24. BÖLÜM

7K 232 6
                                    

"Merhaba BABA!" dememle karşımdaki adamın sarsıldığını hissettim. Yeni öğrendiğim abimin yüzüne baktığımda ise yüzündeki gülümsemenin yerini yavaşça çatık kaşlara bıraktığını gördüm.

"Esim!" Ses tonundaki bariz özlem duygusuyla bana seslenen adama döndüm.

"Kızım..." başımı sağa yatırıp alayla güldüm.

"Kızım? Cidden beni kızın olarak görüyor musun?" Bana yaklaşıp sarılmak istediğinde bir adım geriye çıktım.

"Bizi neden terkettiğini anlatana kadar temas yok."

"Baba ne oluyor? Bu kız kim?" Diye söylenen abime döndüm.

"Biraz sonra kim olduğumu anlarsın!"

Ben ve Baran yan yana oturmuş karşımızda oturan Babamın gerçekleri anlatmasını bekliyorduk. Yarım saat olmuştu ama hala ses seda yoktu.

"Anlatıyorsan anlat artık. Bunca yolu susmak için gelmedim ben."

"Anlatacağım ama nereden başlayacağımı bilmiyorum."

"En başından anlat."

"Pekala..."

  "Benim annenden önce bir evliliğim vardı. O evliliğimden Baran oldu. Baran'ın annesi Baran'ı doğururken öldü. İki yıl sonra ben Ankara'ya iş için gitmiştim. Orada anneni gördüm. Bir süre sonra annenle görüşmeye başladık. Birbirimizi sevdik. Annenle evlenemezdim. Çünkü bizim oralara göre değildi. Kabul etmezlerdi. Annenle imam nikahımız kıyıldı. Bir yıl sonra sen oldun. Baran o zaman üç yaşındaydı. Benim Mardin'e gidip gelmelerim başladı.

Çoğu zaman bir iki ay gelemiyordum. Annen başlarda bunu sorun etmese de sonralarda huysuzlanaya başladı.

  Sen beş yaşlarındayken babamın zoruyla bir kadınla evlendim. Sırf Baran annesiz büyümesin diye.

Bir gün yine Ankara'ya sizin yanınıza geldim. Seninle salonda oynuyoruz. Annen kimliğimdeki Medeni hali: Evli yazısını görünce çıldırdı. Ona herşeyi anlatmak istesemde beni dinlemeyip zorla gönderdi. Sakinleşmesi adına bir süreliğine tekrar Mardin'e döndüm. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra sakinleşmiştir artık diyerek Ankara'ya gittim. Gittim gitmesine ama ne anneni ne de seni bulamadım. Annen evi satıp o mahalleden taşınmıs kimseye de haber vermemişti. Sizi aradım fakat hiçbir iz bulamadım. Özür dilerim kızım." Hayretle karşımdaki adama baktım.

"Ciddi misin sen ya? Hah! Gerçekten çok iyi! BARAN BEY ANNESİZ KALMASIN DİYE Mİ BEN BABASIZ  KALDIM? DİYEMEDİN Mİ BABANLARA BEN EVLİYİM KARIM BARANA'DA ANNELİK YAPAR DİYE? O KADAR MI KORKTUN YA! HİÇ Mİ CESARETİN YOK SENİN? SEVDİĞİNİN ARKASINDA DURAMAYACAKSAN NİYE SEVDİM DEDİN? Senin aşkına olan saygın bu mu ya? Allah kahretsin. Keşke senin gibi bir adamın kızı ol-" cümlemin devamını tamamlayamadan babamın tokadı suratımda patladı. Gözlerim doldu. Ama bu adamın karşısında ağlamayacaktım. Dibine kadar girip kulağına yükseldim.

"Keşke senin gibi bir adamın kızı olmasaydım."diyerek sözümü tamamladım. Bana pişmanlık dolu gözlerle baksada benim için artık hiçbir şey ifade etmiyordu. Geri çekilip yüzüne baktım.

"Annem senin yüzünden o adamla evlendi. Senin sorumsuzluğun yüzünden öldü. Ben onca acıyı senin yüzünden çektim. Buraya belki bir sebebin vardır diye geldim ama keşke gelmeseydim." Gözlerimi babamdan çekip abime baktım. Gözleri sonuna kadar açılmış hala şaşkınlıktan çıkamamıştı.

"Sana kızmıyorum biliyor musun? Aslında buraya gelirken bir abim olduğu için sevinmiştim. Eğer benim yaşadıklarımı bilseydin, emin ol sen bile bu adamdan nefret ederdin. Neyse burada bu kadar kalmam bile hata. Ben hiç gelmemişim gibi devam edin. Aynı önceden olduğu gibi." Abim bana üzgün gözlerle bakmaya başlayınca gözlerimi kaçırdım. Yüzümün uyuştuğunu hissediyorum. Babama hiç bakmadan avluya indim. Miran avluda yaşlı bir kadınla oturmuş kahve içiyordu. Benim geldiğimi görünce o da ayağa kalkıp bana doğru gelmeye başladı. Yaklaştıkça ifadesiz suratının yerini çatık kaşlar aldı.

"Yüzüne ne oldu senin? Baban mı yaptı?"

"Ettiğim laflar ağır geldi" dediğimde kaşlarını kaldırdı. Bende omuz silkip dış kapıya doğru yürümeye başladım. O da homurdanarak arkamdan geliyordu. Tam kapıdan çıkacakken

"DUR!" sesiyle yerime çakılı kaldım.  Yavaşça arkama döndüğümde Baran'ın bana doğru hızlı adımlarla geldiğini gördüm. Nefes nefese yanımıza gelip tam önümde durdu.

"Baş başa konuşalım mı?" Konuşup konuşmamakta kararsız kaldığım için Miran'a baktım. Gözlerini kapatıp açınca Baran'a dönüp

"Tamam" dedim.

"Miran sen git. Ben Esim'i konağa bırakırım." Miran bana bakınca onu başımla onayladım. O da eliyle omzumu sıkıp kapıdan çıktı. 

"İstersen başka bir yere gidelim?" Gözlerine baktım. Ne yapmak istediğini anlayamıyordum. 

"Olur..." deyince beni yönlendirerek arabasına bindirdi. Yolda hiç konuşmadan küçük bir tepeye geldik. Arabadan inince bende inip onu takip ettim. Burdan manzara çok güzeldi. Önümüz Mardin'in konaklarıyla süslenmişti sanki.

"Beğendin mi?"

"Bayıldım."

"Otursana..." deyince ona döndüm ki o çoktan oturmuştu. Bende onun yaptığı gibi bağdaş kurup oturdum. Baran gözlerime bakıp gülümsedi. Beni bu kadar çabuk kabullenmesi normal miydi? Tamam ben de çabuk alıştım ama ben yalnız olduğum için kardeşim olduğuna sevinmiştim. O neden bu kadar çabuk kabullendi?

"Beni bu kadar çabuk kabullenmen normal mi?" Bu sorumu duyunca manzaraya bir bakış atıp tekrar bana döndü.

"Bilmem. Belki de normal değildir. Hala bir kardeşim olduğu fikrine alışmaya çalışıyorum." Buruk bir tebessüm edip konuşmaya başladım.

"Alışmak zorunda değilsin ki?"

"Belki de... Esim bana biraz kendinden bahseder misin?" Ne anlatabilirdim ki ona. Ya da gerçekten herşeyi anlatmalı mıyım?

"Sana güvenip herşeyi anlatamam. Seni tanımıyorum." Baran dehşetle bana döndü.

"Esim ben senin abinim!"

"Bu seni tanımadığım gerçeğini değiştirmez!" Kabullenmişlikle baş salladı.

"O zaman önce ben anlatayım?"

"Peki." Eğer anlattıkları samimi gelirse bende ona anlatacaktım.

"O zaman başlıyorum... Benim annem benim doğumumda ölmüş. Bu nedenle üstüme çok düştüler. Ben sekiz yaşına gelene kadar babam sürekli şehir dışına çılardı. O zamanlar iş için dese de gerçeği şimdi anlıyorum. Neyse bir gün babam yanıma gelip 'bundan sonra sen benim en değerlimsin' demişti. O zamanlar anlamasamda yine ne demek istediğini bugün anladım. Babama kızma o kadınla isteyerek evlenmedi. Bizim buralarda büyüklere karşı gelinmez. O kadınla evlendikten sonra onun yanında yüzünün güldüğünü görmedim. Zaten o kadında üç yıl sonra, yani ben onbir yaşındayken kanserden öldü.

O kadın dediğime bakma, anne demem için çok zorladılar fakat benim ölüde olsa bir annem vardı. Bir zaman sonra pes ettiler zaten...  ondan sonrada hayatımda pek önemli şeyler olmadı. Şirketin başına geçmek için işletme okudum. Zaten bir iki ay sonra da İzmir' e açacağımız şirketin başına geçeceğim.

Benim hayatım bu kadar.

Peki sen bana hayatını anlatacak mısın?"

GEÇMİŞTEKİ YARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin