Benim için yaşar mısın?-27

209 18 4
                                    

Arsel kendine geldiğinde Eylül ve Selen pür dikkat onu izliyordu.
"Arsel,bizi duyuyor musun?"-S
"Nasılsın?"-E
Gözlerini tam olarak açabildiğinde alçıyla sarılı olan koluna baktı.
"Süpermen olasın geldi herhalde.İkinci katın balkonundan düştün.Sen sormadan anlatayım."-S
"Neler olduğunu hatırlıyor musun?"-E
"Biraz susarsanız hatırlayabilirim."
"Bak!İyi olacak demiştim.Eskisi gibi oldukça küstah."-S
"Arsel bu hale nasıl geldin hatırlıyor musun?"-E
"Hayır."
Başını tutarak yeniden gözlerini kapattı.
"Bu oldukça iyi"-S
"Şimdi biraz dinlen.Ben sana neler olduğunu daha sonra anlatacağım."
***
Arven^
Otopsi raporu sayesinde babamın yarasının birkaç günlük olduğu sonucuna ulaşılmıştı.Arsel haklıymış.
Polis de işin içine girince bizde dahil herkesin ifadesi alındı ama bir şey çıkmayacağı kesindi çünkü Eylül'ü suçlamak için elimde hiç kanıt yoktu.Olayların yaşandığı yerin adresini vermiştim fakat muhtemelen Ahmet Bey bu olaya müdahale edecek ve sessiz sedasız kapanacaktı her şey. Suçlanan taraf Özerler olunca herkes sessizleşiyordu. Kimse yüksek sesle konuşmak istemiyordu, bu kadar korktukları şey neydi? Arsel'e alay ederek sorduğum "duyanda babanı mafya sanacak." cümlem kulaklarımda çınlıyordu.
Olayın üzeri kapatılacaktı ve ben hiçbir şey yapamıyordum.
Annem acısı çok taze olduğu için bu şeylerle uğraşacak durumda değildi ve benimde kurcalamamı istemiyordu. Her şeyi olduğu gibi kabullenecek miydik? Nasıl bir ailenin içindeydim ben o da biliyor muydu?
Annem babamın cenazesinin fazla bekletilmesini istemeyip hemen defnedilmesini söyledi.
Tahmin ettiğiniz üzere Özer'lerden kimse yoktu.Olmalarını da beklemiyordum zaten.Bir tek Arsel'in yanımda olmasını isterdim.Kim bilir ne haldedir?Onu düşündükçe kalbim sıkışıyor.
Ertesi gün babamın cenaze töreni düzenlenip onu son yolculuğuna uğurladık.Ağlamaktan gözlerim acıyordu artık.Yinede durumum annemden halliceydi.
O benden çok daha kötüydü.Hayat arkadaşını kaybetmek korkunç bir şey olmalı.Arsel'i kaybetme korkusu tekrar yüreğimi sardığında nefes alamadığımı hissedip yere yığıldım.Başıma toplanan telaşlı kalabalığa bakarken gözlerimi kapatıp tüm bunların korkunç bir kabus olduğunu hayal etmiştim ama değildi.Bunların hepsi gerçekti...
***
YAZARDAN<
"Eylül Hanım,Orhan Alşan ölmüş.Poliste işin içine girmiş burada daha fazla kalamayız."
"Toparlanın en kısa sürede burdan gidiyoruz."
Tüm bu konuşmalara anlam vermeye çalışarak dinliyordu Arsel.2 gündür hiç kıpırdamadan yattığı için her yanı tutulmuş vaziyetteydi.Üstelik hafızasında koskoca bir boşlukla.Neler olduğunu hatırlamak için uğraşıyordu ama yanında bulunan insanlar ona bu konuda hiç yardımcı olmuyordu.Kapı birden açılıp içeriye Eylül girdiğinde neden bu kadar mutlu göründüğünü düşündü.
"Günaydın.Bugün nasılsın bakalım?"
Yatağın karşısında ki sandalyeye oturarak Arsel'e baktı.
"Şimdi sana neler olduğunu anlatacağım kardeşim.Hazır mısın?"
Arsel onaylamasını beklemeden devam etti.
"Sigara içmek için balkona çıkmıştın.Sanırım aşağıya bakmak istedin ve dengeni kaybedip 2. Kattan düştün.Yerde ki demir parçalarından birisi karnına saplandı."
Arsel şüpheyle ablasını süzdü.
"Daha iyi bir yalan uyduramadın mı?"
Eylül tedirgin bir kahkaha attıp Arsel'in elini tuttu.
"Buraya neden geldim?"
"Beni görmek için."
"Beni aptal yerine koyma.Senin için gelmeyeceğimi biliyorum."
"Belki de hafızan sana küçük bir oyun oynuyordur kardeşim.Sen bana çok düşkünsün.Olamaz,yoksa bunu hatırlamıyor musun?"
Arsel elini çekip karnına koydu. Konuşmaları Selen'in girmesiyle bölünmüştü.
"Demek uyandın sevgilim."
"Ne sevgilisi lan?"
"Beni hatırlamıyor musun?!"
"Senden ayrıldım ben!"
"Biz o problemi çözdük ya hayatım."
"Siz kafayı mı yediniz ?"
"Sakin ol kardeşim. Biraz uyu,yavaş yavaş hatırlayacaksın zaten kendini fazla zorlama."
Selen ve Eylül dışarıya çıktıktan sonra Arsel yattığı yerden güçlükle doğrulup üzerinde ki örtüyü attı.
Ayağa kalkıp dengesini kurabildikten sonra koltukta duran hırkasını giyip kapşonunu geçirdi.Buradan çıkması gerekiyordu evet ama nereye gidecekti.Yeni bir evde yaşadığını hatırlıyordu hatta bir de kız vardı yanında...Arsel birlikte yaşadığı kızın adını hatırlamak için hafızasını yokladığında ismi kendiliğinden çıkmıştı ağzından,Arven...
Peki ev nerede?
Bunu da yolda düşünmeye karar verip
Yavaşca kapıyı açtı ve koridoru kontrol ettikten sonra odadan çıktı...Tüm kemikleri kırılıyormuşcasına bir ağrı vardı her yerinde ve buradan çıkmak düşündüğünden daha zor olacaktı.
Yerden duran taşlardan birini alıp ilerlemeye devam ederken kapısı açık bir odanın biraz gerisinde durdu içeride kendisi hakkında konuşuyorlardı.
"Arsel'in durumunu kendi lehimize çevirebiliriz.Orhan öldü zaten.Kimse sadece bir kişinin ifadesiyle bizi içeri tıktıramaz Eylül sen bir Özer'sin bunu kullan biraz."
"Evet ama Arsel'in hafızası yerine gelirse ne yapacağız?Pimi çekilmiş bombadan farksız durumda."
"O halde hafızasını yerine biz getireceğiz."
"Bilgisayar mı bu çocuk Selen?Sadece istediğin şeyleri hatırlamayacak!Burada olan her şeyi hatırlayacak!Arsel'i kendi tarafımıza çekmemiz için 3 kere daha hafıza kaybı geçirmesi gerekir."
Arsel hızlıca kapının önünden geçip güçlükle koşmaya başladı.
Bir kolu zaten alçıda olduğu için fazla hızlı değildi.Diğer eliyse hemen karnına gitmişti.
"Kaçıyor!Gitmesine izin vermeyin!"
***
Arven^
3 gün olmuştu ve Arsel'den hâlâ haber yoktu.Koca evde tek başımaydım.Ağlamaktan başka yaptığım hiçbir şey yoktu.
Yine magazine haber olmuştum.Gazeteler Arsel ve ailesinin cenazede olmadıklarını öğrenip haber yapmışlardı.Yatağın içinde acıyla yuvarlanırken telefonum çaldı.Arayan Meltem Özer'di
"Efendim?"
"Merhaba Arven bugün müsaitsen şeninle konuşmak istiyorum."
"Üzgünüm Meltem Hanım.Bugün kendimi iyi hissetmiyorum.Hatta önümüzde ki 50 yıl da hissetmeyeceğim."dedikten sonra bir şey söylemesini beklemeden telefonu kapattım.Onların da Arsel'den haber almaması acaba iyi bir şey miydi?Sonuçta kötü bir şey olsa ilk onlar öğrenir değil mi?
Biraz uyumak belkide iyi gelecek.Perdeleri çekip içeriye hiç ışık girmeyecek şekilde ayarlayıp yattım.2 saat anca uyabilmiştim.İşin kötü tarafıysa Arsel hâlâ dönmemişti...
***
YAZARDAN<
"Nasıl bulamadınız!Ulan 5 herif bir adamı bulamadınız mı?!Üstelik yaralı,en fazla nereye gitmiş olabilir!Defolun!Onu bulmadan gelmiyorsunuz!"
"Efendim burayı hemen boşaltmamız gerekiyor,polisler yolda."
"Hiç kimse bir yere gitmeyecek.Ben her şeyi halledeceğim.Siz Arsel'i aramaya devam edin."
Eylül çıldırmak üzereydi.Arsel yer yarılmış da içine girmişti sanki.
^^^
Uzun süre yürüdükten sonra dinlenmek için iki duvat arasına saklanmıştı Arsel.
Duvara yaslanıp nefesini kontrol altında tutmaya çalışıyordu ama her nefes alışında kemikleri birbirine giriyordu.
Olduğu yere çöküp çektiği acıyı hissetmemeye çalıştı.
Başını duvara yasladığı anda duvardaki havalandırma boşluğunu gördü.O an gözünün önünden birkaç şey geçmişti.Arven'i hatırlamıştı.Onunla buradan ayrıldıklarını.Öyleyse havalandırmayı kullanarak buradan çıkabilirdi...
Oturduğu yerden güçlükle kalkıp az ilerde ki sandalyeyi kullanarak yukarıya çıktı.Dar ve oldukça havasız bu yerde ölmeden dışarıya ulaşırsa eğer gerisi çok kolay olacaktı.Hayır aslında olmayacak sadece kendini motive etmeye çalışıyor...
İçerisi zaten dar ve havasızdı,bu da yetersizmiş gibi karnından süzülen kan yavaş yavaş yere damlamaya başlamıştı. Havalandırmanın sonuna geldiğinde dışarısı toz duman içindeydi.
"Onu bulmadan dönmeyeceksiniz duydunuz mu?!" Selen'in birkaç kişiyi azarladığını gördüğünde huzursuzca arkasına yaslandı.
Buradan çıksa bile araba yoktu.
"Arabayı nereye koydum acaba?" ceplerini yoklayıp düşündü.
Gitmeden önce Arven'e bir şeyler vermiş miydi?
"Arabayı mı verdim lan acaba?Aferin bana."
Ortalık sakinleşince boşluktan çıkıp yürümeye başladı.
Karnında ki acının şiddeti yürüdükçe daha da artıyordu ve yoldan geçen tek bir araba bile yoktu.
"Eğer yaşarsam şehir çıkışlarına taksi durakları yaptıracağım."
Söylene söylene ilerlemeye devam ederken hava kararıyordu.Bir saate yakın bir sürenin sonunda yürüyecek hali bile kalmamıştı artık.Yerde bulduğu bir çubuktan destek alarak kendini yola attıktan kısa bir süre sonra yere düştü.Asfaltın soğukluğu biraz olsun kendinde kalmasına yardım ediyordu ama bu çok sürmedi.
Uzaktan gelen bir arabanın farı yolu aydınlattığında o çoktan kendinden geçmişti.
***
ARVEN<
Titreyerek yatakta yatıyordum.Son 3 gündür uyuduğum uyku toplasam 5 saati geçmezdi.
Telefonumun sesi beynimin içinde yankılanırken önce telefonumu sonra kendimi yok etmek istemiştim.Hiç var olmamış gibi.
"Arven,Arsel ile konuşmak istiyorum ama telefonuna ulaşamıyorum.Senin yanındaysa telefonu verir misin?"
"Değil!O,onun... Biraz kafa dinlemek istedi.Evde değil."
"Öyle mi?Nereye gitti?"
"Bilmiyorum.Söylemedi... Sadece rahatsız edilmek istemiyormuş."
"Pekâlâ.Dönünce beni aramasını söyler misin?"
"Elbette.Ben,görürsem söylerim."
Üretecek bahaneler bulmam gerekiyordu.Arsel'in yokluğunu fark edecek ilk kişi elbette annesiydi ve onu yalanlarıma inandırmak kolay olmayacaktı.
****
YAZARDAN<
"Demek bulamadınız.Öyle mi?"
"Her yere baktık efendim.Hiçbir yerde yok."
"Hiçbir yerde yok demek.Kuş olup uçtu yani."
"Efendim..."
"Çıkın dışarı!"
Selen ve Eylül,Arsel'in ortadan kaybolmasıyla büyük bir korku içerisine girmişlerdi.Polislere yüklü miktarda para ödeyip bu olayın sessiz sedasız kapanmasını sağlanmıştı ama Arsel'in olanları hatırlaması durumunda her şey tersine dönebilirdi.
"Bir şeyler yapmalıyız.Bir plan?"
"Ne yapabileceğiz ki.Arven,Arsel'i bizden önce bulursa işimiz biter ki bu ihtimal çok yüksek.Bittik biz!"
"Buldum!Bütün tepkileri Arven'in üzerine çekeceğiz.Arsel'e en muhtaç olduğu zamanda da hiç beklemediği bir şeyle karşılaşacak.Arsel zaten bir şey hatırlamıyor bizim hakkımızda bir şey söylemez.Onu Arven'den önce bulup bizden yana olmasını sağlamalıyız."
"Hayal dünyasında yaşıyorsun Arsel sadece hafızasını kaybetti,zekasını değil.Özünde hâlâ aynı Arsel nasıl sağlayacağız bizden olmasını?"
"Ya sevdiği kadın ona ihanet ederse?"
Eylül,Selen'i şüpheyle süzdü.Aklından geçen şey her neyse onları kurtaracak bir şeydi.
***
Ahmet Bey son günlerde oğlunun üstüne çok gittiğini düşünmüş vicdan azabı içerisinde onunla konuşmak istemişti fakat kaç kere aradıysa da ona bir türlü ulaşamamıştı.Yine nerede içiyor kim bilir diye düşünürken odasına Eylül girdi.
"Baba!Arsel vurulmuş!"
"Ne!Kim?Kim vurmuş!Yaşıyor mu ?"
"Orhan'ı neden bize böyle yaptığını anlatması için tehdit etmiştim.Arsel beni yalnız bırakmak istemedi ve benim yüzümden...Baba her şey benim yüzümden oldu.O adam Arsel'i öldürtmek istedi!" Eylül ağlamaya başladığında Ahmet Bey kızına sarılıp onu teselli etti.
"Sakin ol.Arsel nerede?"
"Bilmiyorum."
"Ne demek bilmiyorum?!"
"Biliyorsun bizim aramız o kadar iyi değil.Her yeri aradım ama yok!Bulamadım,Arven'in onu bizden önce bulmasından korkuyorum baba.Babasının intikamını almak isteyebilir."
Ahmet Bey telaşla şirketten çıkmıştı.Yoldayken eşini de arayıp onu Arsel ve Arven'in evine çağırdı.
Duyduğu haberle kahrolan Meltem Hanım Ahmet Bey'den daha önce eve varıp kapıya dayandı.
"Arven,kapıyı aç!Konuşmamız gerek!"
***
Arsel gözlerini açtığında beyaz parlak bir ışık tam karşısında duruyordu.
"Nihayet uyandın.Öldüğünü sanmıştım."
"Nerdeyim ben?"
"Hastanedesin ayol nerde olacaksın.Seni yolda buldum.Pek iyi görünmüyordun.Dikişlerinde açılma olduğunu söyledi çirkin doktor ama şimdi iyisin merak etme."
Arsel koluna takılmış olan serumu çıkartıp yataktan doğruldu.
"Deli misin sen be?!Bu halde nereye gideceksin? Her yerini de kırmışsın zaten. Doktor kafa travması var bir şey hatırlamıyordur dedi ama polis amcalar ifadeni alacak." konuşurken kırıtıyor muydu bu adam ne.
"Neden?"
"Ayol sen nasıl yaralandığını hatırlamıyor musun?Kurşun yarası bu.Doktor polise haber verdi. Birazdan burada olurlar."
Arsel Eylül'ün anlattıklarıyla duyduklarının aynı olmadığını anladığında kendisine yalan söylendiğinden emin olmuştu.
"Gitmem gerekiyor."
Ayağa kalktığında başı dönünce bir süre duvardan destek alıp gözlerini kapattı.
"Ay nereye gideceksin bu halde çılgın şey? Kafayı kırmışsın sahiden ayol. Canına mı susadın sen,yatman gerek."
Kollarından tutarak kendisini yatağa yatırmak isteyen adamın gözleri zevkle açıldı.
"Ay kaslıymışsın da kız sen."
Gözlerini açtığında masada duran kalemi aldı,telefon numarasını yazmaya hazırlanırken hafızasındaki koca boşluğun esiri oldu.Telefonunu hatırlamıyordu ki.
"Bak sen ne yap biliyor musun?Şöyle bir hafta sonra falan Özer holding'e gel.Ben seninle ilgileneceğim tamam mı?"
"Ay sen beni salak mı sandın tatlı çocuk.Oraya gidipte ergen kızlar gibi Arsel evlen benimle diye bağırayım mı?Ay zaten laf aramızda çiroz bir kızla evlendi.Evlenmese sanki bana mı bakacaktı o yavru. "
"Evlendi mi?"
"Ay sorma,kız da sosyetik aynı kendi gibi.Bir gösteriş bir abartı ki sorma iyi reklam yaptılar vallahi."
"Nerede yaşadıklarını biliyor musun?."
"Ayol sende takıldın şu conconlara.Gel sana bir şeyler ısmarlayayım hem laflamış oluruz,adın neydi bu arada."
"Arsel."
"Arsel mi?!Aman Yarabbi gerçekten sen misin?Aklıma da gelmişti kızz. Yüzün gözün ne hale gelmiş yaa dövdüler mi yoksa kız seni? Ay bak kim vurduya gitmiş dalyan gibi delikanlı.Sana biraz daha dokunabilir miyim?"
Arsel kendisine doğru yabani bakışlarla yaklaşan adamdan uzaklaşıp odadan çıktı.Genç adamsa onun arkasından bakakalmıştı.
"Gerçekten Arsel Özer miydi yani?Ohaa inanamıyorum bunu hemen paylaşmam gerek."
^^^
Arsel hastanenin önünden bir taksiye bindi.Evin nerde olduğunu hatırlamıyor olması ne kadar kötü bir durumdu böyle.
"Kardeşim telefonunu iki dakika kullabilir miyim?"
"Al abicim telefon senin küpeğin olsun beya."
Şans ona gülmüştü ki taksicinin telefonu internete girebiliyordu.
Arven ile yaşadığı evin adresini araştırdı.Biraz zahmetli bir araştırma olmuştu ama nihayetinde evi bulmuştu.Bu gazetecilerde ara sıra işe yarıyordu...
^^^^
ARVEN<
Meltem Hanım gözlerini pörtleterek bana bakıyordu.
"Arven bana doğruyu söyle!Arsel nerede?!Oğlum nerede!"
"Yemin ederim bilmiyorum!"
"Nasıl bilmiyorsun!"
O sırada içeriye Ahmet Bey ve Eylül girmişti.
"Arsel nerede çabuk söyle!Yoksa öldürürüm seni!"-E
"Sen hangi yüzle geliyorsun buraya!Arsel'in nerde olduğunu çok sevgili kızınıza sorsanıza! Eminim onu son gören kişi Eylül'dü!"
"Ne diyorsun lan sen!Babanla ikiniz birlik olup oğluma kumpas kurdunuz değil mi?Konuş!"
Gözlerimden yaşlar boşalıyordu resmen.Ahmet Bey beni boğazımdan tutup duvara yapıştırdığında ağlamam dahada şiddetlendi.
"Oğlum baban yüzünden ölebilir ve eğer bu söylediğim şey olursa seni öldürmeyeceğim Arven.Ölmek için yalvaracaksın ama seni öldürmeyeceğim!"
"Ahmet yapma!"
"Son kez soruyoruz Arven.Arsel'in yerini söyle,!"-E
"Gerçekten bilmiyorum inanın bana nerde olduğunu bilmiyorum!"
"Arven yalvarırım işimize yarar bir şeyler söyle!Durumu ciddi olabilir!"-M
Aralarında en ılımlı yaklaşan yine Meltem Hanım'di.Tabi boğazımı yengeç gibi kavrayan kocası Ahmet varken bu bile içimi rahatlatmıyordu.
"Neden kızınıza sormuyorsunuz , o her şeyi biliyor! Terk edilmiş hastaneyi anlat Eylül! Babama yaptıklarını anlat!"
O sırada kapı açıldı ve akabinde Ahmet Bey'in boğazımda ki eli gevşedi.Duvardan kayarak yere düştüm.Ben nefes almaya çalışırken hepsi put kesilmişcesine kapıya bakıyordu.
"Arsel!"
"Ne oluyor burada?"
Yerden kalktığım gibi gidip ona sarıldım.Kolunu belime doladığında burnumu boynuna sokuşturup kokusunu doya doya içime çektim.
"Arsel iyi misin?"-M
"İyiyim."
"Vurulduğunu söylediler."-A
"İyiyim dedim."
"Koluna ne oldu?Ne hale gelmişsin oğlum kim yaptı sana bunu?"-M
"Doğrusu bunu bende merak ediyorum ama hatırlamıyorum.Eylül balkondan düştüğümü söyledi ama görünüşe göre bazı noktaları atlamış."
"Kardeşine bunlar olurken orada mıydın Eylül?!"-M
"Ben..."-Eylül
"Bu konuyu daha sonra tartışırsınız,şimdi benim sorularıma cevap verin, az önce gördüklerim için bir açıklama istiyorum. Siz ben yokken Arven'e böyle mi davranıyorsunuz?"

✨ BİR BULUT OLSAM ✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin