Sende hissediyor musun?-42

204 17 4
                                    

Arsel bir şeyler uydurup benden kurtulduğunda nasıl olduysa kendimi yine Ece'nin yanında bulmuştum.
"Hadi kızlar siz gidin biraz alışveriş yapın."-D
"Siz ne yapacaksınız?"-E
"Balık!Balık tutacağız!"-D
"Balık mı?Daha iyi bir yalan bulamadınız mı yani?"
"Arven'cim hadi gidelim biz."-E
"Hayır ya alışveriş falan istemiyorum ben.Burada neler döndüğünü bilmek istiyorum!"
"Ya ne dönecek kızım Allah Allah iyice paranoyaya bağladın balık tutacağız dedim,hadi gidin."-D
Doruk bizi başından savdıktan sonra suratım asık bir şekilde Ece ile alışverişe sürüklendim.Gerçekten sürüklendim yalnız,lafın gelişi değil.Hayatımda ki en zevksiz alışverişti.Üstelik gelinlik mağazalarına girdikçe içim daralıyor ve yaşadıklarım aklıma geliyordu.Hiçbir zaman tarihlerle aram iyi olmadığından evlilik yıldönümüzü hatırlamakta zorlanıyordum.Zamanımı da bunu hatırlamaya çalışarak geçirmek şu an için en mantıklısıydı.Nihayet hafızamı zorlayan dakikalardan sonra tarihi hatırlayabilmiştim ama bir dakika.Temmuz ayının ortasında olduğumuza göre o zaman yıldönümüne hemen hemen 1 ay kalmış oluyor!
"Ece evlilik yıldönümüme 1 ay var!"
"Gerçekten mi?" Kabarık bir gelinliği dikkatle incelerken beni geçiştirdiğinin farkındaydım.
"Ama ben...Benim hiçbir hazırlığım yok!Ne yapacağım!"
"Duyanda 2 gün kalmış sanacak.Hem gerçek bir evlilik bile değil bu.Kendini kasmanı gerektiren bir durum yok."
"Yasal olarak son derece gerçek."
"Kendin söyledin bak,yasal olarak...Aranızda duygusal hiçbir şey yok.Mecburi zorunluluklar dışında birbirinize hiç dokunmamışken böyle kutsal bir günün seni telaşlandırması gereksiz."
"Fazla ileri gidiyorsun Ece."
"Gerçekler canını acıtıyor Arven çünkü Arsel'i seviyorsun."
Ece'nin söylediği beni bozguna uğratmıştı.
Duygusal olarak bir şey olması için illa ki ima ettiği şeyi yapmamız mı gerekiyordu.Ki etrafta sevgisiz anne babaların üretkenliğiyle ortaya çıkmış milyarlarca insan varken.Bence Arsel ve benim aramda duygusal bir bağ var.Bunu Ece'nin görmüyor olması umrumda değil.
Sahile geri döndüğümüzde üstümü değiştirip denize girdim.En sevdiğim hava...
Biraz yalnız kalıp hem evlilik yıldönümünü hemde Arsel'in neler karıştırdığını düşünecektim.Denizin yüzeyinde hareketsizce yatıp güneşin gözlerimi kamaştırmasına izin verdim.
"Biraz daha kalırsan kıpkırmızı olacaksın."
Sesinden,gelenin Arsel olduğunu anlamıştım?
"Bu sence ne kadar umrumda?"
"Sarışınlar için önem arz eden bir konu."
"Düşünüyorum Arsel beni yalnız bırakır mısın?"
"Neyi düşündüğünü söylersen olabilir."
"Sanane."
Yüzerek ondan uzaklaştığımda peşimden geldi.
"Trip atıyorsun."
"Bunu anlayabilmen ne hoş."
"Ne oldu?"
Cevap vermeyip ondan uzaklaşmayı sürdürdüm.
"Arven."
Yüzmeye bırakıp ona döndüm.
"Benden ne saklıyorsun Arsel?"
"Hiçbir şey."
Kıyıya yaklaşınca yürümeye başladım, kolumdan tuttu.
"Neden anın tadını çıkarıp bazı şeyleri boş vermeyi denemiyorsun?"
"Yani seni sinirlendirip gününü zehir eden bu konuyu görmezden geleyim öyle mi?Git işine Arsel."
Bu söyledikleriyle beni daha da sinirlendirmişti.Hızlı adımlarla eve doğru ilerleyip duşa girdim.Neymiş anın tadını çıkartacakmışım.Hayır yani sen gözümün içine baka baka bir haltlar karıştır bende anın tadını çıkartayım ha.Üzerimi giyindikten sonra aşağıya indim.Hafif esintiler ıslak saçlarımdan süzülürken beni birazcık üşütüyordu.Etrafıma bakınıp bizimkilerken birini göremeyince yere oturdum.Avucuma aldığım kumu bir sağ elime bir sol elime boşaltırken Ece gülerek yanıma geldi.
"Arven bak sana ne getirdim?"
Elinde tuttuğu,yarım hindistan cevizini bana uzattı.
"Nedir bu?"
"Kokteyl.Bu şeyler bir harika!Denemelisin."
Ece'nin uzattığı şeyi içerken tadının söylediği kadar güzel olduğunu anladım.
"Bunu nerden aldın?"
"Gel sana göstereyim."
Bileğimden tutup beni çekiştirerek bir kafeye getirdi.
"Burada her çeşitini bulabilirsin ama sakın fazla içeyim deme!Mideni alt üst eder."
"Merak etme."
Ece gittikten sonra bir tane daha içtim,bir tane daha ve bir tane daha...
İçemeyecek kadar şişmiş hale geldiğimde başım dönüyor gibiydi.Tezgaha başımı koyup bu durumun geçmesini beklerken orada kaç saat geçirmiştim acaba?Hava neden kararıyordu ki?Gözlerimi kapatıp nefesimi düzenlemeye çalıştım.
"Dostum berbat görünüyorsun!"
"Git başımdan."elimin tersiyle saçlarımı karıştıran adamın elini ittim.
"Arven benim Doruk.Ne içtin sen?"
Tek gözümü açıp gelenin Doruk olup olmadığından emin olduktan sonra başımı kaldırıp karşımda ki dolaba dizilmiş hindistan cevizlerini gösterdim.
"Kaç tane içtin?"
"Bilmem ki."
"Arsel..."
Doruk,Arsel dedikten sonra neler konuştuklarını anlayamamıştım.
Tezgahla bütünleşmiş bir haldeydim zaten,iğrenç bir ayyaştan tek farkım salyamın akmamasıydı sanırım.Gerçi biraz daha kalırsam o da olacaktı.
Birinin elleri bacaklarıma değdiğinde gözlerim fal taşı gibi açıldı.Bu Arsel'di,beni kucağına aldığında vücudum bana ait değilmiş gibi sünüyordu.
"Kendim gidebilirim bırak beni."
"Öyle mi?"dedi alaycı bir tonda
"Evet!"dilim sürşüyordu konuşurken.Böyleyken beni neden ciddiye alsın ki?Konuşacak halim bile yokken Arsel'e olan inadımdan saçmalıyordum.Neyse ki beni bırakmamıştı.Tenime çarpan damlalardan yağmur başladığını anladım.Başım onun omzuna düştüğünde etrafta ıslanmamak için evlerine koşuşturan onca insana anlamsızca bakıyordum.
Ağaç evin biraz ilerisinde ki tuvalete geldiğimizde onlara bakmayı bırakıp  kendimi zar zor ayakta tutarak midemde ne var ne yoksa çıkarttım.
Arsel arkama geçmiş hem beni hem saçlarımı tutuyordu.Pek hoş bir görüntü değildi doğrusu.
"Bunların hepsi senin yüzünden."
"Kokteyli abartırsan kusarsın demeyi unutmuşum pardon."
"Bunu söylemene gerek yok!Beni sinirlendirmemiş olsan böyle olmazdı!"
Yüzümü yıkayıp ayakta sabit durmaya çalışarak ona tekrar sordum.
"Neyin var Arsel?"
"Bir şeyim yok Arven."
"Yaşadıklarımızdan pişmanlık mı duyuyorsun?"
"Ne?!"
"O geceden sonra bu konuda hiç konuşmadık.İleriye dönük planlarında da bizi bir arada tutacak hiçbir şeye yer vermiyorsun...Olanlardan pişmansan bunu söylemende hiçbir sakınca yok."
Arsel derin bir nefes alarak ağaca yaslandı.O sırada da Doruk ve Ece bize bakıyorlardı.Sonrasında bunun kabalık olduğunu düşünüp gittiler.
"Düşündüğün gibi bir şey değil."
"Öyleyse ne?"
"Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi?"
"Neler olduğunu söyle ikimizde kurtulalım."
"Eylül İstanbul'da."
"Ne?Ne zaman döndü?Bunu bana nasıl söylemezsin?!"
"Yaklaşık bir hafta önce."
"Bir hafta önce demek." Kaşlarımı kaldırarak başımı salladım ve ekledim. "Bu tatilin nedenini açıklıyor sanırım."
Sinirden midem ağrımaya başlamıştı.Saçlarımı geriye atarak konuşmaya devam ettim.
"Bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun?"
Sessizlik olduğunda istemsiz bir kahkaha attım.
"Söylemeyecektin...Bu yüzdendi değil mi?Buraya gelme sebebimiz...Konuşsana Arsel!"
"Hayır tamamiyle duygusal nedenler.Baksana son 24 saate kadar ne kadar mutluydun."
"Mutluydun mu?Bir an için yaşadıklarımızın gerçek olduğuna inanmıştım...Şimdi bana her şeyin kurgu olduğunu mu söylüyorsun?!"
Beynim olanları algılamak istemiyordu, kulaklarımı kapatıp bir süre yere çöktüm.
"Birbirimizi kandırmamamız gerekirdi Arsel inanması gerekenler sadece dışarda kalanlardı!"
Ayağa kalkıp gözlerine baktım.
"Bana gözlerini kaçırmadan bunların gerçek olup olmadığını söyle Arsel!"
"Hepsi son derece gerçekti! Yanlış bildiğin tek şey buraya geliş amacımız.Tek istediğim seni güvende tutmaktı Arven neden anlamıyorsun?"
"Beni mi?"dedim alaycı bir tonda.
"Hangimizi güvende tutmak istedin beni mi Eylül'ü mü karar veremiyorum!"
Gözlerinin rengi koyulaştığında üstüme gelip beni ağaca yasladı.
"Bunu sen mi söylüyorsun?!"
"Evet!Ben söylüyorum,çünkü bunu saklamış olmana başka bir neden bulamıyorum!"
"Söylesem gelecek miydin benimle?Ben senin yerine cevap vereyim.Hayır!"
"Senden böyle bir şey isteyen olmadı.Hiçbir zaman beni korumanı istemedim senden, sadece yanımda olmanı istedim!Sen...Senin yaptığınsa..."
Derin bir nefes alıp devam ettim.
"Ya ben sana aşık oldum!Her koşulda güvenebilirim sandım!Senden de tek istediğim bana inanmandı.Kafanda oluşturduğum aptal sarışın imajını sonradan beni kızdırmak için söylesende başta ne kadar ciddi olduğunu biliyordum Arsel!"
Onun üzerime gelerek kapattığı mesafeyi,göğsünden iterek yeniden açtım.
"Senin ablan babamı öldürdü.İntikamın bana nasıl bir haz yaşatacağını biliyordun!İçimi soğutacak bir şey yapmamam için beni buraya getirdin!Sen ablanı korudun,beni buraya korkak gibi kaçırarak yaptın hemde bunu!Sen Eylül'ü korudun!"
"Eylül'e zarar vermeni istemediğim için mi buraya geldiğimizi sanıyorsun?Arven bu kadar basit düşündüğünü söyleme bana,yaşadığımız onca şeyden sonra Eylül'ü koruyabileceğime mi düşünüyorsun sen?!Şimdi kulaklarını aç ve beni iyi dinle çünkü bunu sana bir kez daha açıklamayacağım,seni buraya getirme sebebim öfkene yenilip saçma bir şey yapmana engel olmaktı.Seni buraya getirdim çünkü değer verdiğim bir insanın gözlerimin önünde kendini harcamasına izin veremezdim!Seni iyi hissettireceğini sanıp kafanda kurguladığın,başta haz duyduğun her şey birer yumru olup boğazına oturacak!"
Eli boynumun hemen altında durduğunda elinin soğukluğu içimi ürpertmişti.Bakışlarıysa delip geçiyordu her bir hücremi.
"Ve o gün,nefes bile alamayacaksın.Bazı insanlar buna vicdan azabı diyor ama ben yaşarken ölmek diyorum ve senin yalnızca hayatı fonksiyonlarını gerçekleştiren bir ölü olmanı istemiyorum,ne demek istediğimi anladın mı?Sen buna ister korkaklık de ister başka bir şey umrumda değil! ..Eylül'ü koruyacakmışım...Böyle bir şeyi nasıl aklına getirebiliyorsun sen?"
Elini çekip biraz geriledi ve alnında düşen saçlarını geriye attı.Eli bir anlığına yara yerine götürdüğünde kaşlarını çatarak sırtını ağaca yasladı. O an,ona doğru bir adım atmıştım endişeyle.
"Sen gerçekten..."
Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
"Beni yanıltmadın.Küçük,aptal bir çocuktan farklı hiçbir yanın yok!Bunlar da yetmezmiş gibi birde aşık olmuşsun!"
"Bulması imkansıza yakın bir duyguyu yaşadığım için mi aptal oluyorum?!"
Ağlamam şiddetlenmişti.Tıpkı çizgi filmlerde gözlerinden yaşlar fışkıran karakterlere dönmüştüm.
Sorumu yanıtsız bırakıp arkasını döndü.
"Buradan gitmek istiyorum.Hemen!"
Her tarafım sırılsıklam olmuştu ve artık ayakta duracak gücü kendimde bulamıyordum.
Kendimi yere bıraktığımda Arsel'in beni fark etmesi çok uzun sürmemişti.Gözlerim kapanmadan birkaç saniye önce bana öfkeyle bakan gözlerinde yalnızca endişeyi görmüştüm.Çok sevdiğiniz bir insana ne kadar kızgın kalabilirseniz o kadar kızgın kalacaktım ona...
"Senin de beni sevdiğini söyleyeceğin an mı bu?"

✨ BİR BULUT OLSAM ✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin