Çekmecenin sesiyle uyanmıştım. Etrafıma bakınırken Arsel başımdan öpüp "Küçük bir işim var. Çabuk dönmeye çalışacağım." dedi. O gittikten sonra tekrar uyumaya çalışmıştım fakat olmamıştı.
Yataktan kalkıp bir şeyler atıştırdım ve aynanın karşısına geçip hafifçe sivrilen karnıma baktım.
"Gelmen için öyle sabırsızlanıyorum ki."***
Yazardan*
Arsel fotoğrafların orijinalini ve tüm kopyalarını bir pakete doldurup, daha önce evine düzenlenen baskınla getirildiği polis karakoluna geldi.
Arabasının içinde oturmuş hummalı bir gazeteci araştırması içindeyken nihayet aradığını bulmuş ve o ismin numarasına tıklamıştı.
"Alo..."
"Uğur Bey merhaba, isminizi ve yaptığınız haberleri çok duydum. Lütfen anlatacaklarımı dikkatle dinleyin, telefonunuzda arama kaydı yapan bir programın olmadığını tahmin ediyorum ve bu yüzden söylediklerimi kaydetmenizi tavsiye ediyorum çünkü aynı şeyleri birazdan başka insanlara da anlatmam gerekecek, tekrar etmek istemiyorum..."
"Kayıt cihazını verin bana hemen! Pardon kiminle görüşüyordum acaba ve ne hakkında bilgi vereceksiniz."
"Kim olduğum önemli değil Uğurcuğum. Semih Ural'ı bitirecek haberi yayınlama fırsatını sana veren bir dost olarak gör beni."
"Evet, elbette. Sizi dinliyorum..."
"Tarih 17 Aralık 2017. Emre Parlakyiğit kimdir, kim tarafından, ne sebepten öldürüldü..."
"Aman Tanrım siz, siz bu cinayet hakkında bilgi sahibisiniz! Dostum, dostum hemen telefonu aç!"
Arsel karşısındaki adamın alanında nasıl başarı sahibi olduğu düşüncesiyle başını direksiyona yasladı.
"Eğer bir daha lafımı keserseniz başka birine fırsat vermem gerekecek."
"Afedersiniz efendim, sizi dinliyoruz..."
******
-1 Saat Sonra -"Arsel Bey, bu fotoğraflardaki görüntüler çok ciddi deliller. Katilin kim olduğunu artık biliyoruz. Sizin ve ailenizin böyle kötü bir suçlamayla anılması gerçekten büyük talihsizlik. Bu konuyla da bizzat ilgileneceğimden şüpheniz olmasın."
"Lekelenen aile itibarı umrumda değil, şu herifi ömrünün sonuna kadar içerde tutacak mısın onu söyle?"
"Semih Ural ve adamaları anlattıklarınız ve fotoğraftaki görüntülerle sayesinde kasten adam öldürmekten uzun bir süre parmaklıkların arkasında kalacak Arsel Bey. Hakkınızda yaptıkları suçlamaların da cezasız kalmayacağını bilin, içiniz rahat olsun. O herifler bir daha dışarı çıkamayacak..."
"Umarım öyle olur."
Arsel, tokalaşmak için elini uzan avukatı geri çevirmedi.
Karakoldan çıktıktan sonra şirkete geldi, gitmeden önce babasıyla son bir konuşma yapacaktı. Arabasından inip şirkete doğru ilerlerken polisler tarafından yaka paça dışarı çıkartılan Semih ile karşılaşmıştı.
"Beni bu şekilde yenebileceğini mi sanıyorsun Arsel! Oyunu kuralına göre oynamadın! Göreceksin, çıktığımda seninle görülecek bir hesabımız olacak!"
"Çıktığında, ki buna hiç ihtimal vermiyorum. Adını bile hatırlamıyor olacaksın Semih, ama merak etme orada sana çok iyi bakacaklar. Kim olduğunu unutacaksın belki ama beni hiç unutmayacaksın."
Polisler adamı güçlükle polis arabasına bindirdikten sonra Arsel valeye anahtarını attı ve güvenlikten geçti.
İçeride, ilk andan itibaren hissedilen bir matem havası vardı.
Babasının katına çıktı, sekreteri onu görünce ayağa kalktı. Kocaman bir gülümsemeyle baktı ona.
"Arsel Bey hoşgeldiniz."
"Babam içeride mi?"
"Evet efendim."
Bugün, aylar öncesinden planladıkları hayat için ilk adımı atacaklardı ve Arsel, yoluna çıkan tüm taşları temizlemek istiyordu.
"Arsel!"
Yüzü aydınlanmıştı birden Ahmet Bey'in. Tüm olumsuzluklardan sonra oğlunun geldiğini görmek ona umut ışığı olmuştu.
"Girebilir miyim?"
"Evet elbette!"
Ahmet Bey masasındaki kağıt karmaşasını düzeltmeye çalıştı ama o kargaşa hemen düzeleceğe benzemiyordu.
"Uğraşma, çok kalmayacağım."
"Seni gördüğüme nasıl sevindim bilemezsin. Borç batağının içindeyiz Arsel. İflas bayrağını çekmek üzereyim."
İstemsiz bir kahkaha atmıştı.
"Pardon."
Ahmet Bey'in yabani bakışları yeniden yumuşadı ve devam etti.
"Keşke en başta seni dinleseydim."
"Bunun için çok geç sende biliyorsun."
"Hiçbir şey için geç değil. Şirketi sana devredeceğim."
"Buraya iş konuşmaya gelmedim."
"Az önce Semih'i buradan zorla götürdüler. Emre'yi, Emre'yi öldürmekle suçlanıyor. Hiçbir şey anlamıyorum. Eğer katil gerçekten oysa o zaman sen... Seni böyle bir şeyle nasıl suçlar?! Başından beri kendi oğluma iftira atan adamla burun burunaydım."
"Keşke beni biraz dinleseydin Ahmet Bey."
Ahmet Bey sıkıntıyla sakallarını karıştırdı.
"Mahvolduk. Böyle bir adamla nasıl ortak iş kararı aldım ben!"
Ahmet Bey'in hayıflanmalarını sabırla dinledi Arsel.
"Ben, buraya gideceğimi söylemeye geldim."
"Nereye, daha yeni geldin."
"Türkiye'den ayrılıyorum."
"Neden?!"
"İtalya'da yaşamak istiyoruz. Kızımız orada doğacak ve..."
"Arsel dur... Sana çok kötü davrandım biliyorum. Çocukluğundan beri hep bir güvensizliğim vardı sana karşı ama... Ama lütfen bunun bedelini sadece ben ödeyeyim. Bu şirketi bir tek sen kurtarabilirsin."
"Bunu bedel ödetmek için yapmıyorum."
"Neden öyleyse? Kötü gidişi görünce firar etmeye mi karar verdin yoksa?"
"Bunu nasıl söylersin? Sana engel olmaya çalıştım, tüm yetkilerimi, her şeyimi elimden aldın... Karşılaştığın sonucun tek sorumlusu sensin, altından da tek başına kalkacaksın."
"Demek öyle... Ailemizin senelerdir büyük bir özveriyle yürüttüğü bu işe sırt mı çevireceksin. Hiçbir yere gitmiyorsun Arsel, burada bizimle kalıp şirketi kurtarmamıza yardım edeceksin. Sana ihtiyacımız var, sana ihtiyacım var."
Arsel sıkıntıyla arkasına yaslanıp elini sakallarında dolaştırdı.
"Anladım ki konuşmamız bitti.
Ben gidiyorum Ahmet Bey. Valideme iyi bak."
Ahmet Bey oturduğu yerden fırlayıp Arsel'i tuttu.
"Tamam o zaman, Ahhh, o zaman şöyle yapalım. Gidebilirsiniz ama, ama lütfen bana bir şans daha ver. En azından yeniden baban olma şansını ver."
Bunu duyduğu anda irkilmişti Arsel.
Konunun gidişatı onu rahatsız ettiğinden yerinde huzursuzca kıpırdanmaya başlamıştı.
"Özür dilerim, şimdiye kadar yaptığım her şey için... Lütfen gitme, bizimle kal, her şey senin istediğin gibi olacak söz veriyorum, her şeyi sen yapacaksın. Hatta, hatta bir sözleşme yapalım hemen şu anda."
Masanın üzenindeki kağıt yığını arasından boş bir tanesini seçmeye çalışırken bir an dengesini yitirdi.
Arsel onu zamanında tutup karşısındaki koltuğa güçlükle oturttu.
Kravatını gevşetti ve gömleğinin birkaç düğmesini açtı.
"Sakin ol, sana su getireceğim tamam mı kalkma, burada bekle."
Ahmet Bey gerçekten çok çaresiz durumdaydı. Arsel koşar adımlarla gidip babasına su getirdi ve ona içirdi. Eline, şişeden biraz su döktükten sonra babasının yüzünü ve ensesini ıslattı.
"Daha iyi misin?"
Onaylarcasına başını salladı ve arkasına yaslandı.
Uzun süre sessizlik olmuştu. Arsel bir süre odanın içinde dolaştı ve pencerenin önünde durdu.
"Urallar ile başlattığın projeyi durduracaksın. Şu an ne durumda olduğunu bilmiyorum, bilmekte istemiyorum. Ne kadar çabuk elden çıkartırsan o kadar iyi..."
"Çok zarar ettim. Böylesi daha doğru."
"Oradan gelecek parayla yatırımcılara olan borçların bir kısmını kapatabiliriz."
"Çok fazla borcum var."
"Biliyorum."
Arsel yüzünü ovuşturarak babasının karşısına oturdu.
"Mevcut projelerin giderleri dışında başka hiçbir borcun altına girmeyeceksin."
"Tamam."
"Burada olmayacağım. İtalya'da kendime ait bir yerim olacak."
"Senin için orada ki ortaklarımızla konuşurum."
"Hayır, her şeyi kendim yapmak istiyorum."
"Ama... Piyasanın durumu ortada, sıfırdan başlamak, bu delilik!"
Arsel'in ters bakışlarının ardından Ahmet Bey huzursuzca arkasına yaslandı.
"Tamam! Buna da tamam!"
Bir süre sessizlik oldu. Ahmet Bey'in çekimser bakışları Arsel ile buluştuğunda cevabından korktuğu soruyu sordu.
"Bana yardım edecek misin?"
"Bu sana bağlı."
"Arsel ben..."
"Ben gideyim artık, Arven bekliyor."
"Bekle."
Ahmet Bey yerinden fırlayıp Arsel'i kolundan tuttu.
"Şimdiye kadar iyi bir baba olamadım biliyorum ama bundan sonra elimden gelen her şeyi yapacağım. Siz benim bu hayatta ki tek gerçeğimsiniz."
"Yapmayın Ahmet Bey ağlatacaksınız beni..."
Arsel kapıyı açmak üzere elini kapı kolu üzerine koyduğunda Ahmet Bey'in ağzından çaresiz birkaç kelime daha dökülmüştü.
"Bana baba demene engel olacak kadar kötü biri miyim ben?"
Arsel durdu.
Yıllardır olmaktan korktuğu adam karşısında acı çekiyordu ve sebebi kendisiydi.
Ona baktı, ağlıyordu.
Kollarını iki yana açtı ve oğluna sarılmak istedi.
"Bu yaşlı adamın yeniden baban olmasına izin verir misin Arsel?"
Olduğu yerde kaskatı kesilmişti. Ne söyleyeceğini nasıl davranacağını bilmiyordu. Küçüklüğünde, babasından her korktuğunda yaptığı gibi bir yerlere kaçıp saklanmak istemişti. O his kalbini sıkıştırıyordu. Gözünün önüne gelen çocukluğu babasının yanında durmuş gözyaşları içinde onu izliyordu.
Ahmet Bey, sessizliğinden faydalanarak yanına gitti ve oğluna sımsıkı sarıldı.
"Affet beni oğlum."
Babasının sadece acı vermek için kendisine dokunan elleri şimdi şefkatle sarıyordu vücudunu.
Huzursuzdu, buz kesmişti her yanı.
Ahmet Bey başını omzuna yaslamış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Dayanamadı...
Elini sırtına koydu ve rahatlaması için ona fırsat verdi.
"Sana hep benim gibi olacaksın demiştim hatırlıyor musun?"
"Hiç unutturmadın ki."
Ahmet Bey utançla başını öne eğdi.
"İyi ki benim gibi olmadın. İyi ki bana benzemedin Arsel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨ BİR BULUT OLSAM ✨
RomanceTamamlandı ☑️ Hayat her zaman güzel sürprizler hazırlamayabilir ama her kötü engelde biraz güzellikte mevcuttur.Önemli olan nasıl baktığımız. Arven,20'li yaşlarının başında,zengin bir ailenin tek kızıdır.Fakat bu ailenin işleri yolunda gitmez ve kız...