O gün Arsel evden erken çıkmıştı. Meltem Hanım'a nereye gittiğini sormamıştım. Açıkcası o kadar da merak etmiyordum. Tamam biraz merak ediyorum evet ama her neyse, konumuz bu değil.
"Eylül Amerika'da ki işleri yoluna koymuş. Bugün Türkiye'ye dönüyor."
"Öyle mi? Eylül kimdi?"
"Eylül benim kızım, Arsel'in ablası."
Utançla gözlerimi kaçırdım.
"Ah evet çok afedersiniz. Aklıman çıkıvermiş. Neden gitmişti oraya?"
"Orada bulunan şirkette bir takım sorunlar yaşandı. Ahmet kendisi gidemeyeceğinden Eylül'ü gönderdi. Arsel'in o zamanlar deli çağıydı." deyip gülümsedi. Bu sanki acı dolu bir gülümsemeydi. Eğer bu Arsel'in durulmuş haliyse vay halime.
"Hem Arsel'den hiç bu kadar uzun süre uzak kalmadım. Böylesi daha iyi oldu."
"Tabi canım..."
Ay oğlunun sürekli dizinin dibinde kalacağını mı sanıyor bu kadın ben anlamadım ki 🤷🏼♀️ Düşünsenize Arsel'i alıp yurtdışına yerleşiyormuşum 😄 Meltem Hanım'ın yüreğine iner valla. Ay aman Allah yazdıysa bozsun.
"Bugün seninle aklımda olan birkaç evi gezmek istiyorum. Bana eşlik eder misin?"
"Elbette."
O evde biz yaşayacağız sonuçta değil mi? Beni davet ediyor resmen gel gör diye Allahım bu yaşadıklarım gerçek olamaz benim ya.
Meltem Hanım o kadar sevinmişti ki gözlerinin içi gülmüştü sanırım hayır diyeceğimi sanmıştı.
Hazırlanıp garaja doğru ilerlerken Arsel'in arabasının da burada olduğunu gördüm.
"Arabası neden burada?"
"Bir sorun varmış sanırım. Ahmet boş bir zamanında ilgilenecek."
"Kendisi halledemiyor mu?"
Meltem Hanım hiçbir şey söylemedi. Bence arabanın bir şeyi yok, bu Ahmet Bey ve Arsel arasındaki bir sorundu. Yada Arsel arabasıyla ilgili problemleri kendisi halledemiyor mu? 😂😂
***
Düşündüğü evlerden ilki apartman dairesiydi fakat 2 katlıydı. Yaşamış olduğum evlere kıyasla çok çok küçüktü. Yinede boğaz manzarası bu açığını kapatıyordu.
"Çok küçük ama size yeter diye düşünüyorum. Sen ne dersin?"
"Güzelmiş."
"Beğenmediysen söyle lütfen."
"Hayır hayır, beğendim. Gayet güzel."
Meltem Hanım'ı beğendiğime ikna etmem biraz zaman almıştı. Anlamadığım şey evi kendisi beğenmemişti ama beğeneyim diye evin iyi yönlerini söyleyip beni ikna etmek istiyordu.
Oradan ayrılıp başka bir eve geldik. Bu da denize sıfır bir dubleks bir evdi. Fakat bilmediğim bir sebepten dolayı ısınamamıştım bu eve. Sonrasında bunun türevi olan 4 ev daha gezmiştik.
"Hangisinde karar kıldın?"
Hiçbiri, özellikle içinde Arsel ile yaşayacağımı düşününce daha bi çirkinleşiyorlar gözümde.
"Hepsi güzeldi."
"Ah Arven'cim seninle alışveriş yapmak ne zormuş böyle. İsteksiz olduğun ne kadar da belli."
Yanaklarım kızarmaya başlıyordu sanırım.
"Neyse bugünlük bu kadar yeterli. Hadi eve dönelim."
Yol boyunca hiç konuşmamıştık. Eve vardığımızda bahçede iki araba vardı.
"Umarım Eylül'den önce gelmişizdir."dediğinde yüzünde bir tedirginlik sezmiştim. Eve girdiğimizdeyse bir çığlık kopmuştu. Telaşla içeri girdiğimde benim boylarımda bir kızla sarıldığını gördüm. Arsel arkadan onları izliyordu.
"Eylül seni Arven ile tanıştırayım."
Demek Eylül Özer gelmiş... Ailedeki gen aktarımı gözlerimi yaşartıyor...
"Ooo sonunda tanışabildik gelin Özer. Siz ikiniz son günlerde gündemden düşmüyorsunuz. Kıskandım valla."
Gelin Özer mi dedi o bana?
Kız beni sadece soyadıyla görüyor, seni sevmemem için milyonlarca neden sayabilirim artık sana görümcek!
"Arven."
"Eylül."
Yaptığım imayı anlayacak kapasitesi bile yok bu kızın Allahım sana geliyorum 🤦🏼♀️
Soğuk bir tokalaşmanın ardından Meltem Hanım ikimizinde koluna girerek koltuğa oturdu.
"Siz ikiniz çok iyi anlaşacaksınız. Buna tüm kalbimle inanıyorum. Değil mi Arsel'cim?"
"Hı hı..." Eylül Arsel'in imalı onayından sonra hemen atladı
"Maşallah formunuzdan hiçbir şey kaybetmemişsiniz Arsel Bey. Hâlâ bir numarasın ama sondan."
Ay nereye kusabilirim ?
"Seni hayal kırıklığına uğratamazdım ablacığım." ablacığım kısmını bastırarak söylerken gülümseyerek bakıyordu, tabi aynı şey Eylül için geçerli değildi.
Akşam olmuş Ahmet Bey eve gelmişti. Yemek hazırlanırken bende Eylül'ün Ahmet Bey'e Amerika'da yaptığı şeyleri abartarak anlatışını kulaklarım kanayarak dinliyordum.
Meltem Hanım yanıma oturup sessizce "Arven'cim, Arsel'e bakar mısın? Odasında olmalı." Demişti.
Neden kendisinin yapmadığını soracakken bana gözleriyle yalvarır gibiydi. Sessizce yanlarından kalkıp yukarıya çıktım. Odasının önüne geldiğimde kapısı aralıktı.
"Arsel girebilir miyim? Müsait misin?"
Ses gelmeyince sessizce içeriye girdim. Odası oldukça geniş ve ferahtı. Bir duvarında çeşitli posterler ve boydan boya bir kitaplık vardı. Siyah bir piyanonun üzerine dizilmiş arabaları görünce gülümsememe engel olamamıştım.
"Ne işin var burada?"
Sesini duyunca korkuyla yerimden sıçradım. Elimi göğsüme koyup derin bir nefes aldım.
"Ben... Kapı aralıktı."
"Bu içeriye girebileceğin anlamına mı geliyor?"
"Özür dilerim. Sadece iyi olup olmadığını görmek istedim. Annen merak ediyordu."
"Çık dışarı, lütfen."
O an duvara yaslı duran gitarı kafasında parçalayasım gelmişti ama hiçbir şey söylemeden odadan çıktım. İki güler yüz gösterdi diye hep böyle mi olacaktı sanki, bende hata. Salak çocuk. Bir sinirle aşağıya inip televizyonun karşısında ki koltuğa oturdum. Meltem Hanım yanıma geldiğinde ters bir şey söylemekten korkuyordum.
"Gayet iyi. Siz hiç merak etmeyin." dedim o bir şey sormadan.
"Sinirli değil mi?" Cevap vermeden sadece derin bir nefes aldım. Nedense herkes sinir atacak birilerini bulabiliyor etrafında. Ya ben, ben kimi bulayım?
Yemeğe oturduğumuzda Arsel'de aşağıya inmişti. Yine bir klasik haline gelen yemeğimle oynama eylemini gerçekleştiriyordum.
"Babacığım orada her şey o kadar harika ki. Kısa sürede birçok gelişme yaşandı. Bunların çok az bir kısmını sizlerle paylaşabildim."
Vay halimize 🤦🏼♀️
"Eylül'cüm salatayı uzatır mısın?" Meltem Hanım bir bahane bulup Eylül'ün sözünü kestiğinde gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Neden Arsel'den istemiyorsun? Aynı tabaktan onun önünde de var bak hiç dokunmamış bile. Kardeşim, iştahın mı kaçtı?"
"Eylül çünkü ben senin vermeni istiyorum. Lütfen salatayı uzatır mısın?"
Eylül bir şey söylemeden tabağı uzattıktan sonra devam etti.
"Belki gelip kendin görmek istersin babacığım?"
"Dur hele, önce şu düğün işini halledelim. Amerika bir yere kaçmıyor."
"Nasıl istersen."
Ortada tuhaf bir şeyler dönüyordu ve ben henüz
çok az bir kısmını çözebilmiştim. İki kardeş arasında ki kıyasıya rekabet! Çok heyecanlı.
"Eee damat bey? Heyecanlı mısınız? İşten güçten fırsat bulup son haberleri takip edemedim. Gündemde neler var?"
Yemeğin başından beri masaya vurduğu parmakları olduğu yerde sabitlenmişti Arsel'in, gülerek Eylül'e döndü
"Sen hep böyleydin değil mi Eylül? İki işi bir arada hiç yürütemedin."
Upss! Bu laf bana gelmiş olsaydı eğer resmen tabağı Arsel'in kafasına geçirirdim. Kişisel algılama canım.
"Malesef ki bu meziyet her zaman işe yaramıyor kardeşim ama merak etme kısa zamanda sana da bir iş ayarlayacağım. Amerika'ya bayılacaksın."
Meltem Hanım bu tartışmanın sonucunu tahmin edebildiği için sanırım tedirgin oluyordu. Ohaaa şimdi çaktım durumu !
"Eylül lütfen. İlk geceden tadımız kaçmasın."
"Arven'de madem artık aileden biri er geç her şeyi öğrenecek nasılsa. İlk veya son, ne fark eder?"dedikten sonra ellerini masanın üstüne koyup benim üstüme eğildi. O an kendimi küçücük hissetmiştim.
"Güzelim bu aile öyle inanılmaz şeyler gördü ki. En son sırada sen yer alıyorsun, doğrusu bu kadarı beni de şaşırttı. Burada görmüş olduğun öz kardeşim Arsel'in hisseler üzerinde hiçbir payı yokken sen Arven, hiçbir kan bağımız bulunmadığı halde en kötü ihtimalle hisselerin beşte ikisine sahipsin. Merak ediyorum Arsel bu sefer ne yaptın? O çok övündüğün meziyetlerine rağmen neden ailenin en vasıfsızı sensin kardeşim, hadi karına da açıkla, mahrum kalmasın bu bilgiden..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨ BİR BULUT OLSAM ✨
RomanceTamamlandı ☑️ Hayat her zaman güzel sürprizler hazırlamayabilir ama her kötü engelde biraz güzellikte mevcuttur.Önemli olan nasıl baktığımız. Arven,20'li yaşlarının başında,zengin bir ailenin tek kızıdır.Fakat bu ailenin işleri yolunda gitmez ve kız...