Bu bölümü Rüya'nın bakış açısından yazmanın daha etkili olacağını düşündüm. Birazda Rüya'yı tanıyalım.
---------------------------
Rüya'nın bakış açısı:
Ah çocukluğum mu bu? Rüya mı görüyorum. Adım Rüya olsa bile neredeyse hiç rüya görmem. Rüya görmeyi çok sevmeme ve adımın Rüya olmasına rağmen rüya göremiyor oluşum sevmediğim bir yanım. Ama rüyalar hep böyle mi oluyor? Neden 3. kişi bakış açısıdnan olayları izliyorum.
...
Ah hayatımın özetini gördüm resmen. Ailemin öleceği yılı boş verelim. Avlanmaları falan hoş bir hatıra değil. Doğrusu artık bana rahatsız edicide gelmiyor. Sadece düşünmeyi sevmiyorum. İnsanlara duyduğum güvensizlik hissi yüzünden bir çok terapistte anılarım tekrar tekrar gösterildi. Anılar ve olanlar artık normal gibi gelse bile güven sorunumun düzelmesine yardımcı olmak yerine daha kötüye gitmesine sebep oldu. Belkide terapistin tüm numaralarının ardındaki gerçekleri anlayabilmem yüzünden yöntemleri işe yaramadı.
Her neyse hayatımın sıkıcı geçen yılları vb. de geçtikten sonra Gölge'yle tanıştığım kısım başladı. Onun bana uyması ile ilgili söyleyebileceğim bin bir türlü şey var. Gerçeklere gelecek olursak tüm bu şeyler önemli değil. Neden bilmiyorum ama onu gördüğümden beri onun yanında kendimi rahat hissediyorum. Belki onu tam anlayamıyor oluşuma rağmen bana zararının dokunmayacağını bilişim beni rahatlatıyor. Belki sadece aşk dedikleri garip şeyi yaşıyorum. Aşkı öle güm güm atan kalpler falan olarak düşünürsek ona aşık değilim. Beni şaşırttığı zamanlar bazen kalbim deli gibi atıyor ama asıl mesele onun yanındayken hissettiğim şey. Yaptığı şeylerin sürekli beni güldürmesi de güzel bir ek.
Ve sonunda son akşama geldik. Ah sıkılmaya başlamıştım. Hatıraları net hatırlayan biri olarak bunların hepsini çok iyi hatırlıyordum ve çok bir sürpriz veya nostalji yaşadığımı söyleyemem. Gerçi Gölge hala beni güldürebiliyor. Ve hala yatıyorum Gölge de yanımda kütük gibi uyuyor. Gölge'nin uyurken bile tüm çevresini hissettiğini biliyorum kendisi bunu söylemişti. Öyleyse neden konuşmalarımla vb. uyanmıyor ki. Acaba kendisini sadece yabancı bir şey hissettiğinde uyanacak şekilde mi programladı.
Sonra Gölge sabah uyandı. Ben niye hala buradan izliyorum. Gölge benim yanıma geldi ve beni öptü. Ah ona bunu yaptığım için beni taklit mi ediyor. İyi bir uyanış olacak. Hey neden bir anda geri çekildin. Korkma ısırmam. Neden hala uyanmıyorum? Gölge nabzımı kontrol etti.
Hey hey ölmedim değil mi? Birisi bana ölmedin sadece tüm anıların gözlerinin önünden geçti ve tependen bedenini izleyen bir ruh değilsin desin. Lütfen?
Aaaaaaaaa...
...
Tamam 30 dakikalık bağırma hiç bir işe yaramıyor anlaşılan. Şimdi ne yaparsam dirilirim. Bu arada Gölge odadan çıktı ve tüm villayı aradı. Hiç bir tuhaflık bulamamış gibi duruyor. İletişim yüzüğüyle baya bir bağırarak konuştu.
...
Ah yani ailesini çağırmış. Bide benim babaannem gelmiş. Gölge'nin gözlerinde çılgın bir delilik var. Gölge'nin annesi bedenimi kontrol ediyor. Gerçekten ben neden öldüm. Ayrıca Gölge ben ölünce neden ölmedi. Bu soruları cevaplarsan çok güzel olur.
Ben ölsem bile o mutlu olsuncular var ya işte ben onlardan değilim. Ben gittiysem sende geleceksin anca beraber kanca beraber. Sen ölsen bende ölmeyecek olsam bile intihar ederdim. Senin öldüğün hakkında haberler çıkınca intihar etmeyi düşündüm ama düğün öncesine kadar çıkman için sana şans vermeye karar verdim. İyiki o şansı vermişim yoksa seni yok yere öldürmüş gibi olurdum.
Ah annesi dur ya o benimde annem artık. Her ne kadar öyle olsa da buna alışmam zaman alacak. Öldüğümü düşünürsek artık buna gerekte olmayabilir.
''Ölüm sebebi atılım sonrası güç artışını kontrol edememesi olmuş. O uyurken bedeninin sıcaklığı düşmeye başlamış ve sonunda uyanamamış. Neden senin de onunla ölmediğine gelecek olursak bu kontrol edemediği güç ölümünün ardından gözlerindeki doğal yeteneğe sığınmış. Sonuç olarak doğal yeteneği bedeninden ayrı olarak yaşamayı başarmış. Sanırım artık ruhunun bir parçasının doğal yeteneğinin içinde olduğu için senin ölmediğini söylememe gerek yoktur. Belkide Rüya öleceğini anladığında bilerek onu ayırmış ve seni hayatta tutmaya çalışmıştır.''
Yok öyle bir şey ben ölüysem oda ölecek. Gel de nereye gitmemiz gerekiyorsa beraber gidelim. Ben ölüyüm sen diri olmaz öyle şey. Ayrı gayrı yok. Gel şu köşeye. Bana gel bana gell...
''Gölge sakın saçma bir şey yapma. Yaşamaya devam et. Eminim Rüya da senin mutlu bir şekilde yaşamanı isterdi.''
Babaanne ne diyorsun sen. Az daha ikna ediyordum ya ne diye araya girdin ki. Bak işte gözlerindeki o çılgınlık gitti. Yerini öfke mi aldı. Neye kızdı bu.
''Eğer lanet kraliyet bizimle savaşıyor olmasaydı atılımımızı daha bilgili kişilerin yardımıyla rahat bir biçimde yapardık. Böyle saçma bir durum da yaşanmazdı. Her birini katledeceğim.''
Ah bak bu olur. Onları öldür mümkünse sonuncusunu öldürürken öl. Sana da uyar mı?
...
1 ay sadece 1 ay geçti. Kraliyet ve tüm soyu öldü. Gölge'nin çılgın halinin böyle bir şey olmasını beklemiyordum. karanlık elementinin kötü özellikleri kullanarak düşmanlarının beyinlerini yıkadı. Zombi orduları oluşturdu ve normal insanları bile katletmekten çekinmedi. Kraliyetin toprakları tamamen ölüm büyüsüyle dolu kullanılamaz bir hal aldı.
Eğer olayları izliyor olmasaydım Gölge'nin tek başına bir krallığı devirdiğine inanmazdım. Ama yanından izleyince olay daha mantıklı geliyor. Gölge karanlık elementi ve zehri birleştirip Vahşi deliliği bir üst seviyeye taşıdı ve efsanevi bulaşıcı zombi hastalığını oluşturmayı başardı. Bu tarz şeyler efsanelerde geçer ama gerçek bir tanesini ilk görüşümdü. Gölge tüm köylere bu hastalığı bıraktı kısa süre sonra şehirlerdeki insanlar açlık çekmeye başladı. Sakladıkları yemekler bile virüsten etkileniyordu.
Yeterince güçlü olanlar ailelerini ülkenin dışına kaçırdı. Kraliyetin destekçileri bir bir yerlerini terk etti. Kraliyetin çöküşü çok hızlı geldi. Yeterince güçlü kişiler zombiye dönüştürülemez. Yani virüse bağışıklıkları var. Ama öldükleri taktirde bu değişir. Sonucunda zombilerin hastalıklı olmayan bir diriltme versiyonu karanlık elementinde var. Büyüyle bir olanlar Gölge yardımıyla zombi saflarına katıldı.
Hisar bu ayın yarısında Kraliyet topraklarından çekildiğinden Gölge tek başına merkez şehri kuşattı. Şehrin çevresinde kubbe şeklinde bir bariyer vardı. İlk başta çok havalı gözüküyordu ama üstü kubbe şeklinde üstünü tamamen kaplayan zombiler tarafından istila edilince eski havalılığı yerini iğrençliğe bıraktı. Kubbe iki gün boyunca zombilere direnmeyi başardı. Kubbe kırıldığında üstü bir zombi dağı tarafından istila edilmişti. İçeride olanlar için tam anlamıyla ilk zombi sellerini tecrübe ettiler demek istiyorum.
Ruh dokunuşu seviyesinde 10 kişi kalabalığın içinden zorla çıkmayı başarsada kurtulan tek kişiler onlardı. Gölge o anda uçmayı yasaklayan bir oluşum etkinleştirdi. Normalde tek başına onları buna zorlayamazdı ama onca ölünün desteklediği enerji yardımıyla hiçlikten enerji çekmesi bile gerekmedi.
Yere düşen 10 kişi efsanevi bir savaş yaptı demek ve olayı abartmak isterdim ama olay öyle gelişmedi. Yere düşemediler bile onun yerine zombi denizinin içine düştüler. Çevrelerini enerjiyle kaplamaları zombileri itmeleri vurmaları vb. hiç bir işe yaramadı. Zombiler hızla üstlerini kapadı ve üstlerine onlarca zombi katmanı çıkıldı. Eminim bir süre içeride debelenmişlerdir ama zombilerin sonunda kazanacağı barizdi. Gölge tüm bunları duygusuz bakışlarla izle. Ölümüm onu gerçekten etkiledi normalde burada tatlı bir biçimde sırıtıyor olurdu.
Her neyse madem onları öldürdün artık intihar eder misin?
-----------------------------------------
1. kitabın sonu.
Değil elbette :P
Devamı gelecek...
---------------------------------------

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge (Suçluların Kabusu)
Fantasy(Hikaye yarım kalmış hikayelerimden birisidir. Okuyacaksanız lütfen bunu göz önünde bulundurun. İyi okumalar.) Hisar şehrinde tüm ülke tarafından tanınan birisi yaşar. Annelerin çocuklarına yatmadan önce anlattığı korku hikayelerinin baş karakteri...