Ormanı sev yeşili koru!?-11

246 20 1
                                    

Gülerek elini boynumdan çekerken bende derin bir nefes aldım.Boyu benden birazcık uzun olduğundan bana tepeden bakıyordu.
"Düşündüğümden daha salaksın. Bu da sarışınların aptal olduğu yönünde ki teoriyi doğrulamış oluyor sanırım." dedikten sonra birkaç adım gerileyip bir sigara yaktı.
"Geliyor musun sarışın?"
O ormanın içinde ilerlemeye başlarken ben nefesimi düzene koymaya çalışıyordum. Aklımdan geçen tek bir soruydu. Bu ormandaki ayılar, tilkiler, kurtlar mi beni daha çabuk öldürür yoksa Arsel mi?
---
1 saat boyunca ormanda salak salak yürümüş olup 3 kez Arsel'e daire çizdiğimizi söylemiştim fakat beni dinlememişti.
"Bu ağacı az önce görmüştüm. Haklı çıktın sarışın ama hala salaksın."
"Sen çok zekisin sanki. Buradan 4.geçişimiz ve sen bunu daha yeni anlıyorsun."
"Etrafa bir baksana 2 metre uzağına gitsem beni göremezsin. Her yer çok karanlık ve sen çok konuşuyorsun. Senin yüzünden başımı çarptım, bunun bir yan etkisi olacak elbette."
"Benim yüzümden ha? Beter ol inşallah!"
Sinirden delirmek üzereydim adeta. Yerden aldığım taşı ona attığımda kılpayı sıyırıp geçti.
"Yürek mi yedin sen? Kurda kuşa yem olmak istiyorsun herhalde."
"Beni koruduğunu mu sanıyorsun?"
"Aynen öyle. Ben olmasam burada 10 dakika bile duramazsın."
"Günün sorusu, böcek fobisi olan cesur kahramanımız Arven'i gerçekten koruyabilecek mi?"
"Pardon haklısın. Aslında sen beni koruyorsun." elinde tuttuğu çubuğu bir kenara attıktan sonra devam etti.
"Sendeki çeneyi duyan hayvanlar korkudan nereye kaçacağını şaşırır."
Başka bir yöne doğru yürümeye başladığında arkasından bağırdım.
"Tamam görelim bakalım ne kadar dayanıyormuşuz!"
Aptal çocuk. Aptal Aptal Aptal!
Sinirle onun aksi istikamete doğru ilerlemeye başladım.
İnşallah ayılar kovalar seni.
---
Yarım saatin sonunda artık ayaklarımda derman kalmamıştı. Sahidende her yer çok karanlıktı ve benim şarjım bitmişti.
Bir ağacın dibine çöküp gökyüzüne baktım. Yıldızlar, uzansam dokunacakmışım gibiydiler.

Yorgunluktan yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yorgunluktan yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu.
Orada kaç saat oturdum bilmiyorum fakat Arsel'in gelmesiyle uyandığım kesindi. Uyku sersemliğiyle "Ne işin var senin burada?" demiştim. O ise yanıma oturup hiçbir şey söylememişti. Yorgunluğunu görmesemde hissedebiliyordum. Bir süre sonra başım istemsizce onun omzuna düştü ve kalan uykuma orada devam ettim.
***
Kuş cıvıltılarını duyuyordum ve yaprak hışırtılarını. Bu güzel harmanlanmayı ise bir silah sesi bozmuştu. Çığlık atarak yerimden sıçradığımda Arsel'e sımsıkı dolandım.
"Ne oluyor ya?!"
Arsel gözlerini ovuşturduktan sona bana döndü.
"Avcılardır."
Üzerindeki ellerime baktığında güldü. Kendimi geriye çekip birbirine girmiş saçlarımı düzelttim.
"Denize düşen yılana sarılırmış." dedim bozuntuya vermeden.
"Bilmez miyim?" dedikten sonra ceplerini yoklayıp sigarasını çıkarttı.
"Şunu içmeden duramıyorsun değil mi?"
"Sanane."
"Rahatsız oluyorum."
"Şunu bil ki sarışın. Sigaranın öldürme potansiyeli senin yanında hiçbir şey. Ayrıca rahatsız oluyorsan dumanın gelmeyeceği tarafta durabilirsin."
Kalkmam için elini uzattığında yerden destek alarak kalktım ve onu beklemeden yürümeye başladım.
"Cimcime bu sabah biraz gergin galiba."
Söylediği şeyleri duymazdan gelerek yürümeye devam ettim. Nasıl bu kadar gıcık ve sinir bozucu olabilirdi?
Açlıktan başım dönüyordu ve sanki koşu bandında yürüyormuşum gibiydi. Yürüyorum evet bunda hiçbir problem yok.Fakat yerimde sayıyorum.
"Arsel nerede bu yol Allah aşkına ya?"
"Ooo konuşmaya karar verdin galiba cimcime." Yanağımdan makas alıp zevzek zevzek gülerken sinirden gözüm seğiriyordu.
"Oradan bakınca burayı çok iyi bilen biri gibi mi görünüyorum?"
"Ben çok acıktım. Kafam çalışmıyor şu anda ve daha fazla yürüyebileceğimi de sanmıyorum."
"Ha normalde çalışıyordu yani."
"Bana bak çocuk. Seni şuraya yatırır çiğ falan demez yerim. Beni sinirlendirmeyi kes ve yiyecek bir şeyler bul!"
"Hah bir yamyamlığın eksikti! Buraya düşmemize sebep olan sensin! Neden sen bulmuyorsun? Ben burada bekliyorum."
"Seni pis ilkel yaratık! İlk çağdaki insanlar bile senden daha medeni!"
Saçlarımı toplayıp uzunca bir dal bulduktan sonra yürümeye devam ettim. Yiyeyecek bir şeyler elbet olacaktı değil mi?
---
1 saat boyunca gezindikten ve birkaç ağacın tepesine çıkıp düşme tehlikesi atlatmamın ardından elim boş bir şekilde Arsel'in yanına dönmüştüm. Oraya geldiğimdeyse yine bir sinir atağı geçirecektim. Arsel ateş yakmış ne olduğunu bilmediğim bir şeyi pişiriyordu.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?!"
Benim aksime olağanüstü bir sakinlikle saçımı işaret etti.
"Saçında yaprak var."
"Evet! Olur tabi. Ben ağaç tepelerinde gezerken sen burada..!"
Sakinliği beni çıldırtmak üzereydi.
"Bunu ben bulmadım sarışın avcılar getirdi."
"Neden beni çağırmadın ?!"
"Geldin işte."
Sinirden çığlık atıp ayağımı yere vurdum.
"Senden nefret ediyorum!"
Güldü
"Birazcık sus motorun soğusun. Al ye şunu?"
"Ne bu?"
Arsel bana bezgince baktıktan sonra uzattığı çubuğu aldım. Kokusu çok kötü olmadığı için minik bir ısırık aldım.
Karnımızı doyuracak bir şeyler bulduğu için bu kadar huysuz davranmamalıyım diye düşünerek sordum.
"Başın nasıl?"
"Ölmeyeceğim, sevinme."
Onu taklit ettikten sonra etten biraz daha ısırdım. Avladıkları şey her neyse tadı o kadar da kötü değildi. O ateşi söndürdükten sonra yeniden yürümeye başladık ancak aklıma takılan bir şey vardı. Ona döndüm.
"Umarım avcılara yola nasıl çıkabileceğimizi sormayı akıl etmişsindir." dedim.
"Olamaz bunu nasıl düşünemedim acaba." dedi alaycı bir tavırla. Tam o sırada ayağım bir dala takılmış Arsel'in beni tutma çabasına rağmen yere kapaklanıp başımı çarpmıştım. Yine o aynı, bilindik karanlık beni içine çekmişti.

✨ BİR BULUT OLSAM ✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin