Eylül, İstanbul'a geldiğinden beri kendisinden daha çok ilgi gören Arven'i içten içe kıskanıyordu. Babasına defalarca bu evliliğin kötü bir fikir olduğunu söylemiş fakat bunu kabul ettirememişti. Kendisini haklı çıkarmak için büyük bir titizlikle plan yaptı.
Orhan Bey'in sorumluluğunda ki sponsorla ondan önce konuşup, düşük meblada bir anlaşma imzalamış ve bu anlaşmanın tutarını gider tablosuna gerçek tutardan çok daha fazla işlemişti. Yani amacı yeni ortaklarını hortumcu çıkartmak ve asparagas haberlere herkesi inandırmaktı. Kendi açısından her şeyin sorunsuz ilerlediği o günün akşamında eve erken gelmişlerdi.
"Anne, ben biraz dinleneceğim. Beni rahatsız etmeyin."
Meltem Hanım'ın başka bir şeyle ilgilendiği sırada Eylül, kendi odasına çıkmak yerine Arsel'in odasına girdi. Bunu daha önce yaptığında Arsel ile çok şiddetli bir tartışma geçmişti aralarında çünkü Arsel'in bu odayla arasında anlam veremediği bir bağ vardı ve sanki niyetinden haberdarmış gibi girmesine asla izin vermezdi.
Bu sefer bunun ne olduğunu anlamak için değil onun imzasını kopyalamak için girmişti. Çekmeceleri aceleyle karıştırmaya başladı. Orada olan evrakların hiçbirinde onun imzası yoktu.
"Arsel sen hiç hata yapmaz mısın?!" söylenerek ayağa kalkıp kitaplıktaki rafları karıştırmaya koyuldu, o sırada birden kapı açıldı ve içeriye Arsel girdi. Eylül onu şüpheyle süzen kardeşine korktuğunu belli etmemeye çalışarak ellerini göğsünde birleştirdi.
"Ne işin var senin burada?"
"Hiiç, dinlenmek için gelmiştim sadece."
"Başka oda kalmadı mı?"
"Evdeki en güzel oda sana ait. Bilirsin annem her şeyin güzelini sana veriyor."
Arsel kendisine doğru gelirken iyice paniklemişti Eylül. Yaslandığı yerden ayrılarak kapıya yaklaştı.
"Neden yalan söylemeyi bırakıp, beni daha az kızdırmayı denemiyorsun?"
"Pekala, beni yakaladın. Odanda unutmuş olduğun bir şey var mı diye kontrol etmeye gelmiştim, küpemi düşürdüm."
"Küpelerin kulağında."
"Buldum! Ve geri taktım."
Eylül hızlıca odadan çıkıp kendi odasına gitti. Olmasını istediği en son şey kardeşine yakalanmaktı. Ne yazık ki istediğine ulaşamamış, yoktan yere Arsel'in şüphesini üzerine çekmişti.
****
ERTESİ SABAH
"Orhan Bey dün sizin yerinize sponsorlarımızla konuştum. Aralarında Amerika'da bana çok yardımcı olan arkadaşlarım vardı. Normal fiyatlarının biraz daha aşağısında bir tutar belirledik."
"Beni oldukça mutlu ettin Eylül çok teşekkürler. İnan ki bunlarla uğraşmayı hiç istemiyordum."
"Rica ederim benim için zevkti."
"Birlikte yemek yemek ister misin?"
"Çok isterim ama şirkette biraz daha işim var bittiği zaman size katılacağım merak etmeyin."
"Pekala. Görüşmek üzere."
"Görüşürüz."
Orhan Bey toplantı odasından çıktıktan sonra Eylül kameraların kör noktalarından faydalanarak babasının odasına girdi ve Arsel'in odasının anahtarını aldı.
Burada mutlaka imzası olacaktı öyle değil mi? Yine aynı şekilde Arsel'in odasına girdikten sonra dün ki gibi bir tehlikeyle karşılaşmamak için kapıyı kilitleyip çekmeceleri kurcalamaya başladı.
"İşte buradasın!"
Bulduğu evrağın altına karbon kağıdı koyarak başka bir kağıdın üstüne imzasını attı.
"Bu işimi çok kolaylaştıracak. Üzgünüm kardeşim, seni bulaştırmak istemezdim, yada isterdim." Büyük bir keyifle kağıdı öptü Eylül ve sponsorlarla yaptığı anlaşmanın altına Arsel'in de imzasını attı. Artık tek yapması gereken olanları keyifle izlemekti...
***
Arven*
Uyandığımda saat 12'ye geliyordu.
"Arven kalk hadi. Şirkete gitmemiz gerek."
"Neden, bizsiz her şeyi halledebiliyorlar zaten ."
Arsel üzerimde ki örtüyü çekip yere attı.
"Yaaa! Üşüyorum, onu bana geri ver!"
"Kalkacak mısın?"
"Hayır!"
"Peki."
Bu sefer ayağımdan çekerek beni yataktan düşürdü.
"Arseeel!"
"5 dakikan var. Başladı bile ..."
Belimi tutarak yerden kalktım ve banyoya girdim.
"Bu saate toplantı falan da kalmamıştır ki neden gidiyoruz?"
"Çok soru soruyorsun."
Bugün onda bir tuhaflık vardı, sinirli gibiydi. Neyse, nasılsa birkaç saate öğrenirdim.
****
YAZARDAN<
Arsel ve Arven şirkete geldiklerinde direkt toplantı odasına girmişti. Ahmet Bey onları baş köşeye oturmuş bekliyordu.
"Beni her geçen gün şaşırtmaya devam ediyorsun Arsel. Az önce sponsorlarla görüştüm. Evrakta yazan tutarla söyledikleri tutar aynı değil. İkisinin arasında dağlar kadar fark var. Nasıl böyle bir dikkatsizlik yapabildin?"
"Ne?"
"Dikkatsizliğin diyorum bize çok büyük zarara mal olacaktı."
"Ne dikkatsizliği, evraklar bana gelmedi bile."
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Bu işten bu şekilde mi sıyrılacaksın yani?"
Ahmet Bey kağıdı Arsel'e çevirip ekledi
"Burada ki imzalar nedir öyleyse?"
Arsel şaşkınlıkla kağıtlara baktı. İmzalamadığına çok emindi fakat yapacak bir açıklama da bulamıyordu.
"Ben yapmadım."
Ahmet Bey'in kahkahası bir süre odada yankılandı.
"Sana bir hafta izin veriyorum. Git dinlen biraz."
"İzin falan istemiyorum. Bunları ben imzalamadım."
"Ben mi imzaladım öyleyse? Hemde senin imzanı birebir yazmışım şu işe bak."
Arsel'in aklına bir şüphe düşmüştü o anda.
"Onları ben imzalamadım diyorum, böyle bir şeyi neden yapayım?"
Ahmet Bey sakallarını karıştırdıktan sonra gergince arkasına yaslandı.
"Bak Arsel, bugün keyfim oldukça yerinde. O yüzden seninle tartışmayacağım. Evine git ve dinlen. Burada senin imzanın olması şirketten para kaçırıldığına ve seninde buna çanak tuttuğun anlamına geliyor ama ben bunu görmezden geliyorum. Başka zaman izin vermem biliyorsun. Şimdi çıkabilirsin, söyleyeceklerim bu kadar."
****
ARVEN<
Arsel sinirle toplantı odasından çıktı bende peşinden gittim. Kendi odasına girdiğinde hâlâ ortalarda neler döndüğünü anlamaya çalışıyordum. Bir süre karşılıklı koltuklarda oturduk. Ben ona bakıyordum o ise duvara.
"Sen imzalamadıysan başka birisi imzalamıştır. Yakın zamanda hiç evrak gönderdiklerini hatırlamıyorum." dediğimde bana uzun uzun baktı sonrasında odanın içinde biraz dolandıktan sonra çıktı.
***
YAZARDAN<
Arsel tekrar babasının yanına döndüğünde Eylül'de oradaydı.
"Kontrol odasının anahtarlarını ver."
"Nedenini söyle anahtarlar senin olsun küçük bey."
Arsel kendisine böyle hitap edilmesinden çocukluğundan beri nefret ederdi ve bunun bilinçli söylenmesi onu daha çok sinirlendiriyordu.
"Arabam... Arabamın anahtarlarını kaybettim. Nerede bıraktığıma bakacağım."
Ahmet Bey yine seslice gülmüştü.
"Oğlum senin aklın başında mı? Vallahi o kıza aşık olacağını biliyordum da, bu kadar çabuk olmasını ummuyordum doğrusu."
"Anahtarlar!"
"Tamam tamam al bakalım."
Ahmet Bey cebinden çıkarttığı anahtarları Arsel'e attığında Eylül olduğu yerde kaskatı kesilmişti.
Ahmet Bey o sırada odada olmasaydı kesinlikle Arsel'in peşinden giderdi.
***
Arsel kameralardan, odasına kimin girip çıktığına bakmıştı fakat görünürde hiç kimse yoktu. O odaya her kim girdiye şirketin kör noktalarını çok iyi biliyor olmalıydı... Odasına geri döndüğünde Arven sandalyede bir sağa bir sola dönüyordu.
"Neler olduğunu bana da anlatacak mısın?"
"Hayır."
"Buraya kalemlerinle oynamaya mı geldin?"
Arsel, Arven'i duymayarak kalemden çıkarttığı hafıza kartını bilgisayarına yerleştirdi. Tam tahmin ettiği gibi odasına giren Eylül'dü. Dün onu odasında yakaladığında da bir şeylerden şüphelenmişti. Şimdi ki tek sorun şuydu, Eylül neden Arsel'in imzasını kullanma gereği duymuştu?
**Birkaç hafta sonra***
Arsel'in uyku düzeni gittikçe bozulmuş, uyuduğu gecelerin sayısı bir elin parmak sayısını geçmez hale gelmişti.İçinde onu rahatsız edip günden güne daha da kötüleştiren şüphe işte o gün ortaya çıkmıştı. 13 Eylül Salı günü bütün gazetelerin manşetlerinde aynı haber vardı.
--Ebedi dost hortumcu çıktı--
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨ BİR BULUT OLSAM ✨
RomanceTamamlandı ☑️ Hayat her zaman güzel sürprizler hazırlamayabilir ama her kötü engelde biraz güzellikte mevcuttur.Önemli olan nasıl baktığımız. Arven,20'li yaşlarının başında,zengin bir ailenin tek kızıdır.Fakat bu ailenin işleri yolunda gitmez ve kız...