1.BÖLÜM

39.4K 717 54
                                    

İYİ OKUMALAR!!

4 YIL ÖNCE

Arkadaşlarımla beraber oturmuş ders çalışıyorduk. Saate baktığımda on olduğunu gördüm. Şimdi gitmezsem evde büyük sorun yaşanabilirdi. Arkadaşlarıma veda edip eve gitmek için bir taksiye bindim. Evin önüne gelince taksiciye parasını verip eve girdim. Daha eve adımımı atar atmaz evden bağırış sesleri geliyordu. Daha da yaklaştığım zaman annemin ağlayışları ve vücuduna çarpan tokatlar... Buna dayanamayacağımı biliyordum. Eğer görürsem annemin önüne geçer ona atılan dayakları ben yerdim. Dayak yemem önemli değil ama annem beni o halde gördüğü zaman sinir krizi geçiriyordu. Buda onun daha çok acı çekmesiydi.

Kapıyı sessizce kapatıp sahile doğru yürümeye başladım. Bir kaç saat sahilde oturup denizi izledim. Denize bakınca aklıma hep babam geliyordu. Babamın gözlerinin maviliği...
Babam ben daha beş yaşındayken beni ve annemi bırakıp gitmiş. Elimde babama ait birkaç tane eski fotoğraftan başka birşey yok. Annem bana hiçbir zaman babamı kötülemedi. Bana hep onunla ilgili iyi anılarını anlatırdı. Aslında babama kızmak için birçok nedenim var. Ama beni en çok etkileyen annemin hergün onun yüzünden çektiği acıydı. Eğer babam gitmeseydi annem şimdi üvey babamdan dayak yemeyecekti. O adamla evlenmesinin tek nedeni bendim. Suçlusu ise babam, dedem ananem...

Babam gittikten sonra babası annemi eve almadı. Ananemde sesini çıkarmadı. Bu yüzden annem ve ben kimsesizdik. Bana bakacak gücü olmadığı için de onunla evlenmişti.

Banktan kalkarak eve doğru yürümeye başladım. Geç kaldığımı hesap ederek ara sokaklara girdim. Biraz zaman geçtikten sonra arkamdan ayak sesleri gelmeye başladı. Arkama bakmadan koşmaya başladım. Birden kolumun çekilmesiyle çığlığı basacakken adamın kocaman elleri buna engel oldu. Her halinden sarhoş olduğu belli olan bu adam beni yeterince korkutmaya yetmişken boğazıma dayadığı bıçak korkumu iyice arttırmıştı.

O gece o sokakta benim çığlıklarım yankılanırken bir kişi bile oradan geçmedi. Ben o gün herşeyimi kaybetmiştim. Ben o gün yalnızca bekaretimi değil ben o gün ruhumuda kaybetmiştim.

GÜNÜMÜZ

Bu gün tam on sekizime girdim. Ve artık bu lanet yetimhanede kurtuluyordum. Yetimhanede kalmamın sebebi ise o günün ertesi günü annemin cesedininde o evden çıkması.

Artık çıkma saati geldiğinde konuştuğum kişilerle vedalaşıp yurttan çıktım. Zaten konuştuğum kişi bir elin parmagını geçmiyordu. Bu yıl üniversiteye başlıyordum. Psikoloji bölümünü kazandım. Kendime iyi gelemiyorum belki başkalarına iyi gelirim diye düşündüm.

Kalacak yer için yetimhanede kaldığım dört yıl boyunca bulduğum her işte çalışarak paramı biriktirdim. Zaten üveyin yanındaykende çalışıp para biriktiriyordum. Uzun lafın kısası küçük bir ev alacak kadar param var ve ben bunu yetimhaneden çıkmadan önce hallettim. Zaten eşyalı alarak eşya zahmetinden de kurtuldum. Geriye kendi eşyalarımı yerleştirmek kalıyor.

Sabah saat dokuzda kalkarak üzerimi değiştirdim. Beyaz bir t-şört siyah pantolon ve üstüne giydiğim siyah kapşonla oldukça sıradandım. Bugün okula kayıt için gidecektim.

Okuldaki işlerimi bitirdim. Eve dönüş yolunda elimdeki dosyalara bakarak yürüdüğüm için birşeye çarpmıştım. Daha doğrusu araba bana hafif değdirmişti. Arabanın sahibi arabadan inip birşeyler sayarken ben birşey olmamış gibi yerimden kalkarak üstümü silkeledim ve eve doğru ilerledim. Hayat bana yeterince vurmuş bir de teneke parçası vursa ne olacak sanki?

Bir hafta çabucak geçmiş üniversitenin ilk günü gelip çatmıştı. Her zaman ki gibi hazırlanıp evden çıktım. Yarım saat sonra otobüs okulun önünde durdu. İnip önceden aldığım ders programına bakarak dersliğe doğru ilerledim. Arka taraflarda bir yere geçip oturdum. Telefonum cebimde titreyince her zaman yaptığım gibi aramayı yoksaydım. Arama Eylül'dendi. Dört yıldır her gün aramaktan vazgeçmiyordu. O da diğer herşey gibi dört yıl öncede kalmıştı.

Ders bittiğinde kafam kazan gibiydi. Her ne kadar umursamaz biri olsamda derslerimi önemsiyordum. Zaten herşeyim derslerime bağlıydı.

Kantine inip tost ve çay alıp yemeye başladım. Az önce derslikte de gördüğüm iki kız gelip masama oturdular. Bir şey söylemeden onların konuşmalarını beklemeye başladım. Uzun olan elini uzatıp konuşmaya başladı.

"Merhaba ben Yeliz. Seni sınıftada görmüştük tanışalım dedik. Bu da arkadaşım Başak."

Uzattıkları ellerini sıkıp yalnızca "Esim" dedim.

"Konuşmayı sevmiyorsun sanırım. Neyse artık bizim gibi gevezeler sayesinde ona da alışırsın" dedi Başak kıkırdayarak. Yeliz'de ona katıldığını belli eden mırıltılar çıkardı.

"Hiç sanmıyorum"diyerek ayağa kalktım.

"Hey nereye" diyen Yeliz'i takmadan
"Hoşçakalın" diyerek yanlarından ayrıldım.

Diğer ders için dersliği aramaya başladım. Sonunda bulduğumda neredeyse tüm yerler doluydu. Boş yere baktığımda üçüncü sırada bir kızın yanı boştu. Gidip yanına oturdum ve telefonumu elime alarak ilgilenmeye başladım.

"Hey! Merhaba ben Aslı" dedi yanımdaki kız. Ona bir bakış atıp

"Esim" diyerek cevap verdim. Kıkırdayarak

"O bakışı nasıl attın ya çok ürkütücüydü" dedi. O bunları söykerken bende onu ifadesiz bir suratla dinliyordum. Benim olaydan önceki neşeli halime o kadar benziyordu ki gülümsemeden edemedim.

"Hey, bence herzaman gülümsemelisin. Gülümsemek sana çok yakışıyor." Bunu söyledikten hemen sonra ifadesiz yüzüme geri döndüm.

"Sadece arkadaş olmaya çalışıyordum. İlk gün den fazla sıkıcı."

"Üzgünüm arkadaş olabileceğimizi sanmıyorum." Bunu söylememle yüzü asıldı. Neden bilmiyorum ama bu kızı üzmek istemedim.

"Yanlış anlama seninle ilgili değil. Arkadaş istesem ilk geleceğim insan tipisin fakat insanlarla anlaşamıyorum." Üzgünce kafa salladı. Sonra aklına bir şey olacak ki birden gülümsemeye başladı.

"O zaman şöyle yapalım. Ben seni çok sevdim. Biraz beraber takılalım hem insanlara karşı önyargında kaybolur." Neden ısrar ettiğini anlamıyordum. Yıllar geçtikçe insanlara kendimi kapatmıştım. Ama bu kızıda üzmek istemiyordum. Biraz birliktelikten zarar gelmezdi herhalde. Belli belirsiz başımı sallayıp

"Tamam" dedim. Birden boynuma atılınca tepki vermedim. O da bozuntuya vermeden

"Daha dersi başlamasına yarım saat var. Gel biraz bahçeye çıkalım" dedi.
Başımı sallamakla yetindim. Bahçeye doğru yürürken bana kendinden bahsediyordu. Her ne kadar ilgimi çekmesede arada dinlediğimi belirten tepkiler veriyordum. Bahçede dolaşırken biri beni göstererek bana doğru geliyor bir yandanda konuşuyordu.

"Hey!Sen o'sun" Bu genci daha önce görmediğime eminim. Peki bu genç adam kimdi?

GEÇMİŞTEKİ YARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin