Mumlar söndüğünde de yanımda olur musun?-22

260 20 3
                                    

"Bildiğiniz gibi oğlum Arsel, sevgili dostum Orhan'ın kızı Arven ile evlendi. Bu evlilik adına hazırlandığımız SELVEN projemizden bahsetmek istiyorum. Bu şimdiye kadar yapmış olduğumuz bütün projelerden farklı olacak. Aslında bakarsanız buraya site demek bile hakaret olur. Biz mini şehir yaratacağız. İçinde bir ailenin ihtiyacı olabilecek her şey olacak. Büyük bir yatırım söz konusu. Gelirin tamamı sevgili oğlum ve eşi Arven'e tahsil edilecek."
Ahmet Bey bize kahvaltıda söylediklerinin aynısını masada bulunan orta yaşlı, yarısı kelleşmiş adamlarına anlatıyordu. Bense yarısını dinliyor diğer yarısındaysa boşluğa bakıyordum ve bu açıdan yalnız olmadığımı da biliyordum.
Arsel'in parmaklarında çevirdiği kalemi izlerken ortamdan çok çok uzaklara dalıp gitmiştim. 1 yıllık bir anlaşma için bu kadar masraf fazlaydı, belli ki bu projeye çok güveniyorlar. Peki ya düşündükleri gibi olmazsa ve herkes bundan zarar ederse...
En çok da biz...
"Bu projenin gelir giderinden sen sorumlusun Orhan. Bunu senden iyi takip edebilecek bir insan daha tanımıyorum."
Ahmet Bey ve babamın birbirlerini övmesi kısmını atlıyorum. Mütevazi ve sevecen görünmeye çalıştıklarına bakmayın eminim birbirlerinden hiç haz etmiyorlardır.
"O zaman herkese kolay gelsin. İşini iyi yapanı herkes sever unutmayın."
Ahmet Bey ve babam toplantı odasından çıktıktan sonra kalan yetkililerin tebriklerini almaya başladık.
"Neden iş konusunda birazcık istekli görünmüyorsun? Eminim babanın hoşuna gidecektir."
"Ne söylediğinin farkında değilsin."
"Ne?"
"İsteksiz olduğumu mu sanıyorsun?
Amerika benimdi."
"Neden buradasın peki?"
"Bence kafanı nedenini tahmin edecek kadar çalıştırabilirsin."
"Babana karşı geldin değil mi?" dedikten sonra Arsel'i uzun bir süre süzdüm.
"Sen hiç akıllanmazsın."
"En korkman gereken insan tipi hangisidir biliyor musun sarışın?"
Şu anda karşımda duruyor demek isterdim fakat onun yerine hayır anlamında başımı salladım.
"Hiç şaşırmadım. Kaybedecek bir şeyi olmayanlar. Hadi gidelim."
Yine bilmece gibi konuşup beni bir fırtınanın içine bırakıp gitmişti.
Eve döner dönmez kendimi yatağa atıp uyudum. Çok da güzel rüyalar görüyordum. Ta ki aşağıdan gelen yüksek sesli müziğe kadar. Ne oluyor böyle ya? Gözümde ki uyku bandını tepeme çıkardım ve yavaşça yataktan doğruldum. Pijamam ters dönmüş saçlarım karışmış haldeydi yine. Uykumun daha fazla kaçmaması için görüntüme aldırmadan aşağıya indim. Ses gittikçe artıyordu.
Salona indiğimde evin içi bir yığın insanla doluydu. Bu halde indiğim için kendime bir süre lanet ettim. Gözlerim Arsel'i ararken onu televizyonun önünde ki koltuğa yatmış bir halde oyun oynarken görmüştüm ve bu sinirimi iki kat arttırmıştı.

 Gözlerim Arsel'i ararken onu televizyonun önünde ki koltuğa yatmış bir halde oyun oynarken görmüştüm ve bu sinirimi iki kat arttırmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tabi bunun hesabını sormadan önce şu gürültüyü kesmeliydim. Ayıcıklı terliklerime ayağımı iyice yerleştirip kendimden emin adımlarla ilerleyip hoparlörün fişini çektim. Koro halinde gelen bir "Aaaa!" sesinden sonra herkes bana bakmaya başladı.
"Ne oluyor burada?"
"Parti var. Partiye geldik."
"Porti vor portiye göldük!"
Bana cevap veren salağı taklit ettikten sonra elleri belime yerleştirdim.
"Demek uyandın." dedi koltuktan zıplayarak kısa sürede yanıma gelen Arsel.
"Yeni evimizin şerefine bir parti düzenledim." Kolunu omzuma atıp etrafı gösterdi.
"Evet bunu görebiliyorum!"
"Sende katılmak ister misin diye soracaktım ama bu şekilde aramıza katılman pek mümkün görünmüyor."
Kabarmış saçlarım arasındaki göz bandımı gözüme indirip güldü.
Göz bandını çıkarıp Arsel'e tehditvari şekilde salladım.
"Sen benimle kafa mı buluyorsun? Saat sabahın dördü. Bir de pişkin pişkin parti yapıyoruz diyorsunuz. Gidin evinize ya. Yürüyün hadi herkes evine! Bitti arkadaşım hadi parti falan yok!"
Herkes bir anda etrafımda toplanmaya başladığında birkaç adım gerilemiştim. Sırtımı Arsel'e yasladığımda istemsizce gerildim. Kimseden ses çıkmıyordu.
"Evinize diyorum kardeşim anlamıyor musunuz?"
O sırada herkes açılıp elinde koca bir pasta arabasıyla biri geldi.
Aynı anda "Sürpriiiiiz!"diye bağıran bir yığın insan ve bana doğru patlatılan konfetiler.
Korkudan çığlık atacaktım neredeyse.
Çıldırmış gibi doğum günü şarkısını söyleyen kalabalığa şaşkınca bakarken Arsel arkamdan çekilip önüme geçti. Ne oluyor lan! Bugünün tarihi ne?Bugün...
Lan bugün benim doğum günüm! Ulan Arsel geberteceğim seni böyle sürpriz mi yapılır?!Pijamalarım korkunç, saçlarım elektirik vermişler gibi üstünde birde göz bandım vardı. Of ulan of!
"Bu bana yapılır mı ya?!" derken müzik tekrar açıldı.
"Doğum günün kutlu olsun sarışın." dedi Arsel büyük bir ciddiyetle ve yanağımdan makas aldı.
"Süpriz mi yaptın millete beni ifşa mı ettin belli değil." dediğimde güldü.
"Benim ortam yok malesef."
"Onu anladım merak etme."
Elime tutuşturulan pasta dilimine baktığımda ilk aklıma gelen şey onu Arsel'in suratına yapıştırmak olmuştu ve yaptım da... Sonrasında o da benim kafamı pastaya sokmuştu ama olsun. İntikamın neden hep acımasızdı Arsel?
Benim pasta girişimimden ve kafamın pastaya sokulmasının ardından herkes birbirine pasta fırlatmaya başlamış kısa sürede evin anasını bellemiştik.
Duvarlar, koltuklar, elektronik eşyalar her yerde pasta bulaşığı vardı. Kendi evinin olmasının güzel bir yanıda şuydu ki birinin sana kızma ihtimali yok. Canın ne isterse onu yapıyorsun.
Üzerimizde ki pasta bulaşıklarıyla koşup havuza atladık. Berrak, tertemiz su biz girdikten sonra bulanıklaştı.
"Nerden biliyordun bugün doğum günüm olduğunu?"
"Annen beni sık sık arıyor ve senin aksine ben telefonu açıyorum."
Evet, annem beni her gün arıyordu fakat konuşmak istemiyordum.
Belki bir süre görüşmemek onu affedebilmem için iyi bir yoldu.
***
Herkes evine dağıldıktan sonra evde hummalı bir temizlik başlamıştı. Bu yüzden Arsel ile ikimiz kendimizi dışarıya atmıştık. Umarım biz gelmeden bitirmiş olurlar... Onlara daha çok zaman kazandırmak için yürüyerek dolaşmaya karar verdik.
"Neden böyle bir yaşamı seçtin? Babanı tam olarak tanımasamda,uzlaşmacı biri gibi duruyor."
Arsel bu söylediğime sadece güldü.
"Söylediklerine harfiyen uyulmazsa gözünü kırpmadan karşısındakini harcar. Bu yüzden istediği birçok şeyi yapmıyorum."
Bu sefer ben gülmüştüm ama şaka yapmıyor gibiydi.
"İntihara meyillisin canım belli, seni duyanda babanı mafya sanacak." dediğimde hâlâ gülüyordum fakat onun yüzünde hiçbir ifade yoktu.
"Dalga geçme benimle."
"Merak etme sarışın. Çok yakında her şeyi yaşayacak ve öğreneceksin. Tek ümidim bunların tatsız anılar olmaması."
Arsel'in bu söylediği yüreğime kor gibi düşmüş ve ardında bir sürü cevapsız soru bırakmıştı.
****
Bizi tanımayacakları küçük bir restauranta geldiğimizde oturmam için sandalyemi çekti. Açık konuşmak gerekirse hanzonun teki olduğunu düşünüyordum ama içinde bir yerlerde, romantik, centilmen, sempatik ve şu anda aklıma gelmeyen tüm güzel şeyleri barındırıyordu.
"Senden beklenmeyen davranışlar bunlar."
"Beni tanısan bu söylediğine utanırdın."
"O halde seni tanımama izin ver."
"Google'da aratmana izin vermiştim."
"Çok komiksin. Ben bundan bahsetmiyorum. Emin ol sen göründüğünden çok daha karmaşıksın."
"Doğru, sende göründüğün kadar salak değilsin."
"5 dakika ya, 5 dakika olsun bozmaz mısın beni?"
"Tamam tamam devam et."dedi gülerek.
Trip atacaktım ama şu an ne sorsam cevaplayacakmış gibi gelmişti.
"Eylül ile aranız neden kötü ?"
Bu soruyu sorduğumda telefonuyla uğraşıyordu, beni duymadığı sanmıştım bu yüzden yemeğime gömülüp bu soru hakkında kendimce fikir yürütmeye başladım.
"Hırsına yeniliyor, bu da etrafındaki herkesi düşmanıymış gibi görmesine sebep oluyor."
"Evet ama sen onun kardeşisin. Eminim ki başına bir şey gelse çok üzülür."
"Başıma gelen kötü her şeyin sorumlusu o iken bu söylediğin biraz komik oluyor."
"Keşke benimde bir kardeşim olsaydı."
"Benimkini alabilirsin."
"Aman yok. Seninki kalsın."
***

Yemekten sonra sinemaya gitmiştik

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yemekten sonra sinemaya gitmiştik. Bunu söylemek biraz utanç vericiydi ama filmin sonunda uyuya kalmıştım. Ne yapayım sabahın köründe habersiz doğum günü partimle uyandım.
Doğruyu söylemek gerekirse bu benim en güzel doğum günümdü. Filmden çıktığımızda benimle dalga geçtiğini söylememe gerek yok sanırım. Sokakta ağır adımlarla yürürken bir yandan da laflıyorduk.
"Galiba sana alışıyorum Arsel."
Cevap vermeden sigarasından, içine derin bir nefes çekti.
"Bir şey söylemeyecek misin?" dediğimde sigarasını parmaklarının arasına sıkıştırıp dumanını yüzüme üfledi.
"İnsan doğası gereği bir şeylere mutlaka alışır. Bu doğal bir durum." dedikten sonra beni şüpheyle süzdü.
"Sakın benden hoşlandığını söyleme."
"Saçmalama!"
"Aramızda ki ittifağı yanlış anlama. Yoksa çok üzülürsün."
"Öyle bir şey söz konusu değil. Benim demek istediğim şey şuydu, aynı şeyleri sende hissediyor musun?"
Sigarasından bir nefes daha aldıktan sonra bunu bana değilde başka tarafa üfledi.
"Birine alışmış olman onu sevdiğin anlamına gelmez Arven."
Resmen yanlış anlaşılmıştım ama kendimi doğru şekilde ifade etmek istemiyordum. İstediğin gibi anlamakta özgürsün Arsel. Durun bir dakika, az önce bana Arven mi dedi?
"Yanakların kızardı."
"Ne alakası var?"
"Bilemeyeceğim."
"Bana artık kırmızışın demeye ne dersin?" dediğimde nerden aldım seni yanıma der gibi bakıyordu.
"Arsel sana bir şey sormak istiyorum." sessizliğinden faydalanarak konuşmaya devam ettim.
"Ben hayatımda hiç aşık olmadım. Sana aşık olursam bunu nasıl anlayacağım?"
"Anlarsın."
"Nasıl?"
"Şöyle ki, birine aşık olursan hayata yeniden başlarsın, klişe olacak ama dünyan o kişinin etrafında döner. Her şey yeniden anlam kazanır. Ondan, sana karşı gelecek en ufak bir ilgi seni dünyanın en mutlu insanı yapmaya yeter."
"Sen hiç aşık oldun mu?"
"Aşk aptallara göredir."
"Bana bir gönderme miydi şimdi bu?"
"Gittikçe geliştiriyorsun kendini. Doğrusu çok şaşırıyorum."
"Buna sevindim."
Konuşmamızı telefonu bölmüştü. Arayan Arsel'in annesiydi. Sigarasından bir nefes daha çekip söndürdükten sonra bana döndü.
"Hadi eve gidelim."
***
Meltem Hanım evlerine geldiğimizde yüzünde güller açıyordu.
"Nasılsınız bakalım çocuklar. Keyfiniz yerinde mi?"
"Evet. Her şeyi çok iyi düşünmüşsünüz. Evimiz harika."
"Annen bugün senin doğum günün olduğunu söyledi Arven'cim iyi ki doğdun."
"Teşekkür ederim."
"Ee Arsel anlat bakalım. Ne sürpriz yaptın?"
Sabah olanları düşününce salak salak sırıtmaya başlamıştım.
"Siz konuşun hanımlar benim biraz işim var."
Arsel annesinin sorusunu yanıtsız bırakarak, geldiğimizden beri gözlerini ayırmadığı yöne doğru ilerledi. Yani kendi odasına...

✨ BİR BULUT OLSAM ✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin