İlerde bir taksi çevirip kafeye oturduktan sonra. İkimizde ayrı telden takılmaya başladık.
Masadaki dergide Selen Parlakyiğit'in fotoğrafı vardı. Kızı tanımıyor olsamda inanılmaz bir nefret besliyordum.
"Kaç yıldır birlikteydiniz?"
Neyden bahsettiğimi ilk başta anlamamıştı dergiyi gördükten sonra "2."dedi.
"Zor olmuş olmalı."
"Atlatılamayacak bir şey değil."
Sana göre öyle ama ona göre değil...
Biraz durduktan sonra gözlerim ellerine kaymıştı.
"Neden bu kadar çok dövmen var?"
Başını telefondan kaldırmadan cevap verdi yine bana.
"Seviyorum."
"Aykırı olmayı mı?"
"Dövmenin nesi aykırı?" Sonunda bana bakmıştı.
"Aykırı olan dövme değil. Sadece bu kadar çok olması... Boş bir yerin yok neredeyse."
"Var, görmek ister misin?"
"İğrençsin."
"Bacaklarım diyecektim sarışın, senin için fesat ama iğrenç olan benim."
Gözlerini devirerek bana baktığında susmam gerektiğini anladım.
"Zevkler ve renkler tartışılmaz eminim seninde bana aykırı gelecek özelliklerin vardır. Çok soru sorman gibi."
"Seni tanımaya çalışıyorum. Fark ettin mi bilmiyorum, evlendik."
"İnanamıyorum, böyle bir şey nasıl mümkün olabilir ?!"
Gözlerimi devirerek baktığımda güldü. Telefonunu masaya bıraktığında ilgisi artık tamamen benim üzerimdeydi.
"Anlat bakalım sarışın. Birazda ben tanıyayım seni. Kimsin sen?"
Gözlerinde ki alaycı ifadeye aldırmadan konuşmaya başladım.
"Dünya avuçlarımın arasın sanıyordum. Benim için her şey mümkündü. Bulut olmak istediğimi bile söylesem bunu gerçekleştirmek için uğraşacak bir sürü insan vardı hayatımda. Annem ve babam küçüklüğümden beri ilgisizlerdi ama bunu bu şekilde kapatmaya çalışıyorlardı. Gerçek şu ki Arsel, annemin bana senin annen gibi baktığını görsem sanırım gerçek zenginliğe sahip olabilirdim. Tek bir amaç için bu yaşa getirildiğimi düşünüyorum."
"Fazla depresif ve duygusal bakıyorsun hayata bu yönün seni güçsüzleştiriyor."
"Depresif falan değilim ben."
Yine alaycı bir ifade takındı yüzüne.
"Bunları anlatırken bile sesinin titremesine hakim olamıyorsun, iyi idare ettin hakkını yemeyeceğim ama şu her fırsatta dolan maviş gözlerinle ne yapacağız düşünmemiz gerek. Beni kandıramazsın."
Ona karşı tamamen saydam durumdaydım. Ne söyleyeceğim konusunda beni çok zorlamıştı. Mağlup olmanın verdiği rahatsızlıkla arkama yaslandım.
"Sende kendini beğenmişin tekisin."
"Evet. Bak gördün mü kabul etmek zor değil."
Şaşkınlık içerisinde kalmıştım. İnsan inkar eder değil mi, ya da biraz yüzü kızarır. Yok anacım pişkin pişkin gülüyor bu çocuk.
"Her neyse. Artık yeni bir hayatın olduğuna göre bundan sonrası için bir şeyler planlamış olmalısın öyle değil mi?"
"Neler mi planlıyorum? Öncelikle bana ait olmayan hayatıma alışmam gerekiyor."
Yüzünde mükemmel bir gülümsemeyle beni tekrar etti.
"Sana ait olmayan..."
"Benim dışımda herkes hayatıma yön verebiliyor."
"Tüm bu olanları değiştirebilirsin."
"Benimle dalga mı geçiyorsun?"
"Şu anda evli olduğumuza göre elinden gelen her şeyi yapmamışsın demektir."
"Sadece benden kaynaklı bir şeymiş gibi söz ediyorsun. Farkındaysan buna engel olabilmek için az kalsın ölüyordum." dediğimde keyfini kaçırmış gibiydim.
"Haklısın ama... Senle ben, aynı değiliz."
"Bir şeyi merak ediyorum Arsel. Evleneceğimizi duyduğun an ne yapmak istedin?"
Biraz durup düşündükten sonra boşluğa bakmaya başladı.
"Türkiye'ye oldukça uzak bir ülkenin, şirin küçük bir sahil kasabasına yerleşip, bekar hayatımı doyasıya yaşadıktan sonra kasabanın en güzel kadınıyla evlenip onunla birlikte herkesin yaşamayı hayal ettiği bir hayatı yaşamayı... Cildimiz buruş buruş görünene dek hatta ondan sonra bile bu hayatta bize en zevk veren şeyi ... Arven sen hala dinliyor musun?"
Saçlarımı karıştırdıktan sonra küçük bir kahkaha attı ve zevkle arkasına yaslandı.
"Gerçekten inanılmazsın."
"Böyle bir hikaye beklediğini sanıyordum."
"Benimle dalga geçmeyi ne zaman bırakacaksın?"
"Bilmem, belki saçlarını boyattığın zaman. Dip boya vaktin gelmiş gibi..."
Öfkeyle eline vurup saçlarımı düzelttim.
"Ben doğal sarışınım !"
"Ha doğuştan yani bu... Saflığın..."
"Pisliksin biliyorsun değil mi? Seni adam yerine koyup sohbet etmeye çalışanda kabahat zaten!"
Çantamı omzuma takıp kalktığımda elimden tutarak beni yerime oturttu.
"Tamam, özür dilerim... Şu malum sorudan başa saralım..."
Gülümsemesini bastırmaya çalışarak gözlerime baktı.
"Her şeyi geride bırakma şansın varken neden kaldın?"
Soruyu kendisi tekrarladı ve yanıtladı.
"Annem... Onun üzülmesini istemedim."
"Biliyor musun Arsel seni tanıdıkça şaşkınlığım dahada artıyor."
Hiçbir şey söylemeden güneş gözlüklerini takarak etrafına şöyle bir bakındı.
"Bitir hadi şu kahveni de kalkalım."
"Senin düşüncelerin değişmedi ama değil mi? Senin için hâlâ aptal sarışınım."
Eliyle işaret ederek
"Şu kadarcık ilerleme kaydettin sarışın." dedi
Eline vurup ayağa kalktım.
"Hadi gidip sarhoş olalım bay çok bilmiş."
***
Gideceğimiz mekânın seçimini Arsel'e bırakmıştım. Bu konuda daha bilgili olduğu doğruydu . Seçtiği mekana gittiğimizde arkadaşlarıyla karşılaştığı için beni birkaç dakikalığına yalnız bıraktı. Fazla alkol almamış olmama rağmen sanki her yer dönüyor gibiydi. Burası çok havasızdı ve bu da alkolün etkisini arttırıyordu. Bir köşeye oturup etrafta olup bitenleri izlemeye başladım. Elimi çeneme koyup parmağımı bardakta gezdirirken yanıma birinin oturduğunu hissettim.
"Çabuk döndün." başımı o yöne doğru çevirdim. Yanımdaki Arsel değildi. Korkudan çığlık atacaktım neredeyse, yanımdaki bu yabancı da kim?!
"Selam?"
"Sen kimsin be?!"
"Ben Mert."
"Yanıma oturmanda ki amaç ne acaba ?"deyip koltukta kayarak ondan uzaklaştım.
"Sakin ol, seni gazetede gördüm . Arven'di değil mi?"
"Kardeşim sen gazetede gördüğün herkesin yanına oturur musun böyle. Çekil git şurdan ya! Arsel!"
Kalabalığın içerisinde gözlerim onu aramıştı. Onun gördüğüme ilk kez sevinmiştim. Ayağa kalktığımda sendeledim , Arsel kısa sürede yanıma geldiğinden ona tutunmam kolay olmuştu. Kendi halime gülüyordum, o ise kimseye bir şey belli etmemeye çalışarak dengemi kurmama yardım ediyordu.
"Bak bu benim kocaman. Kocamar, koşamaz. Nasıl telefuz ediliyor yahu bu şey."
"Bir sorun mu var?"
"Evet, var! Bu adam beni rahatsız ediyor."
Başımı Arsel'in omzuna gömüp parmağımla Mert'in oturduğu yönü işaret ettim.
Ben saçmalamayı sürdürürken isminin Mert olduğunu öğrendiğim şahıs ayağa kalkıp Arsel'e elini uzattı.
"Merhaba Arsel ben Mert Ayhan."
"İkimizde senin kim olduğunla ilgilenmiyoruz."
"Arven'i görünce gelip selam vermek istemiştim..."
"Aaa salağa bak, adımı bilmiyor gibi davranıyor birde. Arsel dövsene şunu ya."
"Bir dahaki sefere bir şey isterken iki kez düşün olur mu Mert Bey. Kimsenin canı yansın istemeyiz çünkü bir daha ki sefer diye bir şey de olmayabilir."
"Haklısınız Arsel Bey."
"Seni hiç görmemiş sayıyorum."
"Hemen gidiyorum."
Ellerini kaldırarak yanımızdan hızlı adımlarla uzaklaşmıştı. Hıçkırmaya başladığımda Arsel beni 'seni nerden getirdim ki ben' anlamına gelecek bakışlarıyla süzdü.
"İyi misin?"
Başımı yeniden omzuna gömerken"Arsel evime götür beni lütfen."diye sayıklamaya başladım. Beni arabaya götürene kadar çok uğraşmıştı.
"Lütfen kusma."
"Evime götür beni."
"Tamam götüreceğim, beni dinle. Kusmak yok tamam mı?"
"Evim yok ki benim. Nereye götüreceksin beni?"
"Senin bir evin var."
"Orası sizin eviniz."
"Sende oraya aitsin."
Ayıkken Arsel'den duymamın mümkün olmadığı bir şeydi belkide bu. Başım yine omzuma düştüğünde şoföre gideceğimiz yeri söyledi. Eve ulaşana kadar uyuyakalmıştım. Yine onun omzunda.Tekrar uyandığımda odamdaydım. Odam ha, ne kadar çabuk benimsemişim daha bir kaç gündür içinde olduğum odayı. Aman ne harika. Başım çatlıyor adeta. Sanki beynim kulaklarımdan akacak gibi...
Korkunç baş ağrımla ilgili saçma teoriler üretmekteyken Meltem Hanım elinde fincan ile odaya geldi.
"Girebilir miyim ?" Yatakta doğrulup saçlarımı düzelttim.
"Tabi."
"Dün gece biraz geç döndünüz. Endişelerimin yersiz olmasına sevindim, tabi seninde yürüyerek geldiğini görseydim daha mutlu olurdum."
Neyden bahsettiğini hatırlamaya çalışırken devam etti.
"Uyuyordun, seni odana Arsel getirdi."
"Üzerimdekiler !"dediğimde gülerek elimi tuttu.
"Merak etme üzerini ben değiştirdim."
Rahatlamış bir tavırla Meltem Hanım'a döndüm.
"Biraz daha iyi anlaştığınızı görmek güzel. Bunu sana getirdim. Ayılmana yardımcı olur."
"Teşekkürler."
Meltem Hanım çıktıktan kısa bir süre sonra Arsel gelip kapıya yaslandı.(Olmayan kapıya)
"Demek uyandın."
"Dün gece için özür dilerim. Umarım başını derde sokmamışımdır."
"Dert mi? Bu konuda işime yarayacağını sanmıyorum. Hiç uyanmayacak gibi uyuyordun. Sessizce." bastırarak söylemişti son kelimesini. Gözlerimi kısarak onu süzdüm.
"Çok komik." Beni taklit ederek odadan çıktığında dün geceyi hatırlamaya çalıştım. Çokta içmemiştim halbuki neden bu hale geldim acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨ BİR BULUT OLSAM ✨
RomanceTamamlandı ☑️ Hayat her zaman güzel sürprizler hazırlamayabilir ama her kötü engelde biraz güzellikte mevcuttur.Önemli olan nasıl baktığımız. Arven,20'li yaşlarının başında,zengin bir ailenin tek kızıdır.Fakat bu ailenin işleri yolunda gitmez ve kız...