Kalk gidelim bu şehirden-35

213 18 2
                                    

***Birkaç ay sonra
Arsel kendini biraz toplayabildiğinde bende kendimi psikolojik açıdan daha iyi hissediyordum.Yaklaşık 3 haftaya yakın bir süredir dışarıya çıkmıyorduk.Yine böyle bir günde ikimizde karşılıklı duran koltuklara yatmış,yayılır vaziyette televizyona bakarken çıkan pizza reklamıyla tuhaf bir diyolag başlatmıştım.
"Sanırım spora başlamalıyım."
Arsel gözlerini devirerek beni süzdü.
"Yanaklarım şişmiş değil mi?"
"Değil."
"Yatmaktan göbek yaptım ama?Popuşum falan büyüdü."
Aynı umursamaz tavırla bana bakmadan"Arven hâlâ aynısın." dedi.
"Dinlenmesi gereken sendin ama senden çok ben yattım ha.Sen var ya çok fenasın."
"Hiçbir şey yapmadan bile suçlu çıkabiliyorum. Aştım artık kendimi."
"Yok yok ben baya göbek yaptım. Sen beni sürekli gördüğün için böyle söylüyorsun. Uzun süredir görmeyen biri olsa eminim öyle düşünmez."
Arsel bana boş boş bakarken susmam gerektiğini anlayıp televizyon izlemeye devam ettim.
O sırada kapı çalmıştı ve gelen Ece idi.
"Arveeenn aşkımmm ayy nasıl özlemişim!"
Ece'nin çığlığı ve ardından gelen abartılı sarılmasıyla Arsel şaşkınlık içinde kaldı.
"Kaç yıldır görüşmüyorsunuz?"
"Ahh henüz yıl olmadı ama resmen asır gibi geçti. Söylesene neden hiç aramadın beni?!"
"Şey aslında, pek vaktim olmadı Ece. Durumları biliyorsun."
"Doğru, tahmin edebiliyorum. Ama siz ikiniz var ya siz! Dünyanın en olaylı çiftisiniz!"
Ece az önce benim yattığım koltuğa oturdu.
"Ee neler yapıyorsunuz anlatın bakalım. Kaç ay oldu siz evleneli o zamandan beri görüşmedik. Kız sen nasıl zayıflamışsın böyle?"
O an Arsel'i yalandan bir gıcık tutmuş ve öksürmeye başlamıştı. Gözlerimi pörtlete pörtlete bakmıştım ona bir şey söylememesi için.
Parmaklarımı sayarak kaç ay olduğunu hesaplamaya çalışırken Arsel benden hızlı davrandı.
"5."
"Oo maşallah. İyi idare etmişsiniz vallahi tebrik ederim. Ben daha ilk aydan birbirinizi öldürürsünüz diye düşünmüştüm."
Ece'nin söylediğine gülüp Arsel'in yanına oturdum.
"Sen anlat biraz. Neler yaptın?"
"Nihayet iş bulabildim Arvi artık benimde adım gazetelerin ekonomi sayfalarından düşmeyecek."
"Ohh çok şükür bu günleri de gördük."
Arsel bir bana bir Ece'ye bakarken konuya fransız kalışı komik gelmişti.
"Aman canım iyi ki evlendiniz yoksa evlenmezdi bu kız vallahi."
"Bana diyene bak. Hem 24 yaşında evlenmek nedir yani?"
"Kızlar bu tartışma uzar ben kaçıyorum."
"Evden çıkmayacağını sanıyordum."
"Ne o ev hapsinde misiniz? Gerçi bu evde hapis olsan ne yazar, evi dolaşsan 2 kilometreye denk gelir."
Ece daha lafını bitirmeden tekrar kapı çalmıştı. Bu sefer gelenlerde Arsel'in arkadaşlarıydı.
"Kabul günümüzdeyiz bugün." diyerek açmıştı kapıyı Arsel. İçeriye ilk giren Doruk'tu ve elindeki poşeti Arsel'in kucağına bırakıp bizim yanımıza geldi. Canı acıdı mı acaba diye düşünürken onun şu an ki sıkıntısının yarasından değilde arkadaşlarından olduğunu anlamam uzun sürmemişti.
"Hasta ziyareti diye geldik kapıyı Arsel açtı. Hasta falan değil lan bu geri dönelim biz."-D
Sonrasında İlker ve Burak girmişti.
"Valla ben hasta ziyaretine gelmedim karnım aç, ev yemeğiniz var mı?"-B
"Ulan daha yeni yemek yedin hayvan. Gelir gelmez bu mu sorulur? Hanımlar kusura bakmayın?"-İ
"Arsel,kardeşim çekinme kendi evinmiş gibi gel, ne dikiliyorsun hâlâ?"-D
Arsel elindekileri mutfağa atıp yanımıza geldi.
"Nasılsın kardeşim?"-İ
"İyi iyi ya baksana kardeşime turp gibi maşallah"-B
Burak bunu söyledikten sonra Arsel'in omzuna vurmuştu.
"Aslında daha nazik davransanız hiç fena olmaz."
"Ooo yengeye sağlam lazımsın ha Arsel ehueheuehh bir şey olmaz benim kardeşime çelik gibidir o!" gevşek gevşek gülen Burak'ın ağzına bir tane geçirmeyi düşünürken Arsel aklımı okumuş gibi vurmuştu ona ama o hâlâ gülüyordu.Tüm bunlar yaşanırken akıl almaz bir hızla Doruk ve Ece koyu bir sohbete dalmışlardı. Anlaşılan o ki bunların gitmeye niyeti yoktu. Mutfağa geçip Sema'ya masayı hazırlamasını söyledikten sonra içeriye döndüm. Herkes ayrı bir şey konuşuyordu.Arsel ile ben sus pus hangisini dinlesek acaba diyorduk.
Masaya hazırlanıp yemeğe oturduğumuzda Burak ve İlker yemeklere yumulduklarından konuşmayı kestiler.Fark ettimde en çok ses onlardan çıkıyormuş
"Kardeşim bayağıdır sesiniz soluğunuz çıkmıyor.Ayrıldığınızı falan duyduk."
"Ayrıldık evet ama birlikte yaşıyoruz.Bir de böyle deneyelim dedik."-Arsel
"Senden beklerim Arsel."-Doruk
"Sen Arsel'den beklersin belki ama benim arkadaşım asla öyle bir şey yapmaz."-Ece
"Şaka yapıyorum canım yaa.Benim kardeşimde çok namusludur valla.Bir Türkan Şoray bir Arsel yani o kadar diyorum."-Doruk
Arsel ile birbirlerine gülerek bakarlarken kendi aralarında bir şeyler konuşmuşlardı.Sadece kendilerinin anlayacağı bir dildendi sanki.
"Sizinde adınızın anıldığı konuları biliyoruz Doruk Bey."-Ece
"Ya Ece Hanım o farklı bu farklı."-Doruk
"Doruk açıklar mısın kardeşim aradaki farkı?"-Arsel
Arsel bu soruyu yönelttiğinde Burak ağzı dolu halde "Birisi günlük öbürü haftalık."demişti.
Sonrasında ya Arsel ya da Doruk masanın altından bir şey yaptıkları için yediği boğazında kalmıştı çocukcağızın. Öksürerek su içmeye çalışırken Arsel sırtına sertçe vurdu.
"Helal kardeşim helal.Yavaş yesene biraz.Kaçıyor mu sanki."
"Maşallah yani sizin kadar namuslusu da gerçekten zor bulunur."-Ece
"Aşk olsun Ece Hanım.Şahsen ben evleneceğim kadını mutlu edebilmek için yapıyorum her şeyi yeter ki o üzülmesin canım karım benim.Ben kendimi feda ederim."-Doruk
"Ayy ne kadar düşüncelisiniz siz.😒"-Ece
"Her neyse arkadaşlar bu konu dahada açılmadan bence kapatalım."
Doruk beni onayladıktan sonra yemeklerimize devam ettik.
Yemekten kısa bir süre sonrada hepsi evlerine döndü.
Arsel ile yine yalnız kaldığımızda her zaman yaptığımız şeylerden biri olan ayrı odalarda takılma eylemini gerçekleştirmeye başladık.O müzik odasında piyano çalıyor bense spor odasına pilates yapıyordum.
Yine kapımız çalındığında artık canıma tak etmişti.Yahu herkes bize gelmek için bugünü mü seçmişti yani.
Aşağıya indiğimde karşılaştığım manzara karşısında küçük dilimi yutacaktım.
"Anaannee!"
***
Evet gelen anaannemdi.Beni özlediği için tee kendi memleketinden kalkıp gelmişti.
O bizim gibi sosyetik ortamlarda yaşamamış ve büyümemişti kısaca bu camiadan değildi.Hatta annem,babamla evlendiği için yıllarca onunla konuşmamış.Genel olarak sosyeteden pek hoşlanmıyor desek daha yeri galiba.
"Amon benim canım torunum ne kadar büyümüşsün sen gıızz.O baban olacak do...Ay ölünün arkasından da kötü konuşulmaz.Evleneceğini haber etmedi de,sen niye söylemedin hayırsız kızım benim?"
"Anaanne o durum biraz karışık aslında."
"Nesi karışık anlat bakem.Kocan nerde?"
O sırada Arsel merdivenlerin başında bizi izliyordu.
"Anaannecim eşim Arsel."
"Aa yabancı gibi ne dikiliyon sen orda gel bakem!"
Anaannem,Arsel'i baştan aşağıya süzdü.
"Her yerine niye resim yaptırmış bu çocuk Ayşen?"
Ha birde bu vardı.Anaannem adımı beğenmediğinden bana çocukluğumdan beri Ayşen derdi.
"Ayşen mi?"
"Anaannem adımı sevmiyor."
"Size hiç yemek vermiyorlar mi yavrum bu ne hal böyle vah vah?"
Anannem Arsel'in karnını yoklayacağında reflekse geri çekmişti Arsel kendini.Anaannemse inatçı bir sekilde hâlâ dokuncam diye çalışıyordu.
"Tiki var onun anaanne elleme sen."
---
Kısa süren sohbetin ardından Arsel odasına çıktı.Bende anaannemle beraber onun için hazırlattığım odada oturuyordum.
"Aferin benim kızıma turnayı gözünden vurmuşsun."
"Anlamadım?"
"Kocan diyom kocan maşallah."
"Haa o mu?Evet."
"Nasıl gidiyor evlilik.Kavga etmiyorsunuz inşallah.Dövmüyor demi seni?"
"Yok anaannecim ya ne dövmesi Arsel yapmaz öyle şeyler.Çok iyi anlaşıyoruz biz."
"İyi iyi maşallah yavrularıma.Eh artık bende uyuyayım.Sende fazla bekletme kocanı hadi bakayım."
Anaannem bir süre bizde kalacağına göre Arsel ile oynadığımız evcilik oyununun kusursuz olması şarttı.
Tabi bu konuyu ona uygun bir dille anlatmam ve onunda harfiyen uyması gerekiyordu.Bu ihtimal biraz düşük olsada denemekten başka çarem yoktu.
Ertesi sabah anaannemden önce uyanıp kahvaltıyı hazırlamaya başladım.Gözlerimden uyku akıyordu resmen çünkü öğlen 12'den önce uyanmayan ben 8'de kalkmıştım.Anaanneminde kurulu saat gibi erkenden uyandığını unutmadan söyleyeyim sonra bu kız manyak mı niye erken kalkıyor demeyin.Sema'nın da yardımıyla mükellef bir kahvaltı masası hazırladıktan sonra birinin merdivenlerden indiğini duydum.
"Ayşeeen kızım uyandın mı?"
"Anaannecim burdayım.Neden bağırıyorsun?"
"Ay ne biçim ev bu kızım.Kaybolurum ben burada, zaten seni de bulamadım."
"Evet biraz büyük.İyi uyuyabildin mi?"
"Uyudum uyudum.Kocan gitti mi?"
"Nereye?"
"İşe kızım nereye olacak."
"Ha o mu? O şey, izinli bugün."
"İzinli mi?"
Eh anaanne neden izinli diye de sorma lütfen sana bunu nasıl açıklayabilirim.
"Kız bir şey yanıyor!"
"Ay ne yanacak anaanne ya." deyip güldüğümde gözlerim kendiliğinden açılmıştı.
"Eyvah gitti yumurta!'
Mutfak duman altında kalmış her yer yanık kokmuştu.
"Eh Ayşeen!Aç şu pencereleri aç.Ayy boğulacağım şimdi!"
Ocağı kapatıp tavayı lavaboya attıktan sonra çeşmeyi açtım.
"Ayy ben kaç kere söyledim elin oğlu diplomana değil yaptığın yemeğe bakar diye."
"Anaanne sende bir dur Allah aşkına zaten panik oldum."
Hizmetçilerden birkaçı gelip yardım ettikten sonra ortalığı toplayıp yeniden omlet pişirmeye başladık.Tabi bu sefer bana yaptırtmamışlardı.Arsel mutfağın kapısına yaslanmış bize bakarken bende suratımı asmış 'hadi daha iyisini yapın da göreyim'der gibi bakıyordum.
"Günaydın."
"Ahh canım uyandın demek."
Arsel'e doğru yürürken kaş göz yapıp ona sarıldım.
Kulağına "Anaannemin gerçeği bilmesi gerekmiyor lütfen bana yardımcı ol."diyerek fısıldadım.
O ise sadece gülümsemişti.
"Sanada hayırlı sabahlar evladım."
"Bu koku ne?"
"Aaa ne kokusu ben hiçbir koku almıyorum.Sen alıyor musun anaanne?"
"Yok kızım ben almayayım."
Ah anaanne ne anladın sen?
"Nasıl almıyorsunuz bir şey yanıyor galiba."
"Dışarıdan geliyordur o çöp falan yakmışlardır hadi biz kahvaltımızı yapalım."
Güç bela Arsel'i ikna ettikten sonra kahvaltıya başladık.

✨ BİR BULUT OLSAM ✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin