Sen ne istersen-54

185 15 0
                                    

Cem Adrian-Biz senle
Arven hâlâ ağlıyordu.Arsel'i görünce gözlerini silip derin bir nefes aldı.
Sanki birini uyandırmaktan korkarcasına hareket ediyordu ikiside.Arsel kapıyı yavaşça kapattıktan sonra koltuğa oturdu.
Uzun süren bir sessizliğin ardından yatağın tekerlerine sabitlediği gözlerini Arven'e dikti.
"Ne zamandır almıyorsun haplarını?"
İç çekmekten konuşamıyordu Arven.
Başını öne eğip,elinde sıkmaktan küçücük bıraktığı peçetesine baktı.
"Arven cevap ver bana.Ne zaman karar verdin buna?"Arven'e karşı ilk tanıştıkları zamanlarda bile nazik konuşmaya dikkat ederdi Arsel.Ona ilk kez ses tonunu ayarlamakta zorlanıyordu...
Arven başını kaldırıp Arsel'e baktı.
"3 ya da 4 hafta önce."
"Ne yapacaksın şimdi?"
"Bilmiyorum.Bebeğimiz olmasını çok istediğimi biliyorsun ve..."
"Ve dedin ki eğer hamile kalırsam Arsel bunu mecburen kabul eder."
"Hayır!Kesinlikle öyle değil ben sadece..."
"Bu işte ortaktık hatırladın mı?Birlikte karar vermeliydik.Sen ise...İstemiyorum demiştim sana ve bunu sebepleriyle anlattım!"
"Arsel üzgün olduğumu görmüyor musun?!Daha fazla üstüme gelme,sana kalsa hiçbir zaman hazır olmayacaktın,içinde bir yerlere gizlediğin korkunun esiri olmuşsun.Seni kurtarmaya çalışıyorum ama beni itiyorsun!"
"Hayır!Bu konu için sakın beni ileri sürme.Sen sadece kendi isteklerini ön planda tuttun!Ne yapmak istediğini düşün karar ver Arven.Nasıl olsa her şeyi kendin planlıyorsun."
"Arsel!"
Arsel daha fazla odada kalmak istemeyip dışarıya çıktı.Burası,bu hastane,koridor her şey üstüne gelmeye başlamıştı.
Hemen telefonuna sarılıp Arven'in annesini ve Ece'yi arayıp gelmelerini istedi.Onlar gelene kadar da bahçede oturup sigara içti.
Son 1 saat içinde paketi yarılamıştı.
"Arsel,önemli bir şey değil demiştin.Neden burada tutuluyorsunuz hâlâ?"
Gönül Hanım endişeyle bakıyordu Arsel'e
"Arven 312 numaralı odada.Siz geçin o size anlatır."
Birkaç dakika sonra ise Ece ve Doruk gelmişlerdi.Arsel,Ece'ye de aynısını söyledikten sonra oradan ayrılmak için arabasına yürümeye başladı.
Kapıyı açacağı sırada arkasından bir el uzanıp onu engelledi.
"Nereye gidiyorsun?"
"Hiçbir yere."
"Güzel,bende oraya gidiyorum.Sanırım geçerken beni de bırakabilirsin."
"Doruk ne istiyorsun?"
"Senin derdin ne?Arven'in sana ihtiyaç duyduğu bir zamanda onu yalnız mı bırakacaksın?"
"Bu anlayabileceğin bir şey değil o yüzden haddine düşmeyen konulara burnunu sokma."
"Dur bir düşüneyim.Hayatımın en mükemmel zamanlarında karşıma çıkan efsane bir kadınla birlikte oldum.Saçma bir sebepten benden ayrıldığında yoluma bakmayı planlıyordum ki işe bak,birde bakmışım baba oluyorum!Şimdi sana dönelim,1 yılı aşkın süredir evlisiniz ve beklenen bir sonuçla karşı karşıyasınız.Söyle bana Arsel,senin sorunun ne?!Kendine gel ve mükemmelliyetin farkına var!Seni benden başka kim anlayabilir ha?"
Arsel derin bir nefes alıp Doruk'a ölümcül bakışlar atmayı sürdürdü.
"Önümden çekil!"
"Atlattığın onca şeyden sonra küçücük bir bebekten korkup kaçacak mısın lan?!Böylesine korkak bir hale nasıl dönüştün sen?!"
Doruk'un son söyledikleri bardağı taşıran son damla olmuştu.
Bir an için karşısındakinin en iyi dostu olduğunu unutan Arsel,Doruk'a yumruk atıp arabanın önünden çekti.
"Az çok bilirsin beni Doruk.Sakın yaptığım bir şey sonucunda bana korkak deme gafletine düşme!"
Doruk çenesini tutarak Arsel'e baktı.
"Senden adam olmaz!"
***
İki hafta ya geçti ya geçmedi.
Arsel ile aramız o günden sonra biraz açıldı.Mecbur kalmadıkça konuşmamış,yatakta birbirimize sırtımızı dönerek uyumuştuk.Onun bu duruma alışması için zamana ihtiyacı olduğunu düşünüp üstüne gitmiyordum ama ona söylemek istediğim çok fazla şey vardı.
Yine bir sabah yatağın kendi tarafında uyurken ondan önce uyanıp ona baktım.Sabah bulantılarım sayesinde uyku düzenim de bozulmuştu.
Bugün onunla konuşma cesaretini göstereceğim.Umarım sende hazırsındır sevgilim.Akşam Ece'nin kınası olduğu için bir mankene akşam giyeceğim elbise giydiriliyordu.
Vay be şaka maka Ece'de evleniyor.Üstelik ikimizde hamileyiz.Bu kimin aklına gelebilirdi ki.Mutfağa gidip kahvaltının hazırlanmasına yardım ettim.
Arsel'in alarmını duyunca kalbim gümbürdemişti.Allah'ım yardım et.
Saldalyeye oturup gazete manşetlerine göz ucuyla bakarken bir yandan da onun gelip gelmediğini kontrol ediyordum.
"Günaydın."
Arsel bir şey söylemeden buz dolabını açtığında gitmesinden korkup konuya girmek istedim.Gazeteyi diğer sandalyenin üstüne koyup dağılmış saçlarına baktım.
"Konuşmamız gerek."
Bir bardağa su doldurup yanıma oturdu.Ona bakıp ellerimi ovuşturmaya başladım.Ne kadar yorgun görünüyordu böyle.Sanki yıllardır uyumuyormuş gibi...
"Ne düşündüğünü bilmek istiyorum.Bizim hakkımızda."
"Hiçbir şey düşünmüyorum Arven.Ben konuk oyuncuyum.O yüzden bu soruyu benim sormam gerek."
Hiçbir şey söylemeden onu izlemeye devam ettim.
"Sen söyle,ne yapmayı düşünüyorsun?"
"O ne demek?"
"Doğuracak mısın,şeyi?"
"Neyi?"
"Bebeği."
"Evet.Bebeğimizi doğuracağım."
"Aksini düşünmek saçmalık olurdu zaten.İsteyerek yaptığını bir an unutmuşum kusura bakma."
"Tek başıma yapmadım!Bunu benim üstüme yıkamazsın."
"İnan bu hata için her gün kendime lanet ediyorum."
"Neden bu kadar kırıcı olmak zorundasın.Daha insan şeklini bile almamış küçücük bir candan nasıl olurda böylesine nefret edebilirsin anlamıyorum."
"Belki de anlaman gereken şeyi yanlış seçmişsindir."
Elinde ki bardağı yavaşça masaya bıraktıktan sonra ellerini masanın üstüne koyup gözlerime dikkatlice baktı.
"Nefret ettiğim şeyin bebek olduğunu mu sanıyorsun?"
Üzerime eğilidiğinde geri çekildim.
"Ona çektireceğim acıyı şimdiden hissedebiliyorum.Benim nefretim sadece kendime değil Arven,zararımdan bütün çevrem etkileniyor!Kötü şeyler yaptım,zor bir çocukluk geçirdim ve babamdan hiç sevgi görmedim.Bunlardan bağımsız farklı bir kişilikle,karnında taşımak için ısrar ettiğin o bebeğe babalık yapamam anladın mı?Bunu benden isteyemezsin!"
Tek nefeste söylemişti bunların hepsini....
"Ben sana ne yaptım da bana böyle bir ceza verdin sen?"
Sesine yansıyan hayal kırıklığı söyledikleriyle birlik olup kalbime ok misali saplanıyordu.
"Bebeğimiz seni sevecek ve sen olmaktan korktuğun kişi olmayacaksın Arsel,neden buna bir tek sen inanmıyorsun?!"
Gözlerimden art arda düşen yaşlar bile bana bakan öfke dolu gözlerini yatıştırmıyordu.
"Sen istediğine inanabilirsin.Ben doğruluğu muhtemel gerçeklere inanıyorum."
Masadan kalktığında "O halde hayatının en büyük yanılgısını yaşıyorsun Arsel!"dedim.Bu onu durdurmamıştı.O gittikten sonra biraz daha ağladım midemin bulantısı ağlamamla doğru orantılıydı sanki.İkimizinde hiçbir şey yemediği sözde etkili bir konuşma yapmam gereken masadan kalktım.
Midem sinirlenmemin de etkisiyle bulantı terimini aşıp başka boyuta geçmişti.Bir süre yatakta cenin pozisyonunda yatıp sessizce ağladım.
Belki söylediklerinden pişman olur diye de sürekli telefonuma bakıyordum ama aramayı bırak tek bir mesaj bile atmamıştı.
Saate göz ucuyla bakıp yataktan doğruldum.Kınaya yetişmek istiyorsam hazırlanmaya başlamalıydım.
Mankene giydirilen elbiseye dokunmadan dolabı açtığımda elime ilk geçen elbiseyi üzerime geçirdim,birkaç günün özetini belli eden çökmüş yüzüme baktım.Gözlerim şişmiş ve altları mosmordu.Hummalı bir makyaj çalışması beni bekliyordu...
***
Hazırlanıp Ece'nin evine gitmek üzere dışarı çıktım.Temiz hava beni biraz kendime getirmişti.Arsel'e kızgın değildim.Elimden geldiği kadar onu anlamaya çalışıyordum ama işimi hiç kolaylaştırmıyordu.Kötü bir çocukluk geçirdiğini biliyordum ama kendine böylesine bir haksızlık yapmasına da dayanamıyorum.Tamam bazen sinirlenip kendini kontrol edemiyor olabilir ama üstünde çalışırsa bunu aşabileceğini adım gibi biliyorum.Keşke kendini dışarıdan izlemek için bir fırsatı olsa da ne kadar mükemmel bir kalbe sahip olduğunu anlasa...
---
Akşam olmuştu ve Ece'nin kınası başlamıştı.Tamamiyle gelenek ve göreneklere bağlı kalınarak hazırlanmıştı her şey.Bir tane bile erkek yoktu.
Hüzünlü türküler eşliğinde Ece'nin başında kına tepsisi elden ele döndürülürken hüngür hüngür ağlıyordum.Hayır yani bana ne oluyor ağlaması gereken Ece iken ben burda helak oluyordum.Bu hormanal dengesizlikler normaldi öyle değil mi?
Kınası sürüldükten sonra o hüzünlü ortam yerini eğlenceye bırakmıştı.
Son birkaç günde yaşadıklarımızı unutmaya çalışıp manyak gibi oynamıştım.Gecenin sonunda ayaklarım şişmişti ve yorgunluktan kolumu bile kaldıramıyordum.Ne tuhaf bir şey bu kına gecesi,hayvan gibi ağlatıldıktan sonra delirmiş gibi oynuyoruz.
Misafirler yavaş yavaş giderken kapıda Doruk'u görmüştüm.
Arsel'in de gelmiş olma ihtimali beni yerimden kaldırmıştı.Biraz etrafa bakındıktan sonra onu kapının önünde sigara içerken buldum.Koluna zorla girip başımı omzuna yasladım.
"Nasılsın?"
"Harikayım."
Dili sürçmüştü bunu söylerken.
Burnum da nasıl hassaslaştıysa Arsel de kaç promil alkol olduğunu söyleyecek seviyeye gelmiştim.
"Bana kızgın olduğunu biliyorum."
"Bak sen."
"Hiçbir şey hissetmediğini söyleyemezsin."
"Aksini idda etmedim."
Gülümseyip sigarayı dudaklarına götürecekken vazgeçip yere attı.
Bunun sebebini tahmin ettiğimden gülümsemiştim.
Ona sarılıp kokusunu içime çektim.Başta karşı koymak istemiş ama sonrasında izin vermişti.
"Seni nasıl sevdiğimi bir bilsen aklını kaçırırsın Arsel."
Bu gece kaç şişe içtin ya da kaç kadeh kaldırdın bilmiyorum Arsel ama gözlerinde ki hüzün beni bitiriyor.
Kene gibi yapıştığım kolunu ellerimin arasından çektiğinde kendimi öyle yalnız ve çaresiz hissetmiştim ki bu durum aniden gözlerime yansımıştı.Omzumdan tutarak beni kendine çekti ve elini belime yerleştirerek vücudumu kendininkine bastırdı.Bana çok kızgındı ama yine de kıyamıyordu.
"Seninle ne yapacağım ben?"
Cevap vermeyip kalp atışlarını dinledim,çok hızlıydı.Derin bir nefes alıp gökyüzüne baktı.
"Bu bebeği istemediğini biliyorum."
Cevap vermediğinde konuşmaya devam ettim.
"Seninle arama kimsenin girmesine izin vermeyeceğim. Sen hazır olduğunda..."
"Vazgeçebileceğini mi söylüyorsun?"
"Seni kaybetmek istemiyorum."
Sessizliğiyle bunu onayladığını biliyorum.Ona zorla kabul ettirme şansım yok ama bu şekilde olmuş olması biraz da olsa fikirlerini etkilemiş mi merak ediyorum.Öte yandan kesinlikle bu bebeği çok istiyorum ama Arsel daha önemli.Onu mutsuz görmek canımı acıtıyor,bu da bana başka çare bırakmıyor.
***
İşte beklenen gün geldi. Ece ve Doruk'un düğünü. Sabah erkenden uyanıp Ece'nin yanına geldim. Heyecanı gözlerinden okunuyordu.Bir taraftan ojeleri sürülüp diğer tarafta makyajı yapılırken bu özel günün her saniyesini kaydediliyordu.
Henüz gelinliğini giymemişti. Bense
elbisemi giyip kendimi, yakıştığına ikna etmeye çalışıyordum.
"Arven Hanım saçlarınızın nasıl olmasını istersiniz?"
Gözlerini kırpıştırarak bana bakan kısa boylu hafif balık etli kadına baktım.
"Açık istiyorum. Doğal dalgaları olsun."
Söylediklerimi harfiyen uygulayan en ufak ayrıntıyı bile atlamayan bu kadını çok sevmiştim.Bana çok yararlı bilgiler vermişti. Benim hazırlığım bittiğinde Ece gelinliğinin içinde kaybolmuş vaziyetteydi. Saçlarının hazır olmasına çok az kalmıştı. Hayranlıkla ona bakarken telefonuma mesaj geldi.
-Dışarı çık.-
Ne kadar naziksin sevgili Arsel.

✨ BİR BULUT OLSAM ✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin