Bunlar güzel günlerimiz-63

162 13 1
                                    

Kalbim fırlayacak gibi çarpıyordu.
Tırnaklarımın kenarlarında ki etleri kemirmekten kanatmak üzereydim.
Nereye gitmiş olabilirdi ki çıkalı sadece yarım saat olmuştu ama sanki 10 saat gibiydi.Evin içinde bir sağa bir sola gezinirken karnıma giren derin bir sancıyla iki büklüm kaldım.Sema bende ki anarmol hali fark edip yanıma koştu.
"Efendim iyi misiniz?"
"İyiyim iyiyim şey oldu birden.Kramp...Ahh!Çok acıyor!"acıyla karnımı tutmayı sürdürdüm.
"Ay Allah korusun bebeğe bir şey mi oldu yoksa?Geçin oturum şöyle,anam hiç yerinizde durmuyorsunuz ki bir sağa bir sola..."
"Sema sende felaket tellallığı yapma Allah aşkına ya.Geçer birazdan."
Sema tekrar doğrulmama yardım ederken Arsel geldi.Hissettiğim acı yüzüme nasıl yansıdıysa artık hemen anlamıştı bir şeyler olduğunu.
"Ne oldu!?"
"Ben...."
Bingo!!
Bu durumu kendi lehime çevirip Arsel'i doktora götürmeyi ikna edebilirim!Allah'ım çok zekiyim.Azıcık blöf yapacaktım.
"Bir ağrı saplandı karnıma.Ah!Bak yine,çok canım acıyor."
Ayy ama ben kıyamam ki buna yaa.Nasıl da korktu,gözümün içine bakıyor.
"Ne yapmamı istersin?Senin için ne yapabilirim?"
Kolumu omzuna atıp ondan destek aldığımda beni kucağına aldı.
"Öleceğim galiba!"
Evden bir çıkışımız var ki,beni arabaya nasıl götürdü ben bile anlayamadım.
2 dakikada hastaneye geldik.Tekerlekli sandalyelerden birine oturup sızlanmayı sürdürürken beni doktorun odasına bodoslama sokuverdi.
Allah'tan içeride hasta yoktu.
Şaşkınlıkla bize bakan doktora gerekli açıklamayı yaptıktan sonra Arsel,hasta yakınları için ayrılan odaya geçti.
Başta blöf değildi evet o yüzden muayene olmak işime geliyordu.Birazcık durumumu abartmış olabilirim tamam ama ne yapayım anacım bu çocuğu başka türlü getiremiyorum buraya.
Birkaç dakika içerisinde orada kalamayıp yanımıza geldi.Endişeyle bir bana bir doktora bakıyordu.
"Eminsiniz değil mi?Bir şeyi yok."
"Eminim beyfendi eşinizde bebeğinizde gayet iyi."
Heyecanla atıldım.
"Cinsiyeti belli mi?"
Karnımda gezdirdiği cihazın da etkisiyle biraz gıdıklanıyordum.
"Kız.Utangaç mı utangaç bir kızınız olacak."
"Kız mı?!!"
Küçük çaplı bir sevinç patlaması yaşarken heyecanla Arsel'e döndüm, donmuş kalmıştı.Tutuğum elini sıkıp onu kendine getirdim.Yüzünü avuçlarımın arasına alıp gözlerine baktım.
"Kızmış."
Doktor ultrason fotoğrafını bize uzattığında Arsel benden önce davrandı.
Bir süre gözlerini kırpıştırarak beni izledikten sonra yarım ağız gülümsedi.
"Kızımız mı olacak?"
Ayy Allah'ım kızımız dedi.Kızımız dedi!İlk kez ilk kez!Allah'ım galiba kalp krizi geçiriyorum.
"Evet!Bizim kızımız."
Dudaklarına küçük bir öpücük kondurup ona sarıldım.Mutluluk buydu.Onun ağzından ilk kez bebeğimizi sahiplendiği bir cümle duymak...
***
Yazardan*
Arsel fotoğrafta geçen adamın kim olduğunu bilmiyordu ama şüpheleri vardı.
Bunu doğrulamak içinde Semih Ural'ın şirketine gitmişti.
Sekreter Arsel'e patronunun müsait olmadığını söyleyesede o duymazdan gelerek kapıyı bile çalmadan içeriye girdi.
"Ooo kimleri görüyorum.Ortak nasılsın görüşemiyoruz hiç.Eh malum şirkette yoksun artık."
Arsel falsolu bir yumruğu Semih'in suratına geçirdiğinde Semih yere düştü.
"Sen planladın değil mi lan her şeyi!Sen öldürdün Emre'yi!"
"Dur biraz sakin ol.Bak herkes hata yapabilir bunda hiçbir sıkıntı yok,ama kendi hatanı başkasının üzerine atamazsın."
"Ne diyorsun lan sen?!"
Arsel Semih'in yakasına tekrar yapıştığında içeriye birkaç adam girdi.
"Tamam çocuklar sorun yok.Konuşuyoruz sadece."
Arsel gözlerini Semih'ten ayırıp etrafındakilere baktı.Hepsi Semih'in lafıyla az önce Arsel'e doğrulttukları silahlarını bellerine geri soktular.
"Elinde hiçbir kanıt yokken bunu ispatlaman mümkün değil Arsel."
Ellerini yakasından çekerken gülümsedi.
"Bir kanıtın lafı mı olur Semih'cim."
Arsel odadan çıkacağında kendisine kapıyı açan adamın elinde ki izi fark etmişti.Bu fotoğrafta gözüken el ile birebir uyuşuyordu.Artık tamamen emindi.Emre'nin katili burada,bu odadaydı...
***
Arven*
Aradan birkaç gün geçmişti.Arsel ile o gün ne yaptığı konusunda hiç konuşmamıştık.
Yine bir sabah erkenden uyanıp kahve yaptıktan sonra bahçeye çıktım.
Likor yerdeki yapraklarla oynuyordu ve onu izlemek beni rahatlatıyordu.
"Günaydın."
"Günaydın.Yine erken kalkmışsın."
"Midem bulanıyor,uyuyamadım."
"Şimdi nasılsın?"
"Daha iyiyim."
"Milano'dan ev almak istiyorduk hani.Eğer hâlâ istiyorsan hemen bugün ilanlara bakabiliriz."
Birden yüzüme yayılan kocaman gülümseyle kalakaldım.Bu harika bir fikir!Ama dur bir dakika.Bunca karışıklığın arasında bunun sırası mıydı?
"Bu harika bir teklif ama..."
Kaçıyor muyuz?!Resmen kaçıyoruz!
"Arsel kaçıyor muyuz?"
"Hayır.Bunun ismi kaçmak değil.Kendimize yeni bir hayat kuracağız.Sadece üçümüz.Her şeyi herkesi arkamızda bırakalım."
Öylesine güzel konuşuyordu ki.Kanıma girmişti hemen.
"Peki annen ve baban ne diyecek bu duruma.Annen..."
"Şimdi,o durum şöyle oluyor.Hayatlarımıza yeterince müdahale ettiklerini düşünüyorum.Artık sıra bizde."
"Böylesi içime hiç sinmeyecek.Biliyorsun şu an her şey çok karışık.Şirketin aleyhine olacak her şeyden sen sorumlu tutulacaksın."
Arsel derin bir nefes alıp elimde ki bardağı yere koydu ve ellerimi tuttu.
"Arven,eğer burada kalırsak çok kötü şeyler olacak.Korktuğum insana dönüşmek istemiyorum.Lütfen bana yardımcı ol, kabul et ve gidelim buradan."
Elimi yeni çıkmaya başlamış sakallarında dolaştırdım. Gözleri yavaşça karnıma doğru kaydığında çekinerek elini koydu.
"O doğduğunda her şeyin geride kalmış olması gerekiyor."
"Düşüncesi bile güzel."
"Kararın nedir?"
"Pekala. Kim ne derse desin. Bu bizim hayatımız."
Yanıma oturduğunda koklayarak başımdan öptü.
Omzuna yaslanıp karnımda ki elini tuttum.
"Kızımız seni çok seviyor."
"Bende onu çok seviyorum."
Karnımda ki küçük kıpırtıları hissettiğimde anlayıp anlamadığını görmek için ona baktım. Gözleri ışıldamıştı aniden bana öyle heyecanlı bakıyordu ki.
"Hissettin mi?"
Önümde diz çöküp iki elini de karnıma koyup bekledi. Yüzüne yayılan gülümsemeyle karnımdan öptü. Öyle güzel bir andı ki bu. Hayatımdaki bütün acılara bedeldi.
"Her şey çok güzel olsun sevgilim."
***
İnternette ki ilanları incelemekten ve bir yandan iştahla yediğim elmadan fırsat buldukça, koltuğun tepesine tünemiş pür dikkat telefonuyla ilgilenen, Arsel'i izliyordum.
"Ciğer görmüş kedi gibi neye bakıyorsun öyle sevgilim?"
"Hesaplarıma."
"Hesaplarına mı?" deyip alaycı bir şekilde güldüm.
"Yalancı."
Bir şey söylemeyince yanına gidip telefonuna baktım.
"Banka hesaplarımın hepsini kapatıp başka bankalar ile çalışacağım."
"Neden?"
"Babamın el koyma ihtimalı olan her şeyi güvende tutmalıyım."
"Anlıyorum."
Elimdeki koca elmadan bir ısırık daha alıp yeniden Arsel'e baktım.
"Peki gitmeden önce ona söyleyecek misin?"
"Hayır, yani belki. Bilemiyorum, durum ne gerektirirse."
"Aşkım sence bebeğimiz kime benzeyecek?"
"O kadar hızlı konu değiştiriyorsun ki sana yetişemiyorum."
"Arsel elmadan reçel olur mu sence?"
"Patlıcandan bile reçel yapmışlar, elmanın lafı mı olur?"
"Annem bana hamileyken hep karpuz reçeli yermiş biliyor musun? Hihh!"
Verdiğim tepkiden sonra Arsel endişeyle telefonu atıp bana baktı.
"Ne oldu?!"
"Bir sorunumuz var?"
"İyi misin?"
"Canım karpuz çekti."
"Karpuz mu?"
"Evet ya şöyle kıpkırmızı sulu sulu.. Ayyy Arsel çok fena aşeriyorum bak."
Dudaklarımı yalarken elimdeki elmayı bir kenara bıraktım ve canımın ne kadar istediğini daha iyi anlatabilmek için Arsel'e biraz daha yaklaştım.
"Neeey?!"
"Aşeriyorum. Hamile kadınların canının bir şey çekmesi yani, aşermek. Hiç duymadım deme, annende o potansiyeli görüyorum."
"Duydum tabi ama... Arven Aralık ayındayız, bu mevsimde karpuzu nerden bulacağım?"
"Hadi aşkım yaparsın sen ya. Lütfeeeen beni mi kıracaksın, bak çok canım çekti diyorum noluuuurr. Çocuğumuzun bir yerine bir şey olur sonra. Bununla yaşayabilir misin? Ya bir yeri eksik olursa 'Baba benim şuram neden yok?' derse anneciğine karpuz almadım diyebilecek misin?"
Arsel dehşet içinde bana bakıyordu.
Gözlerini kırpıştırarak söylediklerimi sindirmeye çalıştı ve ardından ateşim var mı diye kontrol etti.
"Cereyanda falan mı kaldın acaba?"
"Karpuz diyorduk ?"
***
Tam 3 saat boyunca market mi dersiniz manav mı her yerin altını üstüne getirdik. En sonunda yol kenarında ki bir serada durduğumuzda. Ben sera sahibine bakınırken Arsel bir kaç karpuzu kaptığı gibi arabaya koydu.
"Arsel böyle izinsiz almak pek hoş olmadı sanki ha?"
Bir sigara yakıp etrafına bakındı.
"Sanırım birileri geliyor."
Kısa bir sohbetin ardından aldığımız Karpuzların borcunu ödeyip oradan ayrıldık. Her ihtimale karşı bana akşama kadar karpuz yedirtmişti.
Böyle giderse çocuğumuzun eksiği değil fazlası olacaktı. Bunlardan biri göbek mesela, karpuz göbek...
Uyarı:  Hikayenin iki tür finali vardır.
Mutlu son için alternatif 64'ten, mutsuz son için "Mutlu son dediğin sadece masallarda olur" bölümünden devam ediniz.

✨ BİR BULUT OLSAM ✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin