaksanız lütfen bunu göz önünde bulundurun. İyi okumalar.) Hisar şehrinde tüm ülke tarafından tanınan birisi yaşar. Annelerin çocuklarına yatmadan önce anlattığı korku hikayelerinin baş karakteri...