Ertesi sabah uyandığımda üzerimde ki kıyafetler kuruydu.Dün giydiklerimin olmayışı beni kimin giydirdiğini merak ettirmişti.Birkaç dakika sonra Arsel odaya girdi ve bana bakmadan elindekileri masaya bıraktı.
"Beni sen mi giydirdin?"
"Bir sorun mu var?"
"Evet!" dün ki tartışmamızın detayları aklıma geliyordu yavaş yavaş.
"Biletleri aldım.Uçağın kalkmasına 3 saat var.Toparlansan iyi olur."dedikten sonra aşağıya indi.
İçtiğim şeyin etkisiyle neler söylemiştim ben öyle yahu.Başım çatlamak üzereydi ve hâlâ sinirliydim.Hindistan cevizi kokteyllerinden nefret ediyorum!
Kalkıp bir şeyler yedikten sonra kıyafetlerimi topladım.
"Kalamayacağınız için çok üzgünüm Arven.Gitmek zorunda mısınız?"
Ece gerçekten üzülmüştü.Burada kalmayı bende çok isterdim ama İstanbul'a dönüp şu işi bitirmek istiyordum.
"Evet malesef.Merak etme sizin ufaklık gelmeden bunu tekrarlayacağımızdan eminim."
Birbirimize sarılıp vedalaştıktan sonra arabaya bindim.
Arsel ile aramda tren geçecek kadar mesafe vardı.İkimizde birbirimize sırtımızı dönmüş dışarıyı izliyorduk.Hâlâ yağmur yağıyordu...Dün dikkatimi çeken ayrıntı hala varlığını sürdürüyordu.Arsel elini her karnına götürdüğünde biri sanki kalbime balyozla vuruyordu.Aklımın bir köşesini aktif olarak bu meşgul ederken kalan kısım belliydi...
Eylül'ü koruyabileceğine gerçekten ihtimal vermemiştim.Sadece o anın siniriyle söylemiştim bunu.
Havaalanına geldiğimizde çantalarımı kendim götürmek istemiştim.Arsel'de olmaz dememişti zaten.Kendim götürünce ağırlıklarını daha iyi anlamıştım.Vakit geldiğinde ben önde Arsel arkada uçağa bindik.Kemerimi takıp derin derin nefes almaya başladım.Bu yolculuk çok zor olacak...
***
Uçak kalktığında bastıran mide bulantım yüzünden renkten renge giriyordum.Saç diplerimden terler boşalıyordu.
Başka şeyler düşünmeye çalışıp Arsel'e döndüm,farklı alemlere dalmış ve kendini bu ortamdan soyutlamış gibiydi.Kulaklığı takmış kitap okuyordu.Hep merak etmiştim bu insanlar iki işi bir arada nasıl yürütürler...Hem müzik dinleyip hem kitap okumak...
Hayranlıkla onu izlerken eminim bunun farkındaydı.Gözlerimi saçlarından kirpiklerine doğru indirirken midem bana yeniden varlığını hissettirdi,bu sefer kazanan o olmuştu.Kemeri nasıl açtım o tuvalete nasıl girdim bir ben birde Allah biliyor vallahi.(Burdan Bülent ablaya sevgilerle.)
Uçağın klozetiyle haşır neşir olurken kapıda aşina olduğum o büyüleyici sesi duydum.
"Beklediğimden daha uzun sürdü,bunun için seni tebrik ediyorum."
"Süre mi tutuyordun bir de!Bu işleri hep sen açtın başıma!"
"Ben olsamda olmasamda bir gün mutlaka uçağa binecektin Arven.Nereye kadar kara ve deniz yolunu tercih edebilirsin."
"Ölene dek.Hatta öldükten sonra bile!"
"Üzgünüm,öldükten sonra bunlara ihtiyacın olmayacak."
"Arsel git başımdan!"
Bir süre sessizlik olduğunda saçlarıma bulaşan pisliklere bakıp sinirle küfür etmeye başladım.
"Küfür repertuarın gözlerimi yaşartıyor.Şu kapıyı açar mısın artık?"
"Sen benim başıma bela mısın gidip otursana yerine!"
"Açıyorum dediğini duyamadım."
Alt göz kapaklarımın içine parmaklarımı sokup çekiştiresim gelmişti.Tıpkı buz devrinde bir palamut için başını sürekli derde sokan ne olduğu belirsiz kemirgen gibi.Saçlarımı soğuk suda yıkayıp bir süre gözlerimi kapatıp sakince nefes aldım.
İşte ne olduysa o anda olmuştu.
Üzerime doğru gelen bir kapı ve ardında Arsel!
***
Görevlilerin müdahelesinden sonra yerde yarı baygın yatan ben,dışarıya çıkartıldım.
Arsel kapıdan sırıtarak bakıyor, hostes gözüme ışık tutup duruyordu ve bana bir avuç hap içirmişlerdi.
Tekrar koltuklarımıza döndüğümüzde baş ağrısından ölmek üzereydim.
Arsel dikkatimin dağılması için kulaklığı bana vermiş ve müziğin sesini de sonuna kadar açmıştı.
"İnternette ki biyografine ekleme yapman lazım."
Kitaptan kafasını kaldırıp bana ne diyor yine bu salak der gibi baktı.
"Neden bağırıyorsun?"
Kulaklığı çıkarıp ses tonumu düşürdüm.
"Gizli yetenekler kısmına kapı kırmak yazmalılar."
Sahte bir gülümseyle kitabına geri döndü.
"Senden nefret ediyorum!"
---
Nihayet İstanbul'a geldiğimizde yere yatıp bir süre kalkmadım.
Bu sırada şoför ve çevredeki insanların tuhaf bakışları üzerimdeydi.
Tüm çantalar bagaja doldurulduğunda yerden kalkıp arabaya bindim.Yol boyunca hiç konuşmamıştık yine.
Eve geldiğimizde de bu durum pek farklı olmamıştı.Duş alıp kendimi hemen yatağa attım.Biraz dinlenmek sanırım daha sağlıklı düşünmeme ve Eylül için hazırlayacağım planlara katkı sağlayacaktı.
***
Kabuslarla dolu gecenin sabahına uyandığımda Sema başımda dikiliyordu.
"Günaydın efendim.Kahvenizi getirdim.Eşyalarınızı yerleştirmeden önce özel eşyalarınızı kontrol etmek istersiniz diye düşündüm."
Neyden bahsettiğini anlamam biraz uzun sürmüştü.Doğru ya eve hırsız girdi.Bir dakika...Acaba eve giren sahiden hırsız mıydı?Yoksa benim biricik görümcem mi?(!)Yataktan kalkıp mücevher kutumun önünde durup içine baktım.
"Sanırım her şey bur...Her şey burada değil.Kolyem yok!"
"Hangi kolye efendim."
"Meltem Hanım'ın hediyesi Zümrüt taşlı olan hani!"
"Hemen yetkililere haber veriyorum."
Dolaba yaslanıp derin bir nefes aldım.Kolyenin benim açımdan manevi bir değeri olmasada Arsel'in ailesi için çok değerliydi.Biraz düşündükten sonra kolyeyi alanın Eylül olduğunu anladım.
Aile yadigarı ve Meltem Hanım onu kendi kızı yerine bana vermişti.Hem neden olmasın ki!O hariç her şey burada.
"Hayır haber verme Sema.Sanırım nerede olduğunu biliyorum."
***
Üzerimi giyip aşağıya indiğimde Arsel'in hâlâ uyuduğunu anladım.Bu işime gelirdi.Koltuğun birine geçip mutfaktan aldığım elmalardan birini yerken düşünmeye başladım.Acaba Eylül nerede olabilir?Selen ve kardeşi ile iş birliği yaptığına göre sanırım ona ulaşmak için bunlardan faydalanabilirim.
Birkaç hafta önce Emre'nin hastanede olduğu haberi çıkmıştı.Titiz bir magazin araştırmasından sonra onunla ilgili her şeye ulaşabilirim.Tamam bu cepte dursun peki oraya gidince ne yapacağım?Belki birkaç havalı kovboy cümlesi,arka fonda sert bir müzik ve azıcık psikopat imajı çizecek hareketler.Dur biraz ya,Arsel şu aklımdan geçenleri bir duysa verdiği kararının ne kadar doğru olduğuna kanaat getirirdi kesin.Her neyse,sanırım doğaçlama takılacağım.Telefonumu alıp hemen araştırmama başladım.
Emre taburcu olalı yaklaşık 1.5 ay olmuş.Selen bütün işlerini iptal edip sadece kardeşiyle ilgileneceğini söylüyor hımmm.Ne kadar da fedakâr bir abla.Emre ile ne kadar iyi ilgileniyor gidip yerinde görelim bakalım...
Kafamda binbir düşünceyle bir noktaya odaklanmışken Arsel aşağıya indi.Ne o bana bir şey söylemişti ne de ben ona.
"Arsel Bey anneniz bugün sizinle görüşmek istiyor."
"Müsait olmadığımı söyle."
"Ama önemli olduğunu söyledi."
"Algılama problemi mi yaşıyorsun?"
"Özür dilerim efendim.Hemen iletiyorum..."
Belli ki birileri yine solundan kalkmıştı.Kalkabildiği başka bir yön yok ki zaten.Başka bir koltuğa oturup ayaklarını sehpaya uzattığında nihayet göz göze geldik.Bana bakışlarından rahatsız olup hemen diklendim.
"Ne bakıyorsun ?"
"Rahatsız mı oldunuz?"
"Kıro gibi bakmanızdan söz ediyorsak evet rahatsız oldum Arsel Bey."
"Valla bir laf vardır siz bilmezsiniz muhtemelen güzele bakmak sevaptır diye.Aslında doğrusu güzele güzel bakmak sevaptır..."
Bu söylediği beni utandırmıştı ve hemen yelkenleri indirmiştim.O elinde tuttuğu bardaktan gözlerini ayırarak tekrar bana döndü ve ekledi.
"Ama sonuçta bu asık suratınızla güzel görünmediğiniz için size bakma sebebimi açıkça söyleyebilirim sanırım."
Gerizekalı!Yemin ederim bazen seni öldürüp polise 'yetişin dostlar beyime inme indi' diye bağırasım geliyor!
"Aklından geçen şeyler umarım mantıklı şeylerdir ve...Aptalca bir şey yapmazsın."
"Ahh lütfen Arsel'cim.Ben seni çok iyi anlıyorum.Her şeyi benim için yaptın sen.." yerimden kalkıp Arsel'in elinden bardağı alıp sehpaya bıraktım ve onu omuzlarından iterek koltuğa yasladım.
"Ne yapıyorsun?"
Arkasına geçip ellerimi omuzlarına yerleştirip hafif hafif masaj yaparken konuşmaya devam ettim.
"Ben diyorum ki aramızda geçen bu tatsız olayı hiç büyütmeyelim.Sen ne dersin?"
Bana döndüğünde ona 32 diş gülümsedim ve kendimce çekici bulduğum bir ifadeyle bakıp onu tekrar koltuğa yasladım.
"Ne içtin sen sabah sabah?"
"Hahah şakacı seni!Hiçbir şey içmedim.Dün gece çok düşündüm..."
"Öyle mi?Bana horul horul uyudun gibi gelmişti."
Tırnaklarım omuzlarını delecekti sanki.
"Uyumadan önce..."
Acıtmış olmalıydım ki huzursuzca kıpırdanıyordu yerinde.
"Kendime dedim ki.Benim iyiliğimi düşündüğü için yaptı her şeyi,fevri davranmanın lüzumu yok.Bu yüzden karşılıklı oturup kahvelerimizi içelim ve şu konuyu düzgünce konuşalım istiyorum ne dersin?"
Bir şey söylemesini beklemeden koşar adımlarla mutfağa gidip kahve yaptım ve bardaklardan birinin içine küçük dozlu uyku ilacı karıştırdım.Kahve ile birlikte alınması durumunda sanırım etkisinde bir değişme olmaz.Vah zavallı Arsel daha yeni uyanmıştın halbuki.
"Bunu neden yaptığını anlıyorum ve sana hak veriyorum."
Arsel bana şüpheyle bakarken ona kahvesini uzattım.
"Sen bana hiç hak vermezsin.Ciddiyim kafanı mı çarptın?"
Kahveyi almayınca sehpaya bırakıp yanına oturdum.
"Bu söylediğine çok kırıldım.Ben anlayışlı bir insanım Arsel."
Kahvemden bir yudum alıp kolumu omzuna attım.
"Yeni bir başlangıç yapmaya ne dersin?Kahveyle..."
Hâlâ bana şaşkınlıkla bakıyordu.
Kirpiklerinin ne kadar güzel olduğunu aklımdan geçirirken gözlerim dudaklarına kaydı.
"Aklından ne geçiyor?"
"Bir kere de anlama."
Ona gülümseyip arkama yaslandım ve kahvemi içmeye devam ettim.
"Kahveni soğutacaksın."
"İçmek istemiyorum."
"Ne demek istemiyorum?"
Şaşkınlıkla bana bakarken durumu toparlamak adına bir şeyler söylemeliydim.
"Yani hem beyaz bayrak çekmişim hem de kendi ellerimle kahve yapmışım."
"Bir şey koydun değil mi içine?"
"Ne alakası var canım."
Arsel'i iyice şüphelendirmiştim,bu beni biraz gerdiğinden aklıma gelen ilk şeyi söyleyiverdim.
"Tamam sen kazandın.İçine tükürdüm.
Ne bekliyordun yani bu yaptığını karşılıksız mı bırakacaktım."
Güldü.
Allah'ım bu nasıl bir gülümseme resmen cennetten fragman veriyorsun bana.Arsel'in kahveyi içmeyeceğini anlayınca ona güven vermek için kahvesine uzanıp bir yudum aldım.
Gülümseyerek yerine bırakırken bunun bende yaratacağı etkinin en az seviyede olması tek dileğimdi.
"Sen iyi misin?"konuyu dağıtmam gerekiyordu.
"Hangi konuda?"
"Birkaç gündür elini karnından çekmiyorsun."
"İyiyim,dinlenmem gerekiyor sadece.Yoruldum biraz,her şeyden..."
"Anlıyorum."
Uzanıp bir yudum aldıktan sonra arkasına yaslandı.
"Dikkatimi dağıtmaya çalışıyorsun."
"Biliyor musun?Bir gün,bir gün seninle gerçekten çok iyi anlaşacağız."
Ben kahvemin yarısına gelmişken Arsel her zaman ki hızında değildi.Birazcık içmişti ve bu beni rahatsız ediyordu.Ya etkisini göstermezse?
"Neden içmiyorsun?"
"Beğenmedim.Sen buna tükürmemişsin." dedi pişkin pişkin gülerek.
"Jestte yaramıyor."
Üzerinde biraz mayışma hali hakim olmaya başlamıştı
"Kahveye ne koydun Arven?"
"Hiç,hiçbir şey...Karşı koymayı bırakırsan daha kolay olacak."
Dik bakışları üzerimde sabitlenirken gözleri yavaş yavaş kapanıyordu.Uyuduğuna emin olana kadar yanından kalkmadım.
Küçük çaplı bir sevinç patlaması yaşıyordum resmen.Görev başarıyla tamamlanmıştır!
"Şu uyuyuşa bakın Allah'ım Yarabbim bu çocuğun ki uykuysa benim ki ne?!"Yanaklarını sıkıp yerimden kalktım ve odama çıktım.
***
Yazardan*
Eylül bir süredir İstanbul'daydı ve Selen'in yanı dışında gidebileceği bir yer olmadığından onunla kalıyordu.
"Arsel'in evine daha kaç kez gideceğiz Selen yakalanmak mı istiyorsun?"
"Onları orada bulana dek gideceğiz Eylül."
"Babam geçen sefer ki olaydan sonra güvenlik önlemlerini arttırmıştır eve girmemiz imkansız."
"Bu kadar karamsar olma.Benimde kendime göre planlarım var elbette.Küçük bir ziyaret.Dışarıya bak."
Eylül,Selen'in işaret ettiği yöne baktığında aşağıda bir sürü adam görmüştü.
"Ziyaretten daha çok sefere gidiyor gibiyiz."
"Umarım ev sahiplerimiz evde değildir çünkü seni eski konumuna kavuşturmak için Orhan Alşan davasını yeniden gündeme getireceğim.O eve girip birkaç şey bırakacağız."
"Sen delirmişsin.Delillerin onların evinde olmasının hiçbir faydası olmayacak.Arsel'in onlardan yana olduğunu bilmeyen kalmadı Selen.Yolun sonuna geldik."
"Senin savunmanı doğru çıkarmanın tek yolu bu.Tabi sen bu hayattan memnunsan keyfin bilir tatlım.Benim açımdan bir sıkıntı yok."
Eylül istemeyerekte olsa Selen'in teklifini kabul edip aşağıda bekleyen adamlarla beraber yola koyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨ BİR BULUT OLSAM ✨
RomantikTamamlandı ☑️ Hayat her zaman güzel sürprizler hazırlamayabilir ama her kötü engelde biraz güzellikte mevcuttur.Önemli olan nasıl baktığımız. Arven,20'li yaşlarının başında,zengin bir ailenin tek kızıdır.Fakat bu ailenin işleri yolunda gitmez ve kız...