Bana imkânsızı anlat-34

184 17 2
                                    

Yerde uyuduğum için her yanım tutulmuş vaziyetteydi.Başımda inanılmaz bir ağrıyla kalktım.Kendimi hemen banyoya atıp duş aldıktan sonra,üstüme bir şeyler geçirip aşağıya indim.
"Günaydın Arven Hanım.Kahve ister misiniz?"
"Evet lütfen.Evde kim var?"
"Sadece Arsel Bey ve siz varsınız efendim."
"Arsel uyuyor mu?"
"Evet efendim."
"O zaman şey yapalım.Sen kahveyi iki tane yap."
"Peki efendim."
Saçlarımı gevşekçe toplayıp Arsel'in odasına çıktım.Kapıyı tıklatınca içerden ses gelmemişti.Sessizce içeriye girip etrafa bakındım.
Arsel yatağında bebekler gibi uyuyordu.Tek yaşam belirtisi usulca inip kalkan göğsüydü.
"Ben bile böyle uyumuyorum çocuk prensesler gibi uyuyor vay arkadaş."
Kendi kendime söylenmeyi sürdürürken ayağım takılmış ve sendelemiştim.
"Bebek gibi uyuyorsun ama odanda tazmanya canavarı etkisi yaratıyorsun." Acıyla ayağımı ovalarken uyandığını fark etmemiştim.Gözlerini ovuşturup bana baktı.O bakışlardan sonra açıklama yapma gereği hissettim.
"Günaydın.Seninle konuşmak istiyorum."
Bir şey söylemeden eliyle yatağı yoklamaya başladı.Ne aradığını anlamaya çalışırken o,ben sormadan cevaplamıştı,telefonuymuş.
"Benimle konuşmak için gösterdiğin çaba gözlerimi yaşartıyor ama hala yetersiz."
"Bak sen,ben delirmeden önce kalkık g.tünü yataktan çıkarsan iyi edersin."
Arsel gülerek saçlarını karıştırdı.
"Etkilendim."
Onun yaptığı gibi ukala bir gülüş atmaya çalıştım.
"Kalkmana yardım edeyim mi?"
"Bir zahmet."
Ellerinden tutup yataktan doğrulmasını sağladığımda tüm dövmelerini çok daha yakından görme fırsatım olmuştu.
"Bunların hepsinin bir anlamı var öyle değil mi?"
Evet manasında başını salladığında kolunda ki kız dövmesine baktım.
"Bu Selen mi?"Cevap vermiyor olmasıyla bunu doğrulamıştı.Bu duruma biraz bozulmuş olsamda çaktırmamaya çalıştım.
"Belki bende bir şeyler yaptırabilirim."
Alay eder gibi güldükten sonra banyoya girdi
"Belkide köprücük kemiğimin hemen altına...Ne dersin?"
İşini bitirip yanıma döndüğünde,tişörtümün yakasını biraz aşağıya çekti.Elimle istemsizce bir şeyler görmesini engellemeye çalışmıştım.Tabi gözleri biraz daha aşağıya kaymayıp köprücük kemiklerimde sabitlendi.
"Güzel duracağı kesin fakat senin o acıya dayanabileceğini sanmıyorum."
"Beni hafife alıyorsunuz Arsel Bey."
"Hayır sarışın sadece seni tanıyorum ama belkide,sol göğsünün üstüne sevdiğin adamın yüzünü yaptırmak istersin,malum imkansız aşklar hep kalıcı bir şeyler bırakır."
Söyledikleri bana tokat etkisi yaratırken bir yandan göğüslerime mi baktı acaba diyor,diğer yandansa ima ettiği şeyi düşünüyordum.
"İmkansız olduğunu nerden biliyorsun?Daha kimi sevdiğimi bile bilmiyorken beni tanıdığını nasıl söyleyebilirsin?"
"Çünkü sende kimi sevdiğini bilmiyorsun Arven ve bu seni tanımam için yeterli bir sebep.Cevap seni mutlu etti mi?"
Kapı çalınıp elinde tepsiyle içeriye giren Sema'yı süzerken dağılan konu vesilesiyle asıl konuşacak olduğum konuyu unuttuğumu fark etmiştim...Kafam yerinde değil yahu.
"Selen senin imkansız aşkın yani öyle mi?"
"Neden hep erkeklerin basit düşündükleri söylenir ki?"
Kendi kendine söylenip kolunda ki askıyı çıkartırken ben soruma cevap vermesi için ciddi görünmeye çalışıyordum.
"Ama dövmen öyle söylemiyor."
"Hiç kimse imkansız aşkına zarar verecek türden bir eyleme kalkışmaz sarışın.Sen bunu biraz düşün."
Dolabından çıkarttığı tişörtü bana attığında tişörtü giymesine yardım ettim, bir yandan da hâlâ onu izliyordum.Baya baya izledim ama Allah var yukarıda.Resmi evrakta kocam değil mi sonuçta bakmamda bir sakınca yok bence ama sen bakma Arsel ayıp.Öf ne diyorum ben be!Ah Arsel şu an içimden geçirdiklerimi duysan var ya.'Irz düşmanı diyerek kafama bir şey indirirsin'
O odadan çıktığında boynu bükükler gibi bakakalmıştım.Beni bir labirente atıp gitmişti yine.İmkansız aşkına zarar verecek bir şey yapmazmış.Hımm,yani Selen ile yalnız kaldıklarında ne yaptıklarını bilmediğimden bir yorum yapamayacağım ama...
"Arsel son bir şey daha sorabilir miyim?"
***
Kahvaltı yapmaya başladığımızda ikimizde konuşmuyorduk.
Ben bir yandan telefonuma bakıyordum,sanırım bunun etkisi vardı tabi.Arsel'de tabağındakilerle oynuyordu.
"Neden gelin gibi süzülüyorsun yesene tabağındakileri."
"Canım istemiyor."
"Yanlış mı hatırlıyorum yoksa bana bu hayatta her istediğin olmaz diyen sen miydin?"
Kaşlarını kaldırıp güldü ve "Beni,kendi laflarımla mı vuracaksın?"dedi.
"Körle yatan şaşı kalkarmış canım.Her neyse,bana cevabını vermeni istediğim birkaç sorum var."Ellerimi önümde bağlayıp ona hiç gülmeden baktım.
"İstediğini sorabilirsin."
Arkasına yaslanıp eli refleksen karnına gittiğinde içim acımıştı.
"Ağrın mı var?Bu yüzden yemek istemiyorsun."
"Bahse varım sorun bu değildi."
"Aslında evet ama senin sağlığın sorularımdan daha önemli."
"Kendi düşen ağlamaz sarışın başla hadi."
"Pekala.Oradayken,beni getireceklerini biliyordun değil mi?"
"Evet ama aslında sen kendin geldin.Yanıldım."
"Mantıklı."
"Teşekkür ederim."
"İkinci sorum.Orada bir dünya insan vardı.Hepsi nereye gitti?"
"Profesyonel yalancıyım ben unuttun herhalde."dedikten sonra telefonundan kendine bakarak saçını düzeltti."Baskın yediğimizi söyledim.Kimsenin aklınada benim neden orada kaldığımı düşünmek gelmedi.Başka?"
Onu dinlerken bir yandan karşıma çıkan habere bakıyordum pür dikkat,kapakta kocaman yazılarla Zor Bekleyiş yazıyordu.Altında da Selen yellozunun fotoğrafı vardı.
"Selen hastanede kardeşinin başındaymış.Emre'ye ne yaptın?"Saçlarını geriye itip telefonu masaya bıraktı
"Aslında bakarsan aklımdaki hiçbir şeyi yapamadım.Gerizekalıyı vurdum ama kaçtı,kaçarkende merdivenden düştü."
"Vurdun mu?!"bu kadar abartılı bir tepki vermemde ki sebep neydi?Durumu toparlamaya çalışarak devam ettim.
"İyi bir nişancı olduğumu itiraf etmeliyim."
"Belki banada öğretirsin."
"Hayır."
"Sende her şeye hayır diyorsun."suratım asılmaya meyillendiği anda birden merakla açıldı gözlerim
"Neresinden vurdun?"
"Gö..."Arsel ağzında bir şeyler geveledikten sonra "Vurdum işte bir yerinden ne yapıcan neresi olduğunu ya?"dedi
"Zaten huysuzdun vurulunca iyice huysuz oldun sen.Yaşlandığında nasıl olacaksın tahmin edemiyorum!"
"Arven bazı şeyleri merak ettiğin için değil de içinin soğuması için sorduğunu biliyorum,ama sana tavsiyem basit zevklerin güzelliklerine kapılma.Etkisi geçtiğinde canın yanar.Ayrıca huysuz değilim ben!"
Burun kıvırarak devam ettim
"İyi ki değilsin.Olsan ne olacaktı acaba?"
Bana tek kaşını kaldırarak alaycı bir gülüş attı.Söyledikleri biraz canımı yaktığından ne söyleyeceğimi kafamda toplamam gerekmişti.
"Ne yapmam gerekiyor peki?Bana içimi soğutacak bir şey söyle onu yapayım.Ben,ben gerçekten kafayı yemek üzereyim."Yine ağlamaya başlamıştım.Nihayet gözlerini üzerime diktiğinde beni görebildiğini hissettim çünkü resmen görünmez ilan etmişti.
"Annemede babamada çok kızgındım ama şimdi,dayanamıyorum.Arsel onun yokluğuna nasıl alışacağım?Babamı çok özlüyorum."
Birinin beni ağlarken izlemesini sevmediğim için yüzümü ellerimle kapattım.Hiçbir şey söylemiyor olması da beni mahvederken yerinden kalktığını hissettim sonrasında yanıma oturdu ve bileklerimden tutup ellerimi yüzümden çekti.Ona bakmamaya çalıştım.Çenemden tutup gözlerimin içine baktı.
"Hayat bize her zaman güzel süprizler hazırlamıyor ne yazık ki.Yaşamak için tutunacak tek bir dalın bile kalmadığı zaman kendini derin bir boşluğun içinde buluyorsun.Öldüğünü sanıyorsun ama sonra,daha önce hiç bu kadar canlı hissetmediğini anlıyorsun.Sana her şeyin düzeleceğini söyleyemem Arven ya da her şey çok güzel olacak da  diyemem.Hiçbir şey düzelmeyecek hatta her şey çok daha kötü olacak ama her ne yaşarsak yaşayalım...Ben hep senin yanında olacağım."
Göz yaşlarım bağımsızlığını ilan etmişti.O halime daha fazla bakmak istememiş olacak ki,beni kendine çekti ve başımı göğsüne yasladı.Beline dolamak istediğim ellerim,karnına çarptığında bütün romantizmin içine sıçmıştım.Bu sefer Arsel benim omzumda ağlayacaktı.
"Arsel çok özür dilerim vallahi istemeden oldu.Çok acıdı mı?"
"Tamam tamam iyiyim sen dokunma yeter."
"Dur bir bakayım."
"Yok iyiyim dedim tamam."
Kendimi geriye çekip gözlerimi sildikten sonra ona yavru köpek gibi baktım.
"Tekrar deneyebilir miyiz?"
Elini karnından çekip derin bir nefes aldıktan sonra kollarını iki yana açtı.
"Sümüğünü falan bulaştırayım deme bak.Zaten zor değiştiriyorum üstümü."
Ağlamayla karışık tuhaf bir kahkaha atmıştım.
İşte bizim romantizmimiz anca bu kadar olurdu...Aman ya yemişim romantizmini.
Huzur buydu işte.Kalbinin atışlarının hissetmekten daha güzeli ne olabilir.Bir ara bu sesi bir daha asla duyamamaktan korktuğum için aklımı kaçıracaktım.Neyse ki her şeyi atlatmıştık.Umarım bir daha aynı şeyleri yaşamak zorunda kalmayız.
Peki ya sen Arsel bu aptal sarışına sol yanında ayıracak bir yerin var mı?

✨ BİR BULUT OLSAM ✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin