41. BÖLÜM

6.2K 203 5
                                    

Babasının benim için söylediklerinden sonra gitmekle kalmak arasında kaldım. Ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Birilerinin duymasını umursamadan koşarak kaldığım odaya girip kapıyı kilitledim. Bir yandan ağlıyor bir yandan da ne yapacağımı düşünüyordum.

Gitmek istesem abime gidemezdim. Ona hala çok kırgınım. Batu'da olmaz. Eğer ona gidersem Miran anında bulurdu beni. Aslı zaten olmaz. Başka da tanıdığım yoktu ki. Benim evimi de biliyor.  Kalmak istesem Miranla babasının arası bozulacak.

Gitmeye karar vermiştim ki Miran'ın beni sevdiğini söylediği gün babası hakkında söyledikleri geldi aklıma. Babasının ona yaptıkları. Hemen gitme fikrini aklımdan kovdum. Güçlü olmalıydım. Bu zamana kadar nasıl güçlü kaldıysam bundan sonra da öyle olmalıydı.

Sakinleşmek için yatağa uzanıp gözlerimi kapatmıştım ki kapının tıklatılmasıyla geri açtım.

"Esim?" Miran'ın sesini duymamla yerimde doğruldum.

"Efendim?" Sesim ağladığımı belli edercesine titrek çıktı. Miran sesimi duyar duymaz  kapıyı açmak için kulpu indirdi.

"Esim, ağladın mı sen?" Yalan söyleyecek değildim. Zaten sesim ağladığımı kanıtlar nitelikteydi.

"Miran sen aşağı annenlerin yanına git, bende birazdan geleceğim. Merak etme ben iyiyim." Ağladığımı söylememiştim ama inkar da etmemiştim.

"Olmaz öyle şey. Kapıyı aç hadi." Aklıma yine az önceki sözler gelince ağlamamak  için kendimi sıktım.

"Git, lütfen. Ben toparlanıp geleceğim. Annenleri yalnız bırakma."

"ESİM!" Birden bağırmasıyla yerimden sıçradım.

"Hemen kapıyı aç!" Az önceki gibi bağırmasa da sesi sert çıkmıştı. Ayağa kalkıp kapının kilidini açınca geri yatağa oturdum. Miran kapıyı hızlıca açıp içeri girdi. Sinirliydi. Sanırım aşağıdakilerin sesimizi duymasını istemediğinden kapıyı kapattı.

"Sorun ne Esim?" Omuz silktim. Ona babasını şikayet edecek değildim. Ayrıca sesi sinirli çıkmıyordu. Sanırım siniri sadece babasınaydı.

"Esim" dedi ismimi uzatarak. Başımı öne eğip

"Babanın söylediklerini duydum..." dedim. Yanıma oturup beni göğsüne çekti.

"Ben umursamıyorum, sen de umursama." Gözlerim tekrardan doldu.

"Babamın beni terketmesi benim suçum değildi ki Miran. Herkes babam yerine beni suçluyor. Bıktım artık Miran." Bir anda hıçkırıklara boğuldum. Yatakta uzanıp beni tekrar göğsüne çekerek daha sıkı sardı. Arada saçlarımı öpmesi biraz da olsa sakinleştiriyordu.

"Senin hiçbir suçun yok. Sadece seni suçlamak kolay geliyor insanlara. Ne babamın ne de dedenin söylediklerini umursama. Bende sende neyin ne olduğunu biliyoruz." Uzanıp yanağını öptüm.

"Teşekkür ederim. Yanımda olduğun için..."

Sonunda toparlanabildiğimde ikimizde odadan çıkıp aşağı indik.

"Sen annenleri çağır, bende gözlemeleri tabağa koyayım." Beni onaylayıp salona girdi. Bende arkasından iç çekip mutfağa geçtim. Tezgahın üzerindeki sofrabezine sardığım kabı açıp gözlemeleri tabağa koyarken mutfaktan içeri girdiler. Babası baş köşeye otururken, annesi  sağ abisi de sol tarafına oturdular.

Gözlemeleri tabağa koyma işim bitince tabağı masaya koydum. Demlenen çayıda bardaklara doldurduktan sonra sofraya oturdum. Babasının

"Afiyet olsun" demesiyle herkes yemeğe başladı. Bende önce Mert'in tabağını sonra da Ece'nin tabağını yiyebilecekleri kadar doldurduktan sonra kendi tabağımı da doldurarak yemeğime başladım.

GEÇMİŞTEKİ YARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin