57. BÖLÜM

5.9K 181 22
                                    

Batu da bende ağzımız açık Barlas'ın dediklerini dinliyorduk. O da böyle bir şey beklemiyordu anlaşılan. Bu şaşkınlığımıza gülüp dizlerimin önüne çökerek ellerimi tuttu. Uzun zamandır temas etmeyen ellerle içim titredi.

"Barlas..." fısıldamıştım. Ne diyeceğimi bilmiyordum ki.

"Düşün güzelim. İstediğin kadar. Ben seni beklerim." Bir şey söylemedim.

"Batu beni odama çıkartır mısın?" Bir şey söylemeden kalktı. Valizimi de alarak önden ilerlemeye başladı. Bende onu takip ettim. Odaya girince yatağa oturup onuda yanıma oturmasını söyledim. Dediğimi ikiletmeden yapınca kollarımı boynuna sarıp hıçkırarak ağlamaya başladım. Sanırım tüm gün içimde tuttuğum şeyler Barlas'ın dediklerine dayanamamıştı daha fazla.

Batu sırtını yatak başlığına yaslayıp beni tekrar göğsüne yatırdı. Ağlamaya devam ederken o sessizce saçlarımı okşuyodu. Sayıklayarak kendimi uykuya bıraktım.

  2 HAFTA SONRA

Bekar olarak girdiğim ilk güne mide bulantısıyla uyanmıştım. Evet artık Miranla evli değildim. Zor olsada abim bu işi halletmiş ve bebeği görmeyeceğine dair sözleşme imzalatmıştı.

Derin nefesler alarak mide bulantımı bastırabilmiştim. Küçük bir çıkıntı gibi duran karnımı okşayıp gülümsedim. O sırada odamın kapısı çalınmadan açıldı.

"Batucum, canım kardeşim. Ya giyiniyor olsaydım. Bir kerede tıklat şu kapıyı." Omuz silkip yanıma geldi.

"Ben hissederim o zaman sen merak etme." Gözlerimi devirdim.

"Hadi gel kahvaltı hazır. Aç bıraktın yeğenimi." Yalancı bir kızgınlıkla bana bakınca dil çıkarıp banyoya girdim. İşlerimi halledip beni bekleyen Batu ile aşağı indim. Fırat abi ve Nazan ablada sofraya geçmiş bizi bekliyorlardı. Tabi Barlas'ta. Ona hala bir cevap vermemiştim. Ama iyi anlaşıyorduk. Sanırım ben onu affetmiştim. Yani aslında affetmezdim ama hamilelikten dolayı değisip duran duygularım affetmeye zorluyordu. Ve birde duygularımın yanında aile içi baskıda beni bu duruma itiyordu. Nedense ailedeki herkes Barlas'ın teklifini kabul etmem için baskı uyguluyordu. Garip.

"Günaydın."

"Günaydın Esimcim nasılsın? Torunum nasıl? Ay afedersin bak işte Allah söyletti, sen hala cevabını düşün." Nazan ablanın bilinçaltıma oyun oynama çabasına herkes gülmüştü.

"Anne. Kıza baskı yapma." Bu uyarı Barlas'tan gelmişti.

"Ama oğlum ne yapayım. Merak ediyorum. Hem biran önce resmiyette torunum olsun istiyorum fena mı?" Gülmemek için kendimi sıkarken daha fazla dayanamayarak gülmeye başladım. Aslında komik değildi ama gülesim geliyordu.

"Kızım iyi misin kızardın?" Gülmeye devam ederken başımı olumlu anlamda salladım. Esra'nın masaya getirdiği yumurtaların kokusuyla gülmem yerini yüz buruşturmaya bıraktı. Midem bulanmıştı. Hemen yerimden kalkıp lavaboya koştum. Kapıyı kilitleyip eğilerek kusmaya başladım. Kapının dışından sesler geliyordu ama dikkatimi veremiyordum. Sonunda içimi boşalttıktan sonra sifonu çekip dişlerimi fırçaladım. Kapıyı açar açmaz biri tarafindan sarmalanmiştım.

"İyi misin Esim? İki haftadır miden bulanmıyordu doktora gidelim mi?"

"Gerek yok Barlas. Karnımdaki minik yumurtayı pek sevmedi sadece."

"Söyleyelim kaldırsınlar." Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Kokusu her yere sinmiştir onun."

"Tamam o zaman hadi dışarda kahvaltı edelim bugün ikimiz." Biraz düşündüm.

"Tamam o zaman. Hem şu sorunun cevabınıda vermiş olurum." Uzun süre gözlerime bakıp bir şey çıkaramamış olacakki başıyla onayladı.

Yemeğimizi yemiş sahil kenarına gelmiştik. Benim konuşmamı bekliyordu ama ben hala ne diyeceğimi bilmiyordum. Bir yerden başlamak gerekirdi değil mi?

"Barlas aslında seni affettim. Yani sana eskisi kadar kızgın değilim artık." Gülümsedi.

"Ama?" Evet onunda dediği gibi bi ama vardı.

"Ama 2 haftada seni yeniden sevmemide bekleme. Yani tamam eskisi gibi sevebilirim belki ama bu hemen öyle olabilcek bir şey değil. Belkide olur ama şuan öyle bir ışık görmüyorum açıkcası." Konuşmasını bekledim.

"Yine eskisi gibi olacağız derken ciddiydim Esim. Geçmişi unutalım yeni bir başlangıç yapalım. Bebeğimizle?" Kalbim sıkıştı bebeğim demesiyle. Başkasının bebeğini öylece kabullenecek miydi yani?

"Barlas, bebeği nasıl kabulleniyorsun ya? Anlayamıyorum gerçekten." Anlayışla gülümsedi.

"Ben seni kabulleniyorum. Bebekte seninle gelen bir mucize. Eğer kabul ederde birlikte olursak o benim ilk ve en sevdiğim bebeğim olacak. Başkasının değil benim bebeğim." Bir şey söylemeden sıkıca sarıldım. O anlamıştı onayladığımı. Ona evet dediğimi. Rahatlamasıyla derin bir nefes aldı. Başını boynuma gömüp bir öpücük bıraktı.

"Çok özledim be güzelim. Ama anla işte o gün seni kaybetmekten korktum. Çok korktum. Sen zaten acı şeyler yaşamışken bir de benim yüzümden yaşama istedim. Özür dilerim." Ona daha sıkı sarıldım.

"Eve gidelim mi artık? Yorulmuşsundur." Yorulmamıştım ama kabul ettim. Eve gidip abimi aramalı her şeyi anlatmalıydım.

Arabada giderken bana bir bakış atıp gülümsedi.

"Ee ne zaman evleniyoruz güzelim?" Şaşkınlikla ona baktım.

"Evlenmek?" Sırıttı.

"Seni yeniden kazanmışım tekrar kaybetmek istemiyorum. O yüzden iki gün sonra nikahımız var. Haberin olsun." Gözerimi ardına kadar açtım.

"Oha! Yangından mal mı kaçırıyosun oğlum. Hamileyim ben böyle şeyleri bir anda söyleme." Kahkaha attı.

"Hazırla kendini Esim Hanım. İki gün sonra evleniyoruz. Nikah tarihini aldım bile." Ben hala şaşkın şaşkın ona bakarken yanağımı öpüp geri çekildi. Eve kadarda bu şaşkınlığımdan kurtulamamıştım.

Barlas evdekilere iki gün sonra evleneceğimizi söyledi ve şuanki durumumuz aynen şu:

İki eli belinde Barlas'a çemkiren Nazan abla. Nazan ablayı takmadan başka bir taraftan çemkiren Fırat abi. Onları sırıtarak dinleyen Barlas. Canımın çekmesi üzerine yolda  gelirken aldığımız çilekleri yerken bu manzarayı izleyen ben ve çileklerimi aşırmaya çalışan ve bu manzarayı takmayan Batu. Halimiz içler acısıydı.

Batu'nun bir tane çileğimi aşırmasıyla kaşlarımı çattım.

"Batu! Çileklerimden uzak dur. Onların hepsi benim!" Batu'da yalancı bir kızgınlıkla kaşlarını çattı.

"Kızım manyak mısın? Bir kilo çileği nasıl yiyeceksin? Hem sen böyle gidersen yakında kapılardan geçemezsin." Bana dediği şeye bak. Hamileyim ben bi kere istediğim kadar yerim. Tabi bunu ona söylemek yerine anında gözlerimi doldurdum. Ani değişen ruh halime şaşırıp bana baktı. Bende hiç oyunumdan taviz vermeyerek tartışmayı bitirmiş bizi izleyen aile bireylerine döndüm. Barlas kaşlarını çatmıştı. Burnumu çekmemle yanıma geldi.

"Sanane Batu. İsterse yüz kilo olsun. Hamile o can taşıyor." Barlas'ın beni savunmasıyla Batu ağır darbe yemişti. Bu haline gülmek istesemde gülmemiştim.

"Al senin olsun çilekler. Yemiyorum işte." Tabikide blöf yapıyodum.

"Şaka yaptım Esim ya. Bu hamilelik ne zor bir şeymiş. 8 ay ne yapacağız biz seninle?" Sanırım bu sefer alınmıştım.

"Özür dilerim Batu. Bir daha böyle davranmam." Yerimden kalkıp diğerlerine yalandan gülümseyip odama çıktım. Fazla ileri gitmiştim değil mi? Sonuçta başkasının çocuğuydu ve benim triplerimi çekmek zorunda değillerdi. Bu farkındalıkla huzursuz bir uykuya gözlerimi kapattım.

GEÇMİŞTEKİ YARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin