Sonunda beklediğim gün geldi. Ailem şehir içindeki asillerin yaptığı bir kutlama gibi bir şeye katıldı. Ne olduğuna emin değilim. Her neyse doğumumdan bu yana ailem sosyal etkinliklere pek katılamıyordu. Bir asil olarak böyle etkinlikler hayati öneme sahip. Şehrin kontrolü için kendilerini böyle yerlerde göstermeleri gerekiyordu.
Sonunda evden çıktılar. Bana bakması için hizmetçiler ve korumalar olsa dahi ailem kadar yetenekli değillerdi. Ellerinden kurtulmam pek zor olmadı. Sürekli kaybolmam sebebiyle aileme haber vermediler. Bu onların gözünde çok normal bir olay olmuştu.
Kütüphanenin alarmlı bir sistemi var. Belli bir büyüyü yapmadığın sürece içerideki varlıklar alarm ötmesine sebep oluyor. Elbette varlığın hissedilmediği sürece böyle bir sorun olmuyor.
Abimin anlattığı bir hikayede varlığını gizlemede çok iyi olan bir kişinin hiçbir alarmı çalıştırmadan evlere girdiğini duymuştum. Normalde kütüphanede büyüyle ilgili kitaplar olsa dahi koruma çok yüksek değildi.
Asıl zor olan eve girmek olacağından kütüphanedeki büyü çok yetersizdi. Evin çevresindeki büyü kat kat daha zorluydu.
Kütüphaneye varlığımı gizleyerek girmeyi başardım. Girdiğimde kapıyı kapadım ve dışarıdan geçenlerin duyamaması için sessizce hareket ettim. Kütüphanedeki alarm sistemi temelde varlık algılamasına dayalı değildi. Kitabı odadan çıkarmakla çalışan bir alarm vardı.
Elbette o yaşımda bunları bilmiyordum. Kendimi olabildiğimce gizli tutarak tüm kitapları büyüyle öğrenmeye başladım. Varlık algılayan basit bir büyü bile olsa benim büyümü hissederdi. Ama yoktu.
Tüm kitapları zihnime aktarmak iki saat kadar sürdü. Başım zonkluyordu sanki patlayacakmış gibi hissediyordum. Büyünün başak bir yan etkisi. Kütüphaneyi bulduğum gibi bırakarak odama geçtim ve uyudum. O gün bitiminde kütüphaneye girdiğim anlaşılmadı.
hizmetçiler beni evde ararken yatağımda buldular. Ailemden azar yeme korkusundan kaybolduğumu söylemediler. Bu elbette ki işime geldi. Fark edilmeden tüm kitapları zihnime yüklemiştim.
Sonra hayat bir süre sıkıcı geçti. Günlük eğitimimden sonra kütüphaneden yüklediğim kitaplara çalışıyordum. Bir kitabı bitirmem ilk okumamda bir ay aldı. Zihindeki kitapları okumak gerçekten çok zordu.
Kitaptan öğrendiklerim sayesinde karanlık elementine ait temellerle sonunda tanışmıştım. Ne yazık ki bunları denemek için hiç fırsatım olmuyordu. Bende hizmetçileri ve çevredekileri korkutmaya devam ettim. Gizlenme göstermeye korkmadığım tek yeteneğimdi.
Diğer yeteneklerimi kullanamamın sebebi ailemdi. Eğer bir anda hiç öğretilmeyen bir yeteneği kullanırsam çok fazla şüphe çekerdim. Gizlenmeye gayretli bir şekilde çalışmaya devam ettim. Sadece kendimi değilde bir alanı gizleme deneylerine başladım. Sonucunda ailemden gizli bir biçimde çalışma isteğimden vazgeçemedim.
İki yıl sonra altı yaşımdayken ailemden tamamen gizlenebiliyordum. Yokluk yasası hakkında çok daha fazla bilgi edinsemde fazla kullanacak fırsatım olmamıştı. Bu arada karanlıkla ilgili birkaç kitabı daha bitirdim. Farklı yetenekleri gizli gizli ezberlemeye başladım.
Gizlenme yeteneğim geliştikçe fark etmeden başka bir yeteneğimi daha geliştirdiğimi fark ettim. Hissetme. O alanda doğal bir yeteneğim vardı. Gizlenme yeteneğim geliştikçe hissetme yeteneğimde gelişti. Gizlenme için çalışmam gerekiyordu. Ama hissetme kendiliğinden gelişiyordu.
Altı yaşımdayken 10. seviye büyü gücüne ve %98 yatkınlığa sahiptim. Ailem beni çok çalıştırdıkları için meditasyon ve gelişme için zaman bırakmadıklarını düşünüyorlardı. Aslında güvenli olanda buydu. O yaşta oynamamam gereken güçlerle oynuyordum.
O yıl büyük bir olay gerçekleşti. Bir gurup ailemin konağına saldırmak için geldi. Hissetme yeteneğim sayesinde onları ilk hisseden ben oldum. Babam büyüyle bir seviyesine ulaşmış bir büyülü savaşçıyken, annem 10. seviye bir büyücüydü. Yatkınlığı yetmediği için büyüyle bir seviyesine ulaşamamıştı.
Annem büyücü olmasına rağmen benim yatkınlığım daha fazlaydı ve önce gelenleri hisseden ben oldum. Babam zaten bir büyülü savaşçıydı ve hissetme konusunda pek iyi değildi. Aileme haber vermek yerine bunu kendimi denemek için bir fırsat olarak gördüm...''
Rüya bu arada konuşmasını kesti ve konuya dahil oldu.
''Bir saniye sen altı yaşındayken olan olay ülke çapında biliniyor. Ve orada bir gruptan değil tek bir hırsızdan bahsediliyor. Biz neden bunu duymadık.''
Gölge devam etti.
''Duyamamanızın sebebi benim. Orada işim bittiğinde büyük bir travma geçirmiş haldeydim. İlk yıl hiç bir şey anlatamadım. Ailem bile gerçekte olanları buraya gelmeden önceki aylarda öğrendi. Neyse anlatmaya devam edeyim sonunda sorularınızı sorarsınız.
Grupla ilk savaşım orada oldu. İlk savaş dememin sebebi o olanlardan sonra bana baya kafayı takmış olmaları.
Grup konak sınırlarına girdiğinde ailemin onları fark edip deneyimi bozacaklarından korktuğum için konağa henüz gelmeden onların karşısına çıktım.
Öğrendiklerim sebebiyle korkunç bir kibre sahiptim. Kendimi yenilmez sanıyordum...''
Gölge gülerek kafasını salladı.
''...hahaha. Biraz daha deneyimim olsa saldıracakları konakta büyüle bir olmuş bir kişi olduğunu akıl ederdim. Gelenlerin arasında üç kişi büyüyle bir seviyesine ulaşmıştı. Dahada kötüsü üçüde karanlık elementi kullanıyordu. Onlara karşı savaşmaya çalıştım ama savaş çok kısa sürdü. Çok güvendiğim yeteneklerim yerle bir oldu.
Güvenim tamamen yıkılacakken, pes edersem olacaklar aklıma geldi. Aileme hala haber vermemiştim. Ben ailemden gizlenebiliyorsam onlar kolaylıkla gizlenebilirdi. O an olacakları anladım. Pes edersem ailem ölecekti.
En azından onlara haber verip kaçmalarını sağlamalıydım. Tekrar kalktım ve savaşmaya başladım. Hangi yeteneği kullanırsam kullanayım beni bastırmayı başarıyorlardı. Bildiğim tüm kanunlar onların bildiklerine göre zayıf kalıyordu.
Onlara karşı direnebilmemin tek sebebi yokluk kavramı hakkındaki bilgimdi. O sayede saldırılarından kaçabiliyordum. Ama enerjim sınırsız değildi. Sonunda enerjim tükenmeye başladı.
Yinede pes etmedim.
Ve boom
O anda bir atılım yaptım. Kendi gücüm bittiğinde dışarıdaki güçten yardım istedim ve büyüyle bir seviyesine ulaştım.''
Gölge durdu ve tepkilerine baktı. Rüya'nın ve Güneş'in soru dolu ifadeleri onu durdurmuştu. Sonunda Rüya'ya Konuşmasını işaret etti.
''Demek istediğin altı yaşındayken büyüyle bir seviyesine ulaştığın mı? Eğer öyleyse şu an neden bu seviyedesin.''
Rüya soruyu soran olmasına rağmen Güneş'te merakla Gölge'ye bakıyordu. onunda aynı şeyi merak ettiği her halinden belliydi.
''Müdire hanım bunun nedenini söylemek ister misiniz?''
Müdire gülümseyip konuşmaya başladı.
''Geri tepme olmalı. Büyüyle bir olmuş kişiler arasında nadirde olsa görülebilir. Temelsiz bir şekilde yükselmek veya ani bir şok buna sebep olabilir. Bir kaç ihtimal daha var ama çok küçük ihtimaller.''
Gölge gülümsedi ve konuşmaya devam etti.
''Dediklerinin ikisi de doğru sanırım.''
Gölge'nin söylediklerini duyan Güneş gözlerini kıssada yüz ifadesi hemen normale döndü. Sanki Gölge'nin dediklerinde garip bir şey bulmuş gibiydi...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge (Suçluların Kabusu)
Fantasy(Hikaye yarım kalmış hikayelerimden birisidir. Okuyacaksanız lütfen bunu göz önünde bulundurun. İyi okumalar.) Hisar şehrinde tüm ülke tarafından tanınan birisi yaşar. Annelerin çocuklarına yatmadan önce anlattığı korku hikayelerinin baş karakteri...